Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Milli Görüşçüler değil küreselciler

DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yemin ettiği salı günkü TBMM oturumunda, ancak dikkatli gözlerin fark ettiği küçük ama AKP grubunun kabine değişimi karşısındaki hissiyatının ifadesi sayılabilecek ilginç bir ayrıntı yaşandı.

Yedi yılın ardından ortaya neredeyse yeni bir kabine çıkmıştı, ’dışarıdan üye’ Davutoğlu’nun yeminine Başbakan Tayyip Erdoğan da tanıklık ediyordu.

Erdoğan bu vesileyle genel kurul salonunda yarım saati aşkın kaldı.

Dikkatli gözler, bu süreyi Erdoğan’ı gözetlemekle geçirdi.

Onlara düşündürücü gelen, "Tek bir AKP milletvekilinin Erdoğan’a gidip kabine için ’hayırlı olsun’ dileğinde bulunmamış" olmasıydı.

BEKLENEN BU DEĞİLDİ

Şu örnekler de kabine üyelerinin tepkilerinin göstergeydi:

Tenzili rütbe gören Nazım Ekren, Başbakan Yardımcılığı’nı Bülent Arınç’a devir teslimsiz bırakırken, Sait Yazıcıoğlu da aynı tutumu sergiledi.

Faruk Çelik, Çalışma Bakanlığı görevini kırgın devretti.

Milli Eğitim Bakanlığı’nı Nimet Çubukçu’ya bırakan Hüseyin Çelik, kendi başarı çıtasını o kadar yükseltti ki, asgari nezaket ölçülerini aştı; halefine hiç hak etmediği sözler etti; "Burası artık otomatik pilotta" diyerek, bir çocuğun dahi bu görevi yapabileceği imasında bulundu.

Kemal Unakıtan, kendisine "Abi" diyen Erdoğan’ın yemek davetine gitmedi.

AKP kulislerine baktığımızda bu tablonun nedenleri var.

Kabine, önceden alınan bilgilerle tahminleri karşılamadı.

Bu bilgi ve tahminler neydi, sorusuna yanıt için ise yazımın bundan sonrasını AKP grubundaki senaryolara bırakıyorum:

Erdoğan, seçimden hemen sonra bir liste yapıp Köşk’e çıktı.

Programda yemek de vardı ve yemekli davetlerde ev sahibi, Erdoğan’ın diyeti nedeniyle, mönüyü Başbakanlık’tan önceden alır.

Bu ayrıntı buluşmanın birkaç dakika sürmesi nedeniyle önemli.

Yorumu: Listenin beğenilip onaylanmaması üzerine yemeğe gerek kalmadı.

GÜL ÇIKIŞTA ERDOĞAN İNİŞTE

Başbakan kabineye iki kez veda etti; ama değişim gecikti.

Yorumu: Abdullah Gül, ilk listeden sonra ısrarını sürdürdü, tartışmalar zaman aldı, istediği değişiklikler olunca da damgayı vurdu.

O nedenle merkeze açılmayı planlayan, IMF’ye diklenmeye çalışan Erdoğan, daha milli havalardaki Ekren’in kellesini, Milli Görüş’ten gelseler de en büyük dönüşümü küresellik konusunda gösterenler karşısında koruyamadı.

Kabinenin milliyetçi ayağının tamamen kesilmesi de ayrı.

Bütün bunların sebebi de oyların yüzde 39’a gerilemesi.

Yoksa; Gül, Erdoğan’a karşı hiç direnebilir miydi?

Bu, Milli Görüş’e değil, "Başarı ancak Milli Görüş’ten gelen çekirdek kadro ile olur" anlayışına dönüştür; artçı dalgaları da parti kongrelerinde görülecek, yapamayan "dışarıdan gelenler" gidecek, yapacağına inanılan "çekirdekçiler" gelecek.

Yorumu: Teşkilatlarda Milli Görüş’ün etkisinin artması kaçınılmaz.

Partide tek hákimin Erdoğan olduğunu düşünüp, buna uygun konumlananların, ani ve güçlü bir "Gül’ün dönüşü" ile yüzleşmeleri ise ayrı bir durum.
Yazarın Tüm Yazıları