Neden şişmanlıyoruz

Birkaç kilo fazlalığın ciddi bir zararı yoktur. Vücut ağırlığı ancak olması gerekenin yüzde 10’undan fazla olduğunda sağlığı tehdit etmeye başlıyor.

Kilonuz arttıkça -buna toplam yağ miktarınız arttıkça demek daha doğru olur- metabolik (şeker hastalığı), hormonal (adet düzensizlikleri, cinsel güçsüzlük), mekanik (eklem ağrıları, pişikler), mikrobik (mantar enfeksiyonları) damarsal (hipertansiyon, kalp krizi) sorunlar ortaya çıkıyor. İşin bir de ruhsal yönü var! Fazla kilolularda stres, depresyon eğilimi, keyifsizlik artıyor. Fazla kilolu olmak 50-100 yıl önce bu kadar yaygın bir sorun değildi. Eskiden, biraz da varlık, zenginlik, asalet işareti gibi bile sayılıyordu. Son yıllarda durum değişti. Özellikle obezlik hali bir hastalık, ciddi bir sağlık tehdidi olarak görülüyor.

ŞEKER VE YAĞ TÜKETİMİ ARTTI

Kilo sorununun yaygınlaşmasında medeniyetin ve refahın da payı var. Endüstriyel beslenmenin yaygınlaşması, şeker ve yağların eskisinden daha ucuz ve bol olması şişmanlığı bir zenginlik hastalığı olmaktan çıkardı, orta ve alt toplum kesimlerine yaydı. Şişmanlığın sağlık tehdidi olduğunu gören eğitimli ve varlıklı kesim yiyecek-içeceğini azaltıp aktivitesini artırarak kilolarını kontrol altına aldı. 50 yıl önce bir "patron figürü" olan şişmanlık bugün çalışanlar, işçiler ve yoksullar arasında daha yaygın! Karikatüristler zengin ve varlıklı kesim mensuplarını değil, varoşlarda gecekondularda yaşayanları daha şişman çiziyor. Sevgili dostumuz karikatürist Latif’in "diyetkolik" figürleri de bu görüşü doğruluyor!

İNSÜLİN FAZLALIĞI ÖNEMLİ AMA...

Geçenlerde okuduğum bir yazıda, şişmanlığın sadece şeker-insülin dengesine indirgendiğini görünce şaşırdım ve üzüldüm! Yazar, şişmanlık veya kilo fazlalığı probleminin yağ tüketimiyle hiçbir alakası olmadığını ileri sürüyor, olayın sadece "daha çok şeker yemek" bunun sonucunda "daha çok insülin üretmek" ve "daha fazla yağ depolamaktan" ibaret basit bir süreç olduğu belirtiliyor. Şişmanlık probleminin her zaman için fazla yağ tüketiminden kaynaklanmadığı doğru ama bu problemin ardında çoğu zaman fazla kalori tüketiminin yattığı da biliniyor. Daha az yağ, daha çok sağlık ve daha az kilo anlamına gelmiyor ama karbonhidratları azaltıp yağ ve protein sınırlaması yapmamak sağlığa başlıca zararlar verebiliyor. Örneğin, yağ miktarı arttıkça koroner kalp hastalığına yakalanma olasılığınız yükseliyor. Protein miktarı yüksek beslenme planlarında da bazı sorunlar var. Ürik asit yükseliyor. Hayvansal proteinlerle çoğu zaman gereğinden fazla doymuş yağ kazanılıyor. Yani sorun sadece şekeri kesmekte bitmiyor, tatlı-pasta yemeyerek çözümlenmiyor.

İNSÜLİN NE YAPIYOR

Kilo sorunun sadece yağ tüketimiyle ilişkili olmadığı şeker tüketimine de dikkat edilmesi gerektiği doğrudur. Fazla miktarda şeker pankreası aşırı miktarda insülin üretmeye yöneltiyor. İnsülin fazlalığı bir dizi metabolik değişimler ile yağ depolanması yapıyor. Fazla miktarda yağ tükettiğinizde de kilo tuzağına düşüyorsunuz. Bir gram yağ ile neredeyse iki gram şekerden daha fazla kalori kazanıyorsunuz. Diğer taraftan bu yağların içinde doymuş ve trans yağların oranı fazlaysa damarlarınızın tıkanma olasılığı artıyor.

