Obezite haritası genişliyor

Aman dikkat! Ülkesel obezite haritası bizde de genişleyip büyüyor, kilo probleminin yoğunlaştığı bölgelere her yıl yenileri ekleniyor.

Haberin Devamı

Sorun sadece “genişleme/yayılma” ile sınırlı kalsa iyi. Rakamlardaki oransal artış da korkunç. Sağlık bakanlığı verileri bazı bölgelerde neredeyse her üç kadından ve her dört erkekten birinin obezite sorunuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Kısacası karşımızda can sıkıcı, kafa karıştırıcı bir sinema filmi var adeta ve üstelik bu film yeni de değil...

Yeni değil, çünkü aynı filmin bir kopyası 30 yıl kadar önce Amerika’da da vizyondaydı. Orada da seyircisi ve oyuncusu hızla arttı. Önce birkaç eyalet için verilen “obezite alarmı”, sonra hızla yayıldı.
Aradan daha 10 yıl bile geçmeden filmin benzer bir versiyonu Avrupa’da vizyona girdi. İtalya, Yunanistan, Almanya ardı ardına “obezite tehdidi” ile baş başa kaldı.

OBEZİTE FİLMİ’nin bizde vizyona giren versiyonunun nedenleri de Amerika ve Avrupa’dakilerle aynı:

Gereğinden fazla kalori tüketmek, yanlış ve sağlıksız şeyler yiyip içmek ve yeteri kadar hareket etmemek!

Obezite rakamlarındaki şaşırtıcı ve üzücü büyümenin çok nedeni var ve sorun bir “varlıklı/zengin kesim” sorunu olmaktan çıkıp gelir düzeyi düşük gruplarda daha ciddi bir sorun olma yolunda.
Yani “şişman ya da toplu biri” akla geldiğinde eskiden “varlıklı, gelir düzeyi yüksek, hanları, hamamları olan, villalarda veya lüks apartmanlarda oturan kişiler” akla gelirken, şimdi ise tersine “kenar semtlerde oturan, gecekondularda yaşayan, iç göç probleminden fazlaca etkilenen, ekonomik düzeyi düşük” orta ve alt gelir düzeyindeki toplum kesiti geliyor.
Ayrıca rakamlara bakılırsa sorun erkeklerden çok kadınları ilgilendiriyor. Batı Marmara ve Batı Karadeniz bölgesinde her üç kadından biri kilolu ya da şişman.

SORUN NE?

Peki, sebep ne? Sebep bir değil, pek çok! Yaşam tarzımız, yemek yeme alışkanlıklarımızdaki değişimler, yanlış ve kötü besinler, fastfood gıdalara olan yönelim, beyaz ekmek tüketimindeki aşırılık, tuzlu, tatlı gıdalara düşkünlük, meyve tüketimindeki ayarsızlık, yağ kullanımındaki bilgisizlik, son derece kötü ve kalitesiz bir “atıştırma” geleneğinin yaygınlaşması, özellikle gençler arasında “gofret, cips, kızarmış patates, meyveli şekerlemeler, gazlı ya da gazsız, kolalı ya da kolasız meyve suyu ve benzeri meşrubat tüketiminin özendirilmesi, okullardaki beslenme eğitimlerinin yetersizliği...

NEDEN ÖNEMLİ?


Listeyi uzatmak mümkün.
Önemli bir sorun da hareketsizlik. Egzersizin, daha da önemlisi aktif bir hayat tarzının sadece kilo dengesi için değil, sağlıklı olmak için de önemli olduğunu unutuyor, bilmiyor ya da görmezden geliyoruz. Kas yapıp yağ yakmak yerine, yağ yapıp kas yakıyoruz. Egzersiz yapmadığımız için kaslarımızın yerini yağ dokusu alıyor. Neticede daha çabuk yorulan, tıkanan, bitkin hale gelen ve daha da yağlanan kişiler haline geliyoruz.

Fazla kilo -veya obezite- demek daha hızlı yaşlanmak, daha çok diyabet, hipertansiyon, damar sertliği riski, daha fazla kalp krizi, felç olasılığı, dizlere, kalçalara, bele daha çok yük binmesi, dengede zorlanma, bellekte bozulma, bağışıklıkta zayıflama, kanser riskinde artma anlamına da geliyor.

Tabiî ki daha çok kalp merkezi yapalım, daha çok kanser hastanesi açalım, daha çok romatizmal hastalıklar ve ortopedi enstitüleri oluşturalım, memleketimizi hastanelerle donatalım.

Bunları yapalım ama “korunmanın tedavi etmekten çok daha kolay ve ucuz bir sağlık yaklaşımı” olduğunu ve yukarıda saydığım sağlık sorunlarından korunmanın temel ve ilk adımının “beslenme ve aktivite dengesi” ve bunun kazandıracağı “kilo yönetimi” ile başarılacağını aklımızdan hiç çıkarmayalım.

Kolesterolümüz kadar bel çevrenizi de kontrol altında tutalım. Tansiyonumuz kadar kilomuzu da takip edelim. Şekerimiz kadar ne yiyip içtiğimizi izleyelim.

Her gün kaç adım attığımıza önem verelim.

Ve o meşhur atasözümüzü de ne olur şu şekilde değiştirelim: CAN BOĞAZDAN GELMEZ, GİDER!

Haberin Devamı

Yaşlılığa bağlı göz sorunları

Haberin Devamı

Katarakt, Glokom ve Maküler dejenerasyon, yaşlanan gözlerde ortaya çıkan en önemli sağlık problemleridir. Eğer yaşınız 50’nin üzerindeyse, özellikle 60’ları geçmişse yıllık göz muayenelerinizin bir parçası olarak yaşa bağlı maküler dejenerasyon için kontrol yaptırmayı unutmamalısınız.

Bu önemli hastalığın nedeni gözün retina tabakasında merkezi görüşten sorumlu olan Makula bölgesinin yaşlanmaya bağlı olarak bozulmasıdır. Önemli ölçüde görme kayıplarıyla sonuçlanabilen bu sağlık sorunundan kaçınmak istiyorsanız erken teşhis için gayret göstermelisiniz. Bu hastalığın tedavisinde lazer ve benzeri yöntemlerle iyi sonuçlar alınabiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları