Peygamberler resmedilemez

GEÇEN haftanın tartışılan konularından birisi de, Peygamberimizin resminin din dersi kitaplarına konulması hususu idi.

Bu konu geçen hafta bir TV kanalının tartışma programında da yer aldı. Ayrıca bazı gazetelerin köşe yazılarında çeşitli tepkiler dile getirildi. Bu yüzden ilgili bakanın ve bürokratların istifalarını istemeye kadar giden görüşler ileri sürüldü. Tartışmaların halen devam etmesi üzerine, biz de bugünkü yazımızı bu konuya ayırdık.

Önce şunu ifade edelim ki, İslam’ın muazzez Peygamberi Hz. Muhammed, ruhi ve ahlaki yönden olduğu gibi fiziki görünüşü itibarıyla da mükemmel bir insandı. O’nun gerçeğe uygun olarak resmedilmesi ve bu resmin vicdanlarımızdaki mükemmelliğe ulaşmasının güçlüğü ortadadır. Bu gibi tasvirler, resmedilen kişiyi değil, onu çizen kişinin görüşlerini yansıtır.

O belirlemeler, çizen kişinin kafasında nasıl yer etmişse resme de o şekilde intikal eder. Tasvirlere dayanan resimler, ressamın bilgi ve kültür seviyesi, sanatkárlığı, inanç ve düşünce sistemine göre şekil alır. Bu itibarladır ki, peygamberlerin hayali resim, minyatür veya gravürlerinin yapılması, gerçeklik yönünden bir anlam ifade etmez.

* * *

Peygamberimiz hayatta iken resim ve minyatürü yapılmamıştır. Ancak sahabe tarafından sözleri, tavır ve hareketleri, kısmen fiziki görünümü ve bazı bedensel özellikleri sözlü olarak anlatılmıştır. Yaygın olmamakla birlikte, bazı kitaplarda rastlanan Hz. Peygamber'e ait tasvir ve minyatürler, asırlar sonra O’nu hiç görüp tanımamış kişilerin hayal mahsulü olarak meydana getirdikleri çizimlerdir. Peygamberimizin gerçek görüntüsüyle hiçbir alakası yoktur.

Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde, ‘Kim benim söylemediğim bir sözü bilerek yalan yere bana isnat ederse, cehennemdeki yerini hazırlasın’ buyurmuştur. Peygamber sözünün kendi yalınlığı ve gerçekliği içerisinde nesillere intikalinden ne kadar sorumlu isek, O’na benzemeyen, O’nu ifade etmeyen hayali tasvir ve çizimlerin aktarılmasına da aynı duyarlılıkla karşı çıkmak görevimizdir.

Bu itibarla, Peygamber efendimizin resimlerinin din dersi kitaplarında şu veya bu şekilde yer almasını doğru bulmamaktayız. Peygamberimizin resimlerinin yapılıp çizilmesi, halk arasında bu resimlere kutsallık izafe etmek gibi bir tehlikeyi de beraberinde getirecektir. Bu da tevhid inancını zedeler. Günümüzde bunun örnekleri pek çoktur.

Genel anlamda İslam'ın resim ve heykele bakışını ise kısaca şöyle ifade etmemiz mümkündür: Tarih boyunca toplumlarda büyük işler başarmış olan kişilerin ve onların resim ve heykellerinin kutsallaştırılıp tapınıldığı dönemler olmuştur. Bu yüzden Peygamberimiz, Müslümanların resim ve heykel yapmalarını yasaklamıştır.

Bu yasaklama Peygamberimiz'in şirkle amansız mücadele ettiği İslam'ın ilk dönemlerine ait bir yasaklamadır. Putperestliğin yenilmesi ve tevhid inancının kökleşmesinden sonra bu radikal yasaklama gevşetilmiş, resim ve heykellere tazim (saygı) ifade etmeyecek bir şekilde kullanılmasına müsaade edilmiştir. Rivayet edilen hadislerde bunları görmek mümkündür.

* * *

Kuran'da ise resim ve heykeli yasaklayan bir ayet bulunmamaktadır. Aksine, Sebe Suresi 13. ayette "Süleyman Peygamber’in, yakınında çalışan kimselere mihraplar (büyük anıt, mabet) ve temasil (heykeller) yaptırdığı" övücü bir üslupla anlatılmaktadır. Süleyman Peygamber’in bu tutumu özendirici bir üslup içerisinde anlatıldığına göre, sanat ihtiva etmek kaydıyla resim ve heykeltıraşlık yasak değildir. Yasak olan, bu eserlere tapınmaktır.

Ayrıca, yaşadığımız çağda resim ve görüntü unsurlarını hayatımızın dışına atmak mümkün değildir. İnsanlarımızı televizyon seyretmekten, gazete ve dergi okumaktan mahrum edecek böyle bir anlayışın çağımızda yeri olmadığı gibi, dinimizden de onay alması beklenemez.

İslam’ın, mimariye ve güzel sanatlara verdiği önem ise yüzyıllar boyunca meydana getirilen eserlerle kendini ifade etmektedir. Kuran-ı Kerim’de de, insanları güzel sanatlara, estetiğe teşvik eden ayetler mevcuttur.

SORALIM ÖĞRENELİM

Fuhuş yapan bir kadınla evlenmek caiz midir?

İsa Alp/İZMİR

Nur Suresi ayet 3’te, ‘Zina eden erkeğin ancak zina eden veya şirk koşan kadınla evleneceği, zina eden kadının da zina eden veya şirk koşan bir erkekle evleneceği, böyle kimselerle evlenmenin müminlere haram kılındığı’ ifade edilmektedir. Yine bir ayette, ‘Temiz kadınlar temiz erkekler içindir, kötü kadınlar da kötü erkekler içindir’ buyurulmaktadır. Bir insanın fuhuş yapan biriyle hayat sürdürmesi tabii ki doğru olamaz. Ancak, vaktiyle zina etmiş ve tövbe etmiş kadın ve erkekle evlenmekte bir sakınca yoktur. Çünkü tövbe eden kimse günahından temizlenmiş olur.

Saçlarını boyayan kadınların boy abdesti ve namaz abdesti olmaz diyorlar, doğru mu?

Arzum Gül

Saç boyasının, suyun saçla temasını engelleyici bir tabaka oluşturmadığı takdirde (kına gibi) abdest açısından bir sakıncası yoktur.

Kalbi temiz bir arkadaşım var, hiçbir dini yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Ne yapmalıyım?

Fuat Öztürk/İSTANBUL

Arkadaşınıza dini telkinlerde bulunmakla birlikte, başta Kuran meali olmak üzere güvenilir dini eserleri okumasını sağlamalısınız.

‘İmam nikáhı da neymiş’ diye düşünenler var. İmam nikáhının önemini anlatır mısınız?

Fatma Şahin/BURSA

Nikáh, iki kişinin aleni olarak şahitler huzurunda hayatını birleştirmeye karar vermesidir. Karşılıklı bir sözleşmedir. Dinimizde de böyledir, Medeni Kanunumuzda da böyledir. Hıristiyanlıkta olduğu gibi mabette ve din adamının önünde kıyılması gerekmez. Geleneğimizdeki gibi, nikáhtan sonra bir imam efendinin dua okuması da güzel bir şeydir.
Yazarın Tüm Yazıları