Özellerde ’kalp’ oyunları

KARDİYOLOJİ ve kardiyovasküler cerrahideki trilyonluk yolsuzluklar son günlerde gazete sayfalarını ’süslüyor’.

AKP döneminde çok sayıda özel hastanenin kurulması, bunlardan bazılarının tarikatların kontrolünde bulunması, ayrıca Türkiye’de özel hastane kurulması amacıyla Almanya’da yeniden para toplanması için bazı kesimlerin faaliyet göstermesi gündemdeyken, bir doktorun samimi itirafları devletin kaynaklarının nasıl çarçur edildiğini gösteriyor. Gerçekleri anlatan doktor okurumuzun, ricası üzerine ilgili hastane ve kişileri adlarını rumuzla vermek durumundayız.

İşte ’kalpler’ üzerinden yapılan sağlıkta rant pazarında neler oluyor?

"Bazı özel hastanelerde yapılan etik dışı uygulamalar ve haksız kazanç konusuyla ilgili haberinizi okudum. Ben de bir hekim olarak ve vatanını seven bir kişi olarak bu duruma daha fazla seyirci kalmamayı ve bu skandal uygulamaların kamuoyunda bilinmesini istiyorum.

Kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahide olan etik ve tıp dışı uygulamaların kendi camialarında dahi bilinmesine rağmen bu konuda hiçbir şey yapılmaması ve duyarsız kalınması inanılmaz bir durum... Bu uygulamalar gözlemlerim sonucunda şu şekilde gerçekleşiyor:

ARACI SİMSARLAR

SSK
hastanelerindeki kardiyoloji uzmanlarına bazı simsarlar aracılığı ile SSK anlaşmalı özel hastanelere anjiyo gönderme karşılığında belirli bir ücret ödeniyor ki, bunun adı rüşvettir. (Anjiyo başına 100 YTL civarında.)

Hekim olarak böyle bir şeyin yapılmasından ayrıca utanç duyuyorum. Tabii ki işin içinde böyle bir çıkar olunca bu anjiyoların o hastalara ne kadar gerekli olduğu da tartışmalıdır. Bu uygulamaların yapıldığı yerlerden birisi de X Hastanesi’dir. Burada kendilerine ortaklık verilen bir simsar grubu tarafından (bu kişilerde birinin ismi Y olsun) SSK hastanelerinde çalışan kardiyoloji uzmanlarına zarf içerisinde hasta başına bu ücret veriliyor ve bu hastalar SSK anlaşmalı olan (X) Hastanesi’ne sevk ediliyor.

Çoğu hasta hekim değerlendirilmesi bile yapılmadan bu kişinin doktor gibi davranması ile anjiyoya sevk ediliyor. Bunun dışında asıl pastanın büyük olduğu diğer bir alan stent konulması işlemi. Anjiyo sonucuna göre hastaya by-pass ya da koroner damarlara stent konulması kararı alınabilir. Burada SSK’nın ödediği stent bedeli 200 YTL civarında.

STENT TAKILMASI

Bir de fiyatları 2000-3000 dolar civarında olan ’ilaçlı stent’ adı verilen stentler mevcut. Bunları SSK ödemiyor. Bu stentler yine simsar aracılığı ile pazarlanıyor. Hekimin karar vermesi gerekli olan bu seçim, hastalarla konuşan simsar (Y) tarafından pahalı olan ilaçlı stent takılmaya ikna ediliyor. Bu yapılırken tabii ki etkileyici bir konuşma ile ilaçlı stentlerin hasta için çok daha iyi olduğu hasta yakınlarına empoze ediliyor. Bu durumda hasta yakınları da hasta için en iyiyi düşündüğü şeyi yapmaya çalışıyor. Burada başka bir kazanç da; anlaşmalı olan stent firmalarından alınan stentlerin faturası daha yüksek gösteriliyor ve aradaki fark firma ile paylaşılıyor.

GEREKLİ GEREKSİZ ANJİYO

Kardiyoloji
ve kardiyovasküler cerrahide yapılan yolsuzlukların cirosu trilyonları buluyor. O nedenle çoğu özel hastane bu işe girmek istiyor. SSK ile anlaşmalı özel hastanelerde kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahlara verilen ücretler 100 bin YTL’leri buluyor. Bu parayı alan hekimden de çok operasyon yapması bekleniyor. Böylece gerekliliği tartışmalı olan hastalara bile by-pass operasyonu yapılabiliyor. X Hastanes’inde çalışan bir doktor günde 60-70 hastaya anjiyo yapıyor.

Acaba bu hastaların kaçına anjiyo gerekiyor, simsarlar aracılığı ile gönderilen bu hastalar değerlendiriliyor mu? Anjiyo sonucu kaç hastada komplikasyon gelişiyor? Zavallı SSK hastaları anjiyo sonrası takip bile edilmeden aynı gün taburcu ediliyor, bu grup zaten kendi hakkını arayacak bir bilince sahip değil.

