Osmani yeşil olmadı turkuaz verelim

Maçın heyecanı biraz durulduğuna göre seyretmesi de yazması kadar zor olan Türkiye-Almanya maçıyla ilgili duygularımı değil ama düşüncelerimi yazabilirim artık. Duygularımı değil düşüncelerimi diye özellikle vurguladım.

Türkiye-Almanya maçını, hiçbir maçta olmadığı kadar karmaşık duygularla seyrettim çünkü...

Türkiye gol atıyor, sevinçten naralar atarak havalara fırlıyorum. Almanya atıyor, Türkiye’nin golüne içten, coşkulu sevincim gibi olmasa da oturduğum yerden boğuk bir sesle "gol" diyerek seviniyorum.

Duygularım Türkiye kazansın diyor, mantığım Almanya...

Duygularımın her Türk gibi neden Türkiye dediği malum. Mantığımın neden Almanya dediğine gelince...

Mantığım Almanya kazansın diyor, çünkü Avrupa Şampiyonası gibi bir spor olayının haddinden fazla siyasileştirildiğini, AKP’nin siyasi şovuna dönüştürüldüğünü düşünüyorum.

AKP iktidarı ilk yıllarında Kemal Derviş’in, IMF’nin ve dünya konjonktürünün hazırladığı ekonomik istikrarın meyvelerini yemiş, kendisinin en ufak payı olmadığı bir başarıdan siyasi rant sağlamıştı. AKP’nin yine başkalarının eseri olan bir başarının meyvelerini hazır lop yemeğe kalkışmasından haz almıyorum.

Milli takımın Avrupa’nın en iyi dört takımı arasına girme başarısının mimarı Haluk Ulusoy başkanlığındaki federasyon. AKP ise bu başarıyı her mevkiye eşi türbanlı olanları getirme trendinin son örneği olan Hasan Doğan başkanlığındaki federasyona mal etmeye çalışıyor. Türk Milli Futbol Takımı’nın başarısından kendi iktidarına rant çıkarma yarışı içerisinde.

Hasan Doğan’ın türbanlı eşinin tribünlerde şov malzemesi olarak kullanılması da, AKP’nin en başından beri yürüttüğü stratejinin parçası. Bu strateji, türbanlı eşleri her yurtdışı gezisine dahil ederek, türbanlı eş sahibi olmanın toplumda yükselmenin bir şartı olduğu imajını yaymak, türbanı moda yapmak. Şapka devriminde kullanılan stratejiyi taklit ederek Cumhuriyet’in rövanşını almak.

Türk Milli Futbol Takımı’nın ulusallığının AKP’nin umrunda olmadığı, milli formanın rengini kırmızıdan turkuaza çevirmeye kalkışmasından belli.

Tribünlerde dalgalanan hilkat garibesi turkuaz ay-yıldızlı bayrakları görmüşsünüzdür. AKP’nin Türk Milli Futbol Takımı’nın formasını turkuaza döndürmekteki nihai amacının simgeleri gibi dalgalanıyorlardı mavi mavi...

Türkiye’nin gollerine havalara zıplayarak sevinirken, Almanya’nın gollerine içim burkula burkula iyi oldu dememin nedenleri bunlardı işte. Türkiye kazansaydı herkes gibi sokaklara dökülecektim kuşkusuz. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin en kemikleşmiş simgelerinden biri olan ay-yıldızlı kırmızı beyaz bayrağın rengini değiştirme sürecini başlatan bir partinin emellerine hizmet eden galibiyetin, sevinci de buruk olacaktı kuşkusuz.

Simit ve hıyar turşusu

İstanbul W Hotel’in içinde açılan Spice Market’ı, yıldız şefi Jean Georges Vongerichten’in İstanbul’da yeterince vakit geçirmeden imzasını attığı bir restoran olması dolayısıyla eleştirmiştim.

Eleştirimin bir başka nedeni de Spice Market’ın İstanbullular’a sanki dünyanın en iyi restoranlarından biriymiş gibi tanıtılmaya çalışılmasıydı. Spice Market’ın (orijinalinin) o kadar da önemli bir restoran olmadığını daha önce yazmıştım. İlk eleştirimin ardından, aman kimseye hakkım geçmesin deyip NY Spice Market’a bir kez daha gitmiş ve çok lezzetli yemekler yapan ama restorancılık açısından vasatın üzerine fazla çıkamayan bir restoran olduğunu bir kez daha görmüştüm.

Geçen hafta NY’da, yeme ve içme kültürüne meraklı arkadaşlarım Ziya ve Hande Kürküt’le birlikte öğlen gidecek restoran ararken aklıma geldi. Gelin Spice Market’a gidelim dedim. Hem orijinali ile İstanbul’dakinin arasındaki farkı görürsünüz hem de NY’un son yılların trendi mahallelerinden Meat Packing District’te turlamış oluruz.

Kapısına gittik, baktık sinek avlıyor. Hemen yanıbaşındaki Fransız bistrosu Pastis ise dolup taşıyor. Fotomodeller, mankenler, sanatçılar, yönetmenler kapısında kuyruk olmuş.

Bu manzara karşısında tavsiyemden anında çark edip, içgüdülerimizin bize dikte ettiği yere doğru tıpış tıpış yola koyulduk tabii. İyi de yapmışız.

Vongerichten hatayı baştan yapmış aslında. Dünyanın en ünlü Baharatçılar Çarşısı (Spice Market) olan Mısır Çarşısı’nı şöyle sindire sindire, birkaç hafta boyunca gezip tanımadan restoranına Spice Market adını vermemeliydi.

Füzyon mutfak her sokakta karşına çıkacak simit ile mahalle turşucusunda keşfedeceğin hıyar turşusunu yan yana koymak kadar basit bir iş değil.
Yazarın Tüm Yazıları