Nefes nefese

06.55 Alya okula gitmek için evden çıktı. Meğer çantasına kot şortunu sıkıştırmış.

Haberin Devamı

Püsküllü ve yırtık pırtık olan. Çantasına matarasını koyarken fark ettim, “Ne bu?” dedim. “Şortum” dedi, “Havalar çok sıcak, okulda öğle teneffüsünde şort giyeceğim. Altına da Converse’lerimi.” “Daha nisan, havalar hâlâ soğuk diyecek” oldum. “Anne, sen beni anlamıyorsun!” dedi ve gitti.

07.00  Arkasından koştum, “Gelme. Beni servise sen bindirme. Kendim binebiliyorum. Hadi bye bye” dedi. Çekeceğim var bu kızdan. 7 yaşında özgürlüğünü ve bağımsızlığını ilan etti.

07.05-07.30  Ben bahçedeyken ve kızım servise yaklaşmama izin vermemişken, tavşanımız Hımm, gizlice mutfaktan kaçmış, yatak odamıza girmiş. Evde çıkması yasak olan tek yer. O yüzden bayılıyor oraya çıkmaya, yasak ya. Yukarıya çıkınca baktım yatağın üzerine yayılmış, kucağıma aldım, fırladı elimden atladı yere. Aaaaa bir de ne göreyim, kan. Dünyanın en nazik hayvanları bunlar, tırnağı kırılmış. Perişan oldum. Kucağımda onu öperken, bir yandan da tırnağına pansuman yaptım. Islak bezle önce sildim, kan gitti, gazlı bezle patisini sardım sonra bantladım. Evdeki herkesi de uyardım, “Bugün Hımm hasta ona çok iyi davranılacak”. Hemen elma verdik, şekerli ya elma bayılıyor. Bir de maydanoz hastası. Onu da verdik.

08.00  Şimdi Kemer Ebil’deyim. Yasin, şahane bir kafa yaptı bana. 30’ların saçı. Türkan da bir otuzlar makyajı yaptı. Aaaaa bu ben miyim? Saçlarım yapıştırılınca, biraz inek yalamış gibi oldum. Ama bambaşka bir kadınım. Fena değil, alışırım herhalde.

10.00 Pera Palas’tayım. Çekim var. Pazar günü okuyacağınız röportaj konuğum da 1930’lardan fırlamış gibi. Şahane elbiseler, tüller, şapkalar. Pera Palas sağ olsun çekime izin verdi, dekora cuk oturduk. Cem Talu şahane fotoğraflar çekti. Beni sürekli enerjik olduğum ve gülümsediğim için uyarıyorlar: “30’ların kadını daha buğulu bakıyor ve cool bir kadın, gülmeyi kes, hafif melankolik takıl.” Güzel bir röportaj oldu, umarım beğenirsiniz.

12.00-13.00  Fotoğraf çekimi bitti, şimdi Pera Palas’ın restoranında yemekteyiz. Röportaj konuğumun babası da var. 80’lerinde mavi gözlü ve çok yakışıklı. “İki çocuğunuz var ikisi de çok yetenekli, ailede genelde bir yetenekli olur, siz de herkes öyle, genler sağlam!” diyorum. Gülümseyip, “Ya evet keşke 6 çocuk yapsaydınız  diye takılıyor insanlar” diyor. Baba-kız o kadar güzeller ki. Pazar günü göreceksiniz.

14.00  Gazetenin oradaki kebapçıdayım. Bu aralar detoks yapıyorum, ayurvedik besleniyorum, çorba içmem lazımdı, bir kebapçıya girdim, “Mercimek çorbası var mı?” dedim, “Yok ama ezogelin verelim” dediler. İki kâse içtim, kendime geldim.

15.00  Gazetenin matbaası son günlerde dünyanın en şenlikli yeri. “GO 2015” kapsamında Sebati Karakurt ve arkadaşları Hürriyet filmi çekiyorlar. Süper prodüksiyon. Deli gibi çalışıyorlar. “GO 2015” ne diyeceksiniz? Demeyin, Geleceği Oluşturuyoruz şu anda biz. Hürriyet filminin yıldızları da Hürriyet çalışanları. Başka gazete zor yapar böyle şeyler. Bir Hürriyet büyük, bir de Fenerbahçeeee!

16.00Türkan A.’yla röportaj yapıyorum gazetede. Türkan A., “31. Yarım Kalan Hayatlar.” Ayşegül Dinçkök, “Derin Tutku” sergisinden elde ettiği gelirin 20 bin lirasıyla “Yarım Kalan Hayatlar”ı desteklemeye karar verdi. Ne kadar sevindim anlatamam. Buradan kocaman bir teşekkür kendisine. O para da, 5 çocuk doğurduğu kocasının şiddetine maruz kalan Türkan A.’ya gidecek. Türkan A. Diyanet’te çalışıyor ve İlahiyat Fakültesi’nde okuyor. Eşi bir siyasetçi, kendisine 5 çocuk veren kadını dımdızlak ortada bırakmış. Hikâyesini salı günü okuyacaksınız.

17.30  Fikir Fabrikası’nın ödül töreni var. Hürriyet büyük atılım yapıyor ya, hepimizi gruplara ayırdılar, bir otele kapanıp gazetemiz için fikirler ürettik, prezantasyonlar yaptık. Bugün o fikirleri beğenip beğenmediklerini öğreneceğiz. Tühh. Hiçbir ödül alamadık. İnşallah seneye!

19.00  Fırlayıp Swissotel’e gideceğim, kayınvalidem Betûl Mardin ödül alıyor, kayınpederim Haldun Dormen de. Türkiye İhracatçılar Meclisi ev sahipliğinde Forum İstanbul’dan. Sevgilim de orada olacak. Onları sonsuza kadar alkışlayacağız.

??.?? Sonra da sevgilimle eve gideceğiz. Galiba devrilirim yorgunluktan. Ama işte bu şehrin güzelliği bu: Durmak yok. Hep ama hep koşmak var. O da insana enerji veriyor. Ben bu akşam uyur, yarın yine canavar gibi olur, yeni maceralara koşarım...

Yazarın Tüm Yazıları