SSK İLE ANLAŞMALI

Bu skandal uygulamaların ortaya çıkarılması ve bu uygulamaları yapan hastanelerin SSK anlaşmalarının sona erdirilmesi, ruhsatlarının iptali ve bu işe karışan, rüşvet alan hekimlerden hesap sorulması gereklidir. Bu uygulamaların denetiminin ne kadar yetersiz olduğu açıkça ortadadır. SSK kurumunun bunlardan haberi olmaması mümkün değildir. Artık tıp camiasında bunu sağır sultan bile duymuştur. Bu hastanelerde bu işi yapan kişiler de o kadar akıllıdır ki, hastanede hiçbir şekilde sorumlu görülmemektedir. Örneğin Y’nin hastanede hiçbir sıfatı yoktur ancak SSK’dan gelen hastalar bu simsarı bulur, bu kişi hastalara kendisini doktor ya da hastane işletmecisi olarak tanıtır. Herhangi bir problemde sorumlu olan kişi (Y) değil hastanenin mesul müdürüdür.

SAVCILAR VE ORGANİZE SUÇLAR

Bu bilgilerin doğruluğu ilgili yere bir kişinin gönderilmesi ile rahatça anlaşılabilir. Bu konuya siz yüzeysel olarak değindiniz, elinize sağlık ben de konunun ayrıntılı bilgilerini ve somut olayları anlattım. Kamuoyuna bu bilgileri ulaştıracağınızdan eminim. Konunun hassasiyeti nedeniyle kimliğimi açıklamıyorum ancak bu kurumlardan birinde eskiden çalışan bir hekimim ve bu olaylara şahit oldum ve böyle bir kurumda çalışamayacağım için ayrıldım.

Bu SSK hastanelerinin isimleri, rüşvet alan doktorların bazılarının isimleri de bu camiade bilinir. Zaten ufak bir araştırma ile bu açığa kolaylıkla çıkabilir."

Bu gibi özel hastanelerdeki ’kalp oyunları’ üzerine savcılıklar izin verseler, Organize Suçlarla Mücadele ekipleri de ’özgürce’ araştırma yapsalar, bu ülkenin nasıl soyulduğunu öğreneceğiz.

Buyurun görev sizin!

İstanbul Büyükşehir Trakya’yı yutacak mı

TRAKYA Üniversitesi’nin sorumluluğunda hazırlanan 1/100.000’lik ’Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’ onaydan sonra Çevre ve Orman Bakanlığı’nca kevgire döndürüldü. Şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi planda değişiklik yapma yetkisi olarak Trakya’nın tarımsal alanlarını, ormanlarını, yeraltı sularını, kıyılarını ve doğal kaynaklarını, yok etme sürecine hazırlanıyor.

(Prof. Osman İNCİ)

Hükümet ve Ramazan

ÖMÜR boyu hapse mahkûm edilen eski Irak Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan’ın cezasının idama çevrilmesi karşısında AKP iktidarı ne yapacak?

İstanbul Büyükşehir Trakya'yı yutacak mı

SU, 21. yüzyılın en değerli sıvısı olacaktır. Türkiye su fakiri bir ülke olup yerüstü suları ve havzaları plansız süreçlerin sonunda alarm vermektedir. Tarım, sanayi ve kentleşme plansızlığı yüzünden yalnız akarsularımız değil yeraltı rezervlerimiz de talan edilmektedir. Ülkemizde su rejimi, planlaması vazgeçilmezdir. Yapılan bölgesel planlara sahip çıkmak bir yurttaş sorumluluğudur. Trakya Üniversitesi yaptığı planı, eserini korumalı ve sahiplenmelidir.

Trakya Üniversitesi sorumluluğunda Yıldız ve Kocaeli üniversiteleri, kamu kurumları ve meslek odalarının değerli katkı ve çalışmaları ile gerçekleştirilen 1/100.000 ölçekli "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı" onaydan sonra Çevre ve Orman Bakanlığı'nca kevgire döndürüldü. Bu yetmedi şimdilerde İstanbul'un desantralizasyonu bağlamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) planda değişiklik yapma yetkisi alarak Trakya'daki 3 ilin tarımsal alanlarını, ormanlarını, yeraltı ve yüzey sularını, kıyılarını ve doğal kaynaklarını, çevre değerlerini yok etme sürecine hazırlanıyor.

Üniversitemizce 2020 yılı hedeflenerek hazırlanan Trakya Bölgesi'nde sürdürülebilir, yaşanabilir bir çevre yaratılması, tarımsal, turistik ve tarihsel kimliğin korunması, Türkiye kalkınma planlama ilkeleri doğrultusunda sağlıklı gelişmeyi ve büyümeyi hedefleyen plan, 13.07.2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı'nca onaylandı, Bu belge Trakya'daki 3 ilde planlı dönemin anayasasıdır. Plan uyarınca kurulan, Trakya'da su sorunlarını çözmeyi amaçlayan Trakya Kalkınma Birliği (TRAKAB) İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bir protokol yaparak 1/100.000 ölçekli planda değişiklik yapma hakkını İBB'ye vermiştir. Bir başka söylemle planı İBB'ye teslim etmiştir. Bu hem hukuka aykırıdır ve hem de kabul edilemez.

