Madrid’deki turizm fuarında Büyükşehir’in türbanı çıktı

İSPANYA’nın başkenti Madrid’deki Fitur Fuarı, önemli bir turizm fuarı sayılıyor. İspanya pazarından beklentisi olan Türkiye de bu fuara doğal olarak katılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 564 metrekarelik standında 40 civarında Türk turizm firması yer alıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de 40 metrekarelik bir alanda İstanbul’u tanıtıyor.

Başbakan’ın İspanya’da ünlü ’türban’ açıklamasından sonra Anayasa değişikliği gündeme oturmuşken, Büyükşehir’in standında ilk kez türbanlı bir görevli de yer alıyor. Turizmgazetesi.com’un haberine göre, önceki günkü manzara, katılımcılar arasında şaşkınlık yaratıyor. Stanttan bilgi almaya gelenlere broşür dağıtıp bilgi veren türbanlı kadın, diğer Türk katılımcılar tarafından tepkiyle karşılanıyor. Bunun üzerine stantta bulunan kişinin görevli değil heyetteki bir kişinin misafiri olduğu iddia ediliyor. Ve daha sonra ortadan kayboluyor.

Meclis 1. Başkan Vekili Ahmet Selamet başkanlığındaki Büyükşehir heyetini, Kültür-Sosyal İşler Dairesi Başkanı Hüseyin Öztürk, Başkan Danışmanı ve Turizm Atölyesi Başkanı Tülin Ersöz, Kültür AŞ Genel Müdürü Nevzat Bayhan ve Turizm Müdürlüğü Yardımcısı Nurgül Yavuz temsil ediyor. Vali Yardımcısı Güven Taşbaşı bu durum karşısında sıkıntı yaşıyor.

Büyükşehir Belediyesi’nin geçen aylardaki Londra, Selanik ve Utrech turizm fuarlarında türbanlı bir personel yer almamış. Peki şimdi neden bu gösteri?

’Dincilik pazarı’ turizme de girerse, Allah sonumuzu hayretsin ama hayır edecek bir şey de kalmıyor galiba.

Kuaförde bir seccade öyküsü

ÖNCEKİ gün yaşadığım bir olay beni dehşete düşürdü. İnsanların menfaatleri söz konusu olunca hemen saf değiştirip nasıl da güçlüden yana tavır aldıklarına şahit oldum.

22 yıldan bu yana İstanbul’da Ulus Mahallesi’nde ikamet ediyorum. Bu süreçte sürekli gittiğim kuaförümde işim bitip de kapıdan çıkarken, çalışanlar ile işyeri sahibinin kendi aralarındaki konuşmaları sırasında, bir hanımın seccadesinin nerede olduğu soruldu.

Ben de ilgilenerek, "Hayırdır, kuaför mescidi mi açtınız?" diye sordum.

"Bir müşterimiz rica etti, buraya geldiğimde, namaz vakitlerini kılabilmem için saklar mısınız" dediklerini aktardılar.

Ben de hayretle, "Burası keyfe keder bir yer, hiç kuaförde namaz kılınır mı? Namaz saatinde evinde namazını kılıp gelse ya" dedim. Cevaben, başı açık modern görünümlü bir hanım, "Bu müşteriyi kayıp mı edelim?" dedi.

O sırada başka bir hanım da konuya dahil olarak, "O zaman bizleri kaybedeceksiniz, bu bir mahalle baskısı başlangıcı, bir dayatmadır" diyerek bulunduğumuz yerden ayrıldık.

Yaşamakta olduğumuz sürecin toplumu süratle bölmeye ne kadar yatkın olduğunu gösteren bir olay olduğunu düşünüyorum. Türbanın arkasından da gündeme böyle masum istekler (muhtemelen planlı olarak) çıkmaya başlayacak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin "ılımlı İslam"a dönüşmesi hızlanacaktır.

İçinde bulunduğumuz bu durumdan çok sayıda yurttaşımız gibi ben de büyük üzüntü duymaktayım. Bu nedenle basit gibi görünen ’İstanbul, Beşiktaş, Ulus Mahallesi’ndeki bir kuaförde yaşanan’ bu olayı köşenize aktarmak istedim.

