Papa’yı uğurlarken

PAPA II. John Paul bugün Vatikan’da ebedi yolculuğuna uğurlanıyor. Dünyanın büyük bir bölümünde insanlar, bu barış ve diyalog adamının arkasından gözyaşı döküyorlar.

Filistin’den Afganistan’a, Endonezya’dan Bangladeş’e kadar pek çok Müslüman ülkenin basın ve yayın organlarında, papalık tarihinde ilk kez bir camiyi ziyaret eden ve kendi dünyası dışındaki álemlere de gönül kapılarını açan Papa için övgüler sıralanıyor.

Basında yer alan haberlere göre, bu ölüm olayı dolayısıyla dünya gazetelerinde yayımlanan haber sayısı daha şimdiden 35 bin sayfayı geçmiş bulunuyor. Pek çok ülkede bayraklar yarıya indirildi, birçok ülkenin devlet ve hükümet başkanları programlarını iptal ederek bu olaya odaklandı.

* * *

Evet, Papa John Paul gerçekten bir diyalog adamıydı. Kendisiyle ilk tanışmamız, Diyanet İşleri Başkanlığı görevinde bulunduğumuz sırada 16 Haziran 2000 tarihinde, yine böyle bir cuma gününde Vatikan’a yaptığımız resmi ziyaret dolayısıyla oldu. Bizi büyük bir içtenlikle karşıladı. Bize, devlet başkanları için uyguladığı resmi karşılama protokolünü uygulattı. Bu tutum, Vatikan geleneklerini bilenler tarafından Papa’nın Türkiye’ye ve bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı’na verdiği önemin bir göstergesi olarak yorumlandı. Sağlık nedenleriyle baş başa, üst düzey görüşmelerini 15 dakika ile sınırlı tutmasına rağmen, bize alışılmış uygulamaların dışında 30 dakikasını ayırdı. Bu görüşmenin ardından, beş dakikalık bir süre de heyetimizin takdimine ayrıldı.

Papa ile baş başa görüşmemiz sıcak bir ortamda gerçekleşmişti. Türkiye’ye ilk ziyaretini 1979 yılında 59 yaşında iken yapmıştı. Çok sıcak karşılandığını söyledi. Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunu, Türkiye ile ilgili unutamadığı hatıralarının bulunduğunu, bunlardan birinin de Atatürk’ün kabrini ziyaret etmek olduğunu ifade etti. Tarihte Osmanlı’nın, Polonya’nın (Lehistan’ın) bölünmemesi için sergilediği tavrı hiçbir zaman unutmadıklarını söylerken minnettar bakışlarıyla bunu teyit ediyordu. Türkiye’yi çok sevdiğini, Hıristiyanlardan Türkiye’yi ziyaret etmelerini isteyeceğini belirtmişti.

Bu görüşmede Papa, tarafımızdan dile getirilmiş olan dinlerarası diyalog çalışmalarının geliştirilmesi, açlık, şiddet ve terörizme karşı her iki dinin de ortak mücadele vermesi hususlarında bizimle hemfikir olduğunu, bu görüşmeyi çok meyve verici bulduğunu ifade etmişti. Anadolu topraklarında bulunan Efes ve Milet’in kendileri açısından çok önemli olduğunun altını çizmiş, bu yerlerin korunmasında Türkiye’nin gereken gayreti gösterdiğine inancının tam olduğunu vurgulamıştı.

Vatikan’da ‘Papalık Arap ve İslam Enstitüsü Rektörlüğü’nü de ziyaret etme imkánını bulmuştuk. Rektör Rahip Etienne Renaud’ün refakatinde ziyaret ettiğimiz enstitünün zengin kütüphanesinde, yüce dinimiz İslamiyet’in temel kaynakları yanında İslam dünyasıyla ilgili birçok eser bulunuyordu. Bu enstitünün Katolik din adamlarından İslam dini alanında uzmanlaşmak isteyenlerin yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş olduğunu öğrendik. Arapça, İslam Hukuku ve o ülkelerdeki sosyal, politik ve ekonomik konularda bilgilendirmeyi hedefleyen enstitüde, İslam felsefesi, İslam edebiyatı, hadis, tefsir ve kelam dallarında da eğitim verildiği, aynı zamanda son yılda lisans ve master dereceleri almak isteyen öğrencilerin tez çalışmalarını gerçekleştirdikleri yolunda bilgiler aldık.