ÇÖZÜM NE

Kilo sorununun çözümü her şeyden önce kötü beslenme ve hareketsizlik sorunun çözümüne bağlıdır. Yiyip içtiklerinizle sağlığınıza şu veya bu şekilde bir müdahalede bulunuyorsunuz. Gıda maddelerinin ilaçlar kadar "insana müdahale" niteliği var. Gıda maddeleri ve gıdaya katılan her türlü katkı maddesi ve gıdaların hangi şartlarda hazırlandığı yani kısaca "gıda teknolojisi" çok önemli. Bu nedenle hekimlerin de gıda üretim teknolojileri yönünden bilgilendirilmeleri gerekiyor. Diğer taraftan beslenme önerisi yapmak tıbbi bir müdahale olduğu için doktorlar ile diyet uzmanları ve gıda mühendislerinin işbirliği yapmaları gereken hatta gıda üreticilerinin içinde bulunması şart olan tıbbi bir süreç olarak kabul edilmelidir. Aksi halde kilo sorununu çözmek mümkün olmayacaktır.

Tempolu yürüyüş şart

Hızlı ve tempolu yürümek kiloyu korumayı da fazla yağlardan kurtulmayı da kolaylaştırıyor. Bu doğru bilgiyi çoğumuz biliyoruz ama nasıl hayata geçireceğimizden pek haberimiz yok. Yani tempolu yürüyüşün tam olarak ne anlama geldiğini ne yazık ki çoğumuz bilmiyoruz. Tempolu yürüyüş demek, nefes alıp vermenizi sıklaştıran, kalp atışını hızlandıran ama yürüyüş arkadaşlarınızla sohbet yapmanıza engelleyemeyecek bir hızla yürümeniz anlamına geliyor. Bu yürüyüşü çok önemli bir toplantıya geç kaldığınızda yaptığınız gibi yapabilirsiniz.

Enfeksiyonlar neden yorar

Akut enfeksiyonlarda, başta ateş olmak üzere mide bulantısı, kusma ve ishal gibi vücuttan sıvı, elektrolit (tuz) kaybına yol açan sorunlar yorgunluğu tetikler. Enfeksiyona neden olan virüs, bakteri ve benzeri ajanın vücut hücreleri üzerindeki yıkıcı etkisiyle açığa çıkan kimyasal maddeler de yorgunluk nedenidir.

İnfeksiyöz Mononükleoz, yaygın adıyla "öpücük hastalığı" gençler arasında yüksek ateş, şiddetli boğaz ağrısı, bademciklerin şişmesinden kaynaklanan yutma güçlüğü ve dalağın büyümesi ile başlar. Özellikle tükürük ve burun salgısı ile bulaştığından bu yakıştırma ad ile anılır. Nedeni Ebstein-Barr virüsüdür. Benzer klinik tabloya Sitomegalovirus (CMV), Hepatit A, B ya da C, rubella (kızamık) ve HIV (AIDS virüsü) gibi viral hastalıklarda da rastlandığından yüksek ateş, boğaz ağrısı, lenf bezelerinde şişmeler, yorgunluk, halsizlik yakınmalarında doktora başvurmak uygun olur. Ayrıntılı muayene ve enfeksiyon nedenine yönelik laboratuvar tetkikleri ile tanınız kesinleştirilir.

Solunum sistemi hastalıkları önemlidir

Özellikle solunum sistemini tutan süreğen enfeksiyonlarda yorgunluk önemli bir sorundur. Uzayan enfeksiyonun neden olabileceği kansızlık, solunum yollarının daralması ve salgı artışı yüzünden rahat nefes alınamaması oksijen azlığına yol açar. Öksürük ve nefes darlığı yüzünden uyku düzeninin bozulması da yorgunluğa neden olur.

Allerjilerin de en sık ve yoğun olarak etkilediği sistem solunum sistemidir. Salgı artışı ile nefes alma güçlüğü oluşması ve uyku konforunun bozulması, çok sık aksırma ve öksürme, burun tıkanıklığı, kulaklarda ve sinüslerde de tıkanıklık hissi, baş ağrısı gibi yakınmalara halsizlik, bitkinlik ve yorgunluk da eşlik eder.