Aysun GÖĞÜŞ

Laik ve layık

SON
gelişmelerden sonra laiklik; ’layık’ olanlar ve ’layık’ olmayanlar şeklinde anlaşılmaktadır.

Ben cumhuriyete ’layık’ olanlardanım. Ya sizler? Layık mısınız, değil misiniz? Kararınızı verin.

Ersoy ÖNGÜN

Hacettepe’nin ’türban’ dili

HACETTEPE Üniversitesi öğretim üyesi ve görevlilerinden ’ortak açıklama’:

"Ülkemizin pek çok sorunu çözüm beklerken, son günlerde türban şeklinde ifade edilen başörtüsü biçiminin siyasal simge olarak kullanılmasının kamuoyunda sürekli tartışılması ve gelinen nokta hepimizi kaygılandırmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan, Atatürk ilke ve devrimlerini yıpratmaya yönelik bu tartışma ve girişimler, aklın üstünlüğünü ve aydınlanmanın önemini savunan biz öğretim üyeleri tarafından kabul edilemez.

İnancı ne derece temsil ettiği bir yana, toplumu, ’örtünenlerin inançlı, örtünmeyenlerin inançsız’ olduğu ikilemine itecek olan, anayasal değişikliklerle önü açılmak istenen türban ve her türlü siyasi simgenin, ardındaki dogmatik düşüncelerle toplumda bölünmelere yol açacağı açıktır. Bu tür simgelerin, her türlü görüşe açık olması gereken üniversitelerde varlığı düşünülemez.

İnanç özgürlüğü arkasına saklanarak yapılmak istenen değişikliklere kesin olarak karşı olduğumuzu, Atatürk ilke ve devrimlerinin sonuna kadar takipçisi olacağımızı açık bir biçimde saygılarımızla halkımıza duyuruyoruz."

Taviz vermeyiz

TÜRKİYE Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’den türban tepkisi: Türkiye Cumhuriyeti’nin bize sağladığı demokratik, laik, üniter devlet yapımızdan, temel insan haklarından, eşitlikten, kısaca kazanımlarımızdan asla vazgeçme niyetimiz yoktur ve bu konuda asla taviz veremeyiz. Ayrıca kadınlarımızın kılık ve kıyafeti konusunda sadece erkeklerin karar veriyor olması ve yapılmak istenen değişikliğin Anayasa maddesi haline getirilmesi niyeti, olayın en vahim noktasıdır.

’Mıntıka mühendisi’

AKP anlayışı, İstanbul’u 14 yıldır yönetiyor. Davutpaşa’daki patlama Beyrut’un eski halini hatırlatmıyor mu? İstanbul yöneticileri, sorumlu ararken ’işyeri ve itfaiye ruhsatı’ tartışmasına girerse sonuca gidemezler. Böyle bir imar yoğunluğu için kaçak yapıya kim izin verdi? İlk önce belediyenin ’mıntıka mühendisi’ni, ’mıntıka zabıtası’nı sorgulamak hiç akla gelmiyor mu? Zeytinburnu’nda bu kaçıncı olaydır? DİSK Genel Sekreteri Musa Çam olaya bir de ’iş kazaları’ gözüyle bakarak bakın ne diyor: "Mülki amirlerimiz, cinayete dönüşen iş kazalarında, güvencesiz, sağlıksız, korumasız, ruhsatsız ve denetimsiz işyerlerinde kaybettiğimiz yüzlerce işçinin ölüm nedeninin ardındaki gerçeği bilmektedir. Son 7 ayda tersanelerde 13 işçi ’kazalarda’, Bursa’da 5 kadın işçi yanarak, maden ocaklarında yüzlerce maden işçisi hiçbir önlem alınmadığı için göçük ve patlamalarda, tren kazalarında bakımsızlık, önlemsizlik ve vurdumduymazlık sonucunda 2004’ten bu yana 55 kişi yaşamını yitirmiştir. Davutpaşa’da 20 işçiyi kaybetmenin acısını hiçbir cümleyle anlatamayız."
Yazarın Tüm Yazıları