Oya Berberoğlu: ‘Bankada 100 bin markınız var’ derlerse şaşırmayın

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Bir gün, ‘‘Sizin adınıza X bankasında 100 bin mark hesap açmıştık. Vadesi falanca gün doluyor. Gidip onu çekin. 90 bin markını bize vereceksiniz. 10 bin markı sizin olacak’’ diye telefon etseler ne yaparsınız?

Aranızda tartıştığınızı duyar gibiyim...

Kiminiz, ‘‘Eh 10 bin mark fena para değil. Üstelik havadan geliyor. Neden almayayım’’ diyorsunuzdur.

Kiminiz de ‘‘Paranın kara mı ak mı olduğunu bilmiyorum. Hem birilerini ya da bankayı soymak için benim ismimi kullanıyorlar. Hemen polise gitmeliyim’’ diye düşünüyorsunuzdur.

Peki böyle bir olay gerçekten oldu mu.? Olabilir mi?

Bankacılık sektöründe, ‘‘mezar taşına kredi açma’’ sistemi, en çok bilinen para kaçırma yöntemidir...

Ama, birilerinin adına, hele de hiç tanımadıklarının adına hesap açmak pek duyulmamıştır.

Ekonomi Müdürümüz Vahap Munyar'a, geçenlerde, Cavit Çağlar'ın Mevduat Sigorta Fonu tarafından el konulan bankası Interbank'la ilgili olarak böyle bir bilgi ulaşmış...

Bilgiyi veren de finans sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin patronu... Olayı aynen şöyle aktarıyor:

‘‘Benim bir arkadaşıma temizliğe gelen kadın, geçenlerde bana uğrayıp, ‘Abi size birşey danışacağım' dedi. Sonra da şunları anlattı:

‘Geçen gün beyime telefon gelmiş. ‘Beyefendi, Interbank'ta sizin adınıza açılmış 100 bin marklık bir hesap var. Vadesi de falanca gün doluyor. Bu hesabı biz sizin adınıza açtık. Şimdi kimselere söylemeden, gidip bu parayı çekeceksiniz. O paranın 10 bin markı sizin olacak, kalan 90 bin markını bize teslim edeceksiniz. Kimselere söylemek yok tamam mı?'

Kadıncağız bu olayı anlattıktan sonra sordu: ‘Abi siz bu işleri bilirsiniz. Ne yapmamız lazım?'

Benim de kendilerine yanıtım, ‘Sakın almayın. Gidip olayı polise anlatın' oldu. Ama sonrasını bilmiyorum. Büyük bir ihtimalle de alacaklardı. Çünkü, 10 bin mark onların hayatta göremeyeceği bir paraydı.’’

Öyle anlaşılıyor ki bu tür hesaplar, Merkez Bankası Mevduat Sigorta Fonu tarafından Interbank'a el konulmadan açılmış. Bu işte Cavit Çağlar'ın doğrudan payı var mı bilemiyoruz. Belki bankanın bazı eski orta ve üst kademe yöneticileri birşeyler çevirmişler...

Buna benzer olaylar, 1994 krizinde kapatılan Marmarabank, TYT Bank ve İmpexbank'ta da değişik şekillerde yaşanmıştı... Yine Bankekspres için de söylentiler farklı değil...

Nasıl ispatlanır, nasıl yakalanır bilemiyorum. Ama Interbank ve Bankekspres'i el koyma sonrası yönetenlerin işi gerçekten zor.

21. yüzyılla randevulaşmak

CHP'li Murat Karayalçın, deprem bölgesini sıkça ziyaret ediyor. Eski SHP Lideri, eski Bakan ve Ankara eski Belediye Başkanı Karayalçın aynı zamanda bir şehir plancısı.

Sohbetimizin ağırlığı ve hemfikir olduğumuz nokta, deprem felekatenin bir zihinsel dönüşümü, devrimi zorunlu kılacağıydı.

Karayalçın, yeni yerleşim alanlarının Türkiye'nin 21. yüzyılla randevulaşma projesi olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor.

