Oktay Ekşi: Dağ fare bile doğuramadı...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Bülent Ecevit'in bu seçimlerden sonra tekrar Başbakan olacağı anlaşılınca Avrupalı dostlarımız pek meraklanmışlardı:

Ecevit acaba Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini tekrar canlandırır mı? Yoksa AB'ye girme konusunu unutturur mu?

Bugün Hürriyet'te, Ecevit'in AB Dönem Başkanı sıfatını da taşıyan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'e gönderdiği 26 Mayıs 1999 tarihli mektubu okuyun.

Schröder'in yanıtını da...

Ve sonra Köln toplantısı ardından yayınlanan ‘‘sonuç bildirgesi’’nde Türkiye hakkında ne dendiğini dikkatle inceleyin...

Göreceksiniz ki Başbakan Ecevit, AB'ye girebilmemiz için halen ‘‘aday’’ statüsünde olan 11 ülkeden istenen ne ise, Türkiye'nin de hepsini yapmaya hazır olduğunu gayet açık bir dille söylemiş. Sonra özetle ‘‘Ama bize ötekilerden farklı muamele yapmayın. Farklı yol izlemeyin’’ demiş.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için Almanya'daki Sosyal Demokrat hükümet çaba sarf ediyor, diye biliyorduk değil mi?

Hatta Ecevit'in de mektubunda gönderme yaptığı gibi bu doğrultuda Türk ve Alman yetkilileri son zamanlarda görüşmeler de yapmışlardı.

Peki Ecevit'in mektubuna Schröder'in verdiği yanıta ne dersiniz?

Bazı noktaların altını çizdikten sonra ‘‘Köln'de olumlu sonuç almak için tüm gücüyle uğraşacağını’’ söylüyor değil mi?

Temaslar yapıldı. Mektuplar teati edildi. Ama Köln toplantısında Türkiye'nin eskiden beri içinde bulunduğu durumu değiştirecek tek adım atılmadı. Çünkü sadece ‘‘AB devlet ve hükümet başkanları, AB Konseyi ve Komisyonu'ndan Türkiye'yi AB üyeliğine hazırlamayı amaçlayan Avrupa stratejisini, Türkiye ile birlikte, kararlılıkla geliştirmesini ve Kopenhag kriterleri ile AB anlaşmasının 6. maddesinin kurallarıyla ilgili reformlara ulaşabilmesi için bir takvim hazırlamasını rica eder’’ demekle yetindi.

Buna rağmen bakalım birileri ortaya çıkıp da ‘‘zafer kazandık’’ filan diyecek mi?

Not: Sayın Nazlı Ilıcak, 24 Mayıs 1999 tarihli yazımla ilgili bir açıklama gönderdi. Yargıtay C.Başsavcısı Sayın Vural Savaş'ın Fazilet Partisi'nin kapatılması istemiyle açtığı davada söz konusu yazımı mesnet alarak kendisini ‘‘laiklik karşıtı bir eylem’’ içinde gösterdiğini belirttikten sonra ‘‘25 yıldır basın hayatındayım. Görüşlerimi yansıtan binlerce makale kaleme aldım. Hiçbirinde laik cumhuriyete karşı bir tavrım olmadı. Dolayısıyla Erbakan'ın yönetip yönlendirdiğini söylediğiniz ve laik cumhuriyete darbe vurmaya yönelik bir ‘‘sabotajın’’ uygulayıcısı olmam da mümkün değil(...)’’ dedi. Sayın Ilıcak'ın laik cumhuriyete inanmış ve hatta bu yüzden şimdi aynı gazetede yazan bir sütun arkadaşı tarafından itham edilmiş bir yazar olduğunu belirterek açıklamasını aktarıyorum. O.E.



Yazarın Tüm Yazıları