Kolesterol düşürücü gıdalar etkili mi

Bitkiler de hormon üretiyor. Bitkilerin hormon üretiminde kullandıkları sterol yapısındaki maddelerin kimyasal formülleri insan vücudunun kolesterol yapımında kullandığı kolesterolün yapısına çok benziyor. İşte bu nedenle bitkisel sterolleri fazla miktarda tüketenlerde, hayvansal kaynaklı kolesterol içeren besinler yenildiğinde bağırsaklardan kolesterolün emilmesi azalıyor. Bu bulgular bitkisel sterollerle zenginleştirilmiş süt ve süt ürünlerinin kolesterol sorunu ile mücadelede yani kolesterolü düşürmede kullanılmaları düşüncesinin temeli olmuştur. Kolesterol seviyesini azaltan besinlerin kanda kolesterolü yüzde 5-15 oranında azalttığı belirlenmiştir. Bununla birlikte bilim insanları kolesterol yüksekliği ile mücadelenin sadece bitki sterolleri içeren fonksiyonel besinlere dayandırılmasının hatalı olduğunu belirtiyorlar.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Diyet yapıp bırakmak psikolojimi bozuyor ve verdiğim kiloları yemek yiyerek geri alıyorum. Aslında kolay kilo veriyorum. Motivasyon eksikliği nedeni ile iradesizim gibi geliyor.

Diyet yapmak bir ekip işi

Diyet yapmak zor bir iştir. Yediklerinize sürekli müdahale edilen bir yaşam tarzı sürdürülebilir değildir. Kilo vermeye başlarken artan motivasyonunuz en ihtiyacınız olan dönem yani kilo koruma döneminde genellikle uçup gider. Bu nedenle kilo vermenin rahatlığı bir taraftan çevreden gelen olumlu tepkiler -çok iyi kilo vermişsin gibi- bir taraftan sizi farklı bir psikolojiye sokabilir. İşte bu dönemde psikolojik destek almanın tam vaktidir. Özellikle motivasyon eksikliğinin başladığı dönemlerde diyetinizi terk etmemeniz için davranış değişikliği terapileri size iyi gelecektir. Bu terapilerde yeme davranışlarınızda sizi kilo almaya iten nedenler tartışılıp kalıcı çözümler sunulacaktır.

Başladığınız kilo verme programlarının içinde psikoloğun yer alması size iyi gelecektir. Egzersizin önemi de tartışılamaz. Aynı şekilde koruma dönemine geçtiğinizde egzersiz yapmanız daha da önemli bir hal alacaktır. Bu dönemde sizi motive edecek önemli unsurlardan biri fiziksel aktivite düzeninizin devamıdır. Diyetiniz alışkanlıklarınız doğrultusunda çeşitlenirken yediklerinizden suçluluk duymaya başlamak verdiğiniz kiloları almanızın nedenlerinden biri olacaktır. Bu duyguyu sağlıklı bir beslenme planı, davranış değişikliği terapileri ve egzersiz önerileri ile ortadan kaldırabilirsiniz. Bu nedenla bilinçli bir programın içinde olmaya özen gösterin.

Gece zor uykuya dalıyorum ve sürekli uyanıyorum. Uyandıkça da buzdolabına saldırıyorum ve ne varsa yiyorum. Sürekli kilo alıyorum. Ne yapmalıyım?

Bu belirtiler sizde de var mı

Gece yeme sendromu kalori alımını ciddi derecede artıran ve birçok nedeni olabilen bir yeme bozukluğudur. Hormonal ve psikolojik sorunlar da bu durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Tam olarak nedeni bilinmemektedir.

Eğer:

n Günlük besin alımının yüzde 50’sini ve fazlasını akşam yemekten sonra tüketiyorsanız

n Sabah aç uyanmıyorsanız

n Uyku sorunlarınız var ise

n Gece uyandığınızda bir şeyler tüketiyorsanız

n Tatlı ihtiyacınız artıyorsa

n Bu durum sürekli olmasa da dönem dönem oluyorsa

n Çok hızlı ve çok fazla besin tüketebiliyorsanız bir doktora başvurmalısınız.

Bu durumda bir dahiliye uzmanı ve psikiyatristten yardım almak şarttır. Bu kontrolden sonra diyetisyen yardımı ile kalori alımını yavaş yavaş en azından kilo artışını durduracak şekilde ayarlayabilirsiniz. Zayıflama diyetine geçiş yaparken ise mutlaka yavaş ve kalıcı kilo kaybını sağlamak sizin durumunuzda biri için çok önemlidir.

Yorgunluk yapabilen ilaçları biliyor musunuz

Alerji ilaçlarının bazıları (terfenadine, cetirizine, phenylpropanolamine, astemizole), merkezi etkili tansiyon ilaçları (clonidine, alphametyldopa), bazı antidepressanlar (fluvoxamine, fluoxetine, paroxetine), sara nöbetleri için kullanılan ilaçlar (gabapentin, lamotrigine, vigabatrin), Hepatite B aşısı, idrar söktürücüler yorgunluk nedeni olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları