Öğrenim kredisini ödeyemiyorum, hükümet bir çare bulmalı

YAZACAĞIM bu yazı her ne kadar kendi yaşantımı anlatsa da aslında benim durumumda olan yüzlerce genç insanı anlatmaktadır.

2004 Malatya İnönü Üniversitesi maden mühendisliği bölümü mezunuyum. Bölümümü ikincilikle bitirdim. Okuduğum sürede ekonomik durumumum kötü olmasından dolayı öğrenim ve harç kredisini aldım. Geri ödemeye dair ilk taksitlendirmeler 2006 yılında başladı. Fakat ben kendi mesleğimi icra edemediğim gibi doğru düzgün işte bulamıyordum. Geçici olarak çalıştığım çaycılık, garsonluk hariç...

Taksitlerimi zamanında ödeyemediğimden (daha doğrusu hiç ödeyemediğimden), 17 Aralık 2008 günü son gün olarak belirlenmiş ve ödenmediği takdirde haciz yoluna gidileceği tebliğ edilmiştir. Ana borç 4.5 milyar olup faiziyle beraber borç miktarı 6 milyarı bulmuştur.

Konuyu böyle özetledikten sonra anlatmak istediğim şudur. Bu parayı ödemek bu kadar kolay mıdır? Okursun bir dert okumazsın bir dert. Durumumu yeni yeni düzeltmeye başladım. Şimdi de kriz çıktı. Otomotiv sektöründe çalışıyorum.

Bu para taksite bağlanmıyor. Karar ancak Bakanlar Kurulu tarafından alınabilirmiş. Bu nasıl bir ahlak anlayışı.

Suçumuz paramızın olmaması mı? Hükümetin açıkça söylediği şudur: Zamanın da alırken iyiydi. Şimdi nasıl ödersen öde.

Ne yapılması gerekiyor? İsyan mı edelim? Sokaklara çıkıp bağırıp çağıralım mı?

Bizlere iş imkanları sunamadıkları gibi bir de bize borçlusun diyorlar.

Bu ülkeyi soyup soğana çevirenler sırça köşklerinde yatarken olan hep biz emekçi çocuklarına oluyor. Bu mudur insanlık anlayışı.

Hepinizin vicdanına bırakıyorum. Sizden isteğim bunu köşe yazılarınızda değerlendirmenizdir.

Ozan ÇİÇEK

Hadi bizim gibi yaşayın bakalım

ÖYLESİNE
bir küresel kriz ki kafalar bile krize tutulmuş. Bunun örneklerini ülkemizde en bariz şekilde gözlemlemekteyiz.

Başbakan diyor ki "Kriz bize teğet geçecek."

Maliye Bakanı "2009 kötü geçecek."

Kürşat Tüzmen "İki sene dayanırsak, düze çıkacağız."

Merkez Bankası Başkanı "Bu krizin kurla dövizle ilişkisi yok, başınızının çaresine bakın."

Mehmet Şimşek "IMF geldi gitti, yine gelecek."

Vaziyet bu! En güzelini de Kürşat Tüzmen beyefendi söylemiş:

"İki sene dayanırsak düze çıkarız."

Olur ama size bir önerimiz var.

Siz evde kaloriferleri yakmadan, doğalgazlı fırınınızı çalıştırmadan, duş almadan, sahanda iki yumurta kırmadan çarşıya-pazara çıkmadan alışveriş yapmadan dolmuşa otobüse binmeden iki gün yaşamaya çalışın, biz söz veriyoruz 2 yıl dayanacağız.

Ne olacak! O iki yılı tatile gider orada geçiririz! Durum normalleşince de okyanus aşırı bir yerden döneriz.

Belli ki kriz iyi vuruyor. Tepeden belli.

C. YEŞİLYURT-ANKARA

Türkçe öğretmenliği ayaklar altında

SON
atamalarda Türkçe öğretmenliği ayaklar altına alındı. Nasıl mı? Yok denilecek seviyede Türkçe öğretmeni alarak.

Bakanlığımız artık ihtiyaç yok bahanesini ardına da saklanamıyor. Zira bizler hangi ilde kaç tane ücretli Türkçe öğretmeni çalıştırıldığının, kaç ihtiyaç olduğunun bilgisindeyiz.

Atama rakamları ilginç ve bir o kadar da manidar.

Haftalık ders saati 1 olan Din Kültürü dersine 2008 ağustosta 694 kontenjan, 2008 kasımda 400 kontenjan, yabancı dil olan ve Türkçe’nin arkasında kalmasına inandığımız İngilizce’ye 2008 ağustosta 1538 kontenjan, 2008 kasımda 1396 kontenjan ayrılmasına karşın, anadilimiz Türkçe’ye haftalık ders saati 5 olmasına rağmen 2008 ağustosta 447, 2008 kasımda 521 kontenjan verilmesi bizleri derinden yaralıyor.

Acaba Türkçe’ye art niyetli bir yaklaşım mı var. Yoksa neden bunca ihtiyaç varken arka planda olması gereken branşlara öncelik verilip Türkçe öğretmeni alınmıyor.

Türkçe bize göre öncelik olmalı. Ya sizce?

Gülendam GÜRSOY

www.turkcehareketi.com

GÜNÜN SÖZÜ

"Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir."

(Balzac)
Yazarın Tüm Yazıları