Yapı tartı, malzeme kullanımı, enerji kullanımı, mimari hatta ve hatta yaşam tarzının yeniden ele alınmak zorunluluğundan söz ediyor. ‘‘Depremin Türkiye'deki kentleşme sürecine bu tür etkisi olacak. Örneğin az katlı binalara yönelinecek bunu görüşyorum. Mekan değerlendirmesi çok daha geniş olacak. Türkiye bence dünyaya örnek vermeye oynamalı. Yalnızca barınma gereksinimini değil dünyaya helal olsun dedirtecek, ders aldığımızı gösterecek bir siyaset izlemeliyiz’’ diyor.

Gördük ki İnsanlar deprem bölgelerindeki yapılaşma tarzından ders çıkarmaya başladılar.

Denizlerin dodurulması, sahillere otoyol, bunlara karşı kampanyalar başlıyor...

CHP bir süredir çevre sektörü üzerine siyaset belgesi hazırlığında. Bu projenin başında da Murat Karayalçın var. Çevrenin, böyle bir siyaset belgesinin önemi, deprem ve fiziki planlama açısından da büyük.

Karayalçın, diğer partilerden farklı olarak, çevreye duyarlılığı ifade etmenin ötesine, yeni kurum ve enstürümanlarla geçeceklerini anlatıyor. Bunun başında da tüm Türkiye için fiziki planlamanın geldiğini söylüyor. Ada, pafta bazında zemin emniyeti açısından planlama yapmak gerekiyor. CHP'nin çevre siyaset belgesi içinde havza planlaması da önemli bir yer tutuyor. Bölge bölge İSKİ gibi ASKİ gibi kurumlar düşünülüyor.

Deprem sonrası ülkeyi idare edenlerin düştüğü aczle ilgili olarak Karayalçın'ın şu sözüyle yazıyı noktalıyorum:

‘‘Krizi çözmekten çok krizi yönetmeyi tercih ediyorlar. Bunu çözecek yönetim anlayışına gereksinim var...’’

Meclis'ten acı bir manzara

YAŞANANLARDAN ders almak gibi bir hasletimiz olsaydı (özellikle de hükümetlerin) ulus olarak doğal felekatlerden daha az yarayla kurtulabilirdik...

Gökhan Altınok isimli bir okurumuz ve bazı duyarlı mühendisler, bir Meclis tutanağı özetini bir çok kez gönderdiler. ANAP'ın tek başına iktidar olduğu 1985 yılında İmar Yasası'nın Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesini içeriyor.

Ben de bu özet tutanağın özetini sizlere aktarmaylı görev saydım. 14 yıl önceki manzaraya bakınız lütfen...

Halkçı Parti Kayseri Milletvekili İnşaat mühendisi Mehmet Üner ve arkadaşlarının önergesi...

- Yapı ruhsatı almak için dilekçeye zemin etüdü projesi (arazinin depreme uygun olduğuna ilişkin bilimsel rapor eklenmesi) zorunludur...

Meclis Başkanı soruyor:

- Komisyon Başkanı, üyeleri ve hükümet bu önergeye katılıyor mu efendim?

- Komisyon Başkanı İbrahim Özdemir: Katılmıyoruz efendim...

Devlet Bakanı Kazım Oksay: Katılmıyoruz efendim..

Önerge sahibi Üner söz alıyor:

- Nüfusumuzun yüzde 95'i deprem tehlikesi altında. Sanayimizin yoğun olduğu kentlerimizin yüzde 75'i, barajlarımızın yüzde 4'ü birinci derecede tehlikeli deprem bölgelerinde. Sadece son 45 yılda deprem sonucu 60 bin kişi hayatını kaybetti. Jeolojik özelleklerin sonradan değil ilk aşamada, imar planlarının yapımı aşamasında göz önüne alınması gerekiyor. Belediyelerde jeoloji mühendisleri istihdamı da zorunlu. imar yasası kapsamına alınması zorunludur...

- Başkan: Önergeyi oylarınıza sunuyorum. kabul edenler, etmeyenler...

Kabul edilmemiştir efendim...



Yazarın Tüm Yazıları