Trakya alt bölgesi planının İstanbul metropolitan planlama (İMP) grubunca yapılması için TRAKAB'la yapılan protokoldeki 2.6 trilyonun 2 trilyonunu Büyükşehir ödeyecektir. Onaylanan 1/100.000 ölçekli Trakya planını esas alan, hatta güncelleştirerek yapılacak, 1/25.000 ve 1/5.000 ölçekli planlara gereksinim vardır. Bu yaptırılmalıdır.. ancak esasa dokunmadan.

Onaylanan, yürürlükte olan Trakya Alt Bölgesi Planı'nı İBB görüş ve geleceğe yönelik öngörülerine göre değiştirmek söz konusu olamaz, İBB ve bugünkü yönetime hâkim görüşlerin (siyasi ve uluslararası) Trakya'yı gözden çıkarmasıdır. Kalkınmada öncelikle korunması gereken araziler ve su havzaları İBB öngörülerine göre yok olacaktır. Ergene havzasındaki su seviyesi her yıl 4-5 metre düşmektedir. Istranca suları, koruma altındaki su basar ormanları ve yıldız dağları Trakya doğal hayatı tehlike altındadır. Zira buraları besleyen dereler toplanarak İstanbul'a su sağlamaya çalışılmaktadır.

Trakya Alt Bölgesi Planını onaylayan Çevre ve Orman Bakanlığı, planı yapan Trakya Üniversitesi'ne bilgi dahi vermeden plan notları ve kararlarını sürekli değiştirmektedir. Plan notları ve kararlarında, plan onayından 1 yıl sonra 7 hüküm değiştirilmiştir. Vize'ye çimento fabrikası izni verilmiş, Tekirdağ sahil şeridine (Marmara Ereğlisi-Kumbağ arası) İstanbul metropolitan desantralizasyonu amacıyla kullanım alanı genişletilebilir hükmü getirilmiştir.

Trakya Alt Bölgesi Planı sahibi Trakya Üniversitesi'dir. Planın Denetim maddesi gereğince: Plan ve plan notlarına titizlikle uyulması, bu konudaki iş ve işlemlerin takip edilmesi, izlenmesinde Trakya Üniversitesi yetkilidir. Ayrıca Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 5846/2-3'e göre plan ilim ve edebiyat eseridir. Aynı yasanın 16. maddesine göre "eser sahibi eserde değişiklik yapılmasını men eder" 21/02/2001 değişik md. -4630/9 göre eser sahibi kayıtsız, şartsız izin verse bile onur ve saygınlığını zedeleyen ya da eserin nitelik ve özelliklerini bozan her türlü değişmeleri men edebilir.

Sonuç olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Trakya'yı planlı ve yasal olarak yutmak hazırlığındadır.

TRAKAB'a iki trilyon katkı sağlayarak Trakya Alt Bölgesi Planı'nda siyasal stratejiler doğrultusunda istediği değişiklikleri yapma yetkisini alma yolundadır. Oysa bu, yasalara aykırıdır. TRAKAB'ın böyle bir yetkisi yoktur. Zira eser sahibi Trakya Üniversitesi'dir. Üniversite eserin müellifidir. Eserin değiştirilmesine izin vermeyerek ismini aldığı toprakları her türlü talan ve yağmadan, susuzluktan, çevre felaketinden, göçten, kısaca işgalden korumalıdır.

Prof. Dr. Osman İNCİ

AKP iktidarı ve Taha Yasin Ramazan

HÜRRİYET'te (6.2.2003) Sedat Ergin'in Ankara kaynaklı bir haberi yeralıyor: "Barışa son şans için gizli toplantı"

Saddam'ın sağ kolu Taha Yasin Ramazan, Başbakanlığın 'Ata' uçağı ile Bağdat'tan gizlice Ankara'ya geliyor. Dört saatlik gezi sırasında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Savaşı önleyebilmek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Savaşı önlemek sizin elinizde" mesajını vererek şu uyarıyı yapıyor:

"ABD ile kazanamayacağınız bir savaşa girmeyin!"

Ramazan ise "İyi niyetimizi kanıtladık ABD art niyetli" demişti.

Daha sonraki günlerde Gül gazetecilere "Günah bizden gitti" diyor.

Irak'ta nükleer silah tartışmaları iddiasıyla ABD, Irak'a giriyor.

Irak Yüksek Mahkemesi, geçen kasım ayında ömür boyu hapse mahkum edilen Taha Yasin Ramazan'la ilgili kararı dün bozarak idama cezası verdiğini açıkladı.

Taha Yasin Ramazan, geçmişte adını Arapça (Al-Jizrawi) bir isimle değiştirmişti. Son kararla Kerkük petrollerinden, hayatının bağışlanması için talep ettiklerine kadar bir dizi ilişki akla geliyor.

Hükümet, bu kadar 'dostluktan' sonra Ramazan bugün için ne düşünüyor acaba?

Yazarın Tüm Yazıları