* * *

Bu kütüphaneden ve orada yapılan çalışmalardan çok etkilenmiştim. Benzer çalışmaları biz de yapmalıyız diye düşündüm. Başkalarını anlamanın ve kendimizi başkalarına anlatmanın en iyi yolu, karşı tarafı iyi tanımaktan geçiyordu. Batı dünyasının bunu çok iyi başardığını bu ziyarette bir kere daha müşahede etmiştim. Bizim de bu konularda bilimsel çalışmalara süratle başlamamız gerekirdi. Bunun için gerek II. Din Şûrası’nda, gerekse Uluslararası Avrupa Birliği Şûrası’nda alınan tavsiye kararları doğrultusunda ‘Dinlerarası Diyalog Sekretaryası’ ile ‘Dinlerarası Diyalog Araştırmaları Merkezi’nin kurulması işlemlerini başlattık. ‘Dinlerarası Diyalog Şubesi Müdürlüğü’ adı altında bir birim oluşturarak gerekli çalışmalara başladık. Ayrıca, bu enstitüde gördüğümüz yapılanmanın bir benzerini de ‘DİYAM’ (Diyanet Araştırma Merkezi) adı altında biz gerçekleştirdik. Amacımız, bu araştırma merkezinde hem dinimizi, hem diğer dinleri daha iyi anlayıp stratejiler geliştirmekti. Ne yazık ki bu merkez kuruluş aşamasını bile tamamlayamadan kapatılmıştır.

İyi insanların adları, halkın arasında normalde elli yıl kadar yaşar. Sonra ya kaybolur, ya da efsaneleşirler. Papa’nın adının da efsaneleşeceğine inanıyoruz. Çünkü onun barışa ve insanlık değerlerine yaptığı katkı, Doğu’da ve Batı’da derin izler bıraktı. Sevilen ve sayılan bir kişiliğe sahipti. Papa II. John Paul’ü bugün güzel duygularla uğurluyoruz. Umarız ki, bundan sonra seçilecek Papa da aynı çizgide barışa, hoşgörüye ve insanlığa hizmet eder.

SORALIM ÖĞRENELİM

İşe girersem her ay kurban keseceğim diye adakta bulundum. Her ay kesmek zorunda mıyım?

Adak/ANKARA

Peygamberimiz adak adamayı doğru bulmamıştır. Ancak, adandığında yerine getirilmesi gerekir. Her ay kurban kesmek zor olacağından bir yemin kefaretiyle bu işten kurtulabilirsiniz. Hadis kaynaklarında yerine getirilmeyen adakların kefareti, yemin kefareti olarak geçmektedir. Bunun karşılığı ise on fakiri doyurmak veya giydirmek, bunlara güç yetmiyorsa üç gün oruç tutmaktır.

Kabir azabı var mıdır?

Ahmet Kul/PARİS

Kabir azabı vardır. Kuran-ı Kerim’de Firavun ve ona uyanlardan söz edilirken, ‘Sabah akşam onlara azap vardır. Bir de kıyamet günü’ denilmektedir. Bu ayetten, kıyametten önce de ruhlarının azap gördüğü anlaşılmaktadır. İnsanlar, dünyadaki amellerine göre ya berzah dediğimiz álemde, ya nimet içinde olurlar veya sıkıntı içerisinde o hayatlarını sürdürürler. Peygamberimiz de bir hadislerinde ‘Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur’ buyurmuşlardır. Zaten dünyada da yaşarken veya rüya áleminde bunların örneklerini ruhen yaşamaktayız.

Evde veya başka bir yerde kendi başımıza namaz kılarken kamet getirecek miyiz? Abdest alırken çoraplara mesh edilebilir mi?

Yaşar Metin

Tek başınıza farz namazlarını kılarken kamet getirmelisiniz. Çoraplar kalın ve su geçirmez ise üzerlerine mesh edilebilir.

Son günlerde Selefiye akımı diye bir akım çıktı. Selefiye ne demektir?

Dürdane Okur/İSTANBUL

İnanç konusunda sahabe ve tabiinin görüşlerini benimseyen fıkıh bilginleri ile hadis bilginlerine ‘Selefiye’ denir. Bunlar itikadi konularda ayet ve hadislerde yer alan hususları, hakkında yorum yapmadan olduğu gibi kabul ederler. Örneğin, Allah’ın sıfatları ve diğer inanç konularında ayrıntıya girmezler, yorum yapmazlar. İtikatla alakalı ilk mezhep budur. Hanbeli mezhebinde olanlardan tamamına yakını ile ilk Hanefi, Şafii ve Malikiler bu ekolü benimsemişlerdir. Bundan dolayı bunlara ‘Selefi’ denilmiştir.



* Malımın bir kısmını helal, bir kısmını da haram yoldan elde ettim. Haram yoldan elde ettiğim malın zekátını verecek miyim?

İsimsiz

Haram olan maldan zekát verilmez. Haram olan kazancın elden çıkarılması lazımdır. Eğer para bir başkasına aitse kendisine, hayatta değilse mirasçılarına verilmesi gerekir. Paranın sahibi yoksa karşılığında sevap beklemeden muhtaçlara verilmelidir. Şayet haram parayı helal paradan ayırmanız mümkün değilse, hepsinin zekátını vermeniz icap eder.
Yazarın Tüm Yazıları