2020'de mutlaka keşfedin! Üstelik biri Türkiye'de...

CNN Travel, 2020 yılında mutlaka denenmesi gereken yeni restoranları seçti. Bu restoranlardan bir tanesi de Türkiye'de. İşte lezzet tutkunlarının bu yıl mutlaka keşfetmesi gereken adresler...

Meksika mutfağını İngiltere'nin başkentine taşıyan Madera'nın menüsünde çeşit çeşit ceviche türleri, mavi mısır tortillasıyla yapılmış taqueria'lar ve lav taşları üzerinde servis edilen Black Angus bifteği dikkat çekiyor. Vegan, vejetaryen ve glütensiz beslenenler için de alternatif menüler Madera at Treehouse'da mevcut.

ABD'nin turizm merkezlerinden biri olan Las Vegas'ta ünlü şeflerin açtığı yeni restoranların sonu gelmiyor ama The Mayfair Supper Club bunlar arasında en fazla dikkat çekenlerden biri. Yemeklerin birçoğunun masada misafirlerin gözünün önünde hazırlandığı The Mayfair Supper Club'ın Wagyu bifteği ve üzeri altın yaprağıyla süslenmiş havyar rulosu en fazla tercih edilen yemeklerinden.

Üç Michelin yıldızlı şef Arnaud Donckele'ın imzasını taşıyan bu restoranın açılmasına henüz biraz zaman var ama Parisli yemek tutkunları şimdiden heyecan içinde. Seine nehrinin kıyısında bulunan bu süper lüks restoranda masaya gelecek yemeklerin hem göze hem de damağa hitap edeceğini, Donckele'ın geçmiş performanslarından da çıkarmak mümkün.

Hong Kong'un yeni steakhouse'u HENRY'de ABD'nin güney eyaletlerinin mutfaklarından esintiler taşıyan yemekler oluşturuyor menüyü. 90 gün dinlendirilmiş Black Angus, HENRY'nin kömür ateşinde pişirme ve et dinlendirme geleneğinin bir yansıması. Ev yapımı sosları da kıvamındaki acılığı ve baharatıyla çok keyif verici.

Londra'da yeni açılan bir diğer mekan da isveçli şef Daniel Humm'ın imzasını taşıyan Davies and Brook. Ballı ve lavantalı ördek gibi Humm'ın imzası olmuş tabakların aynı sıra fermente naneyle tatlandırılmış ızgara pirzola, ya da çıtır pirinçli narenciye soslu sarı kuyruk balığı gibi farklı seçenekler de denenebilir.

Fransa'da bulunan restoranı Mirazur'la 3 Michelin yıldızını gururla taşıyan ve World's 50 Best Restaurants listesinin birinciliğini kimseye bırakmayan Arjantinli şef Mauro Colagreco, bu kez Bangkok'u şenlendirmeye geliyor. Menüde İtalyan ve Fransız klasikleri bulunacak. Bangkok gibi yemeğin hayatın çok içinde olduğu bir şehirde Mauro Colagreco'dan beklenti oldukça yüksek.

Fransızca "meşe ağacı" anlamına gelen Le chêne, kısa bir düre önce Güney Afrika Cumhuriyeti'nin lezzet başkenti olarak tanınan Franschhoek'de açıldı. Tamamen yerel malzemeler kullanılan restoranda şef Darren Badenhorst'un fırında pişen tuzlu limonlu ve bezelyeli risotto'su ya da Springbok tartarıyla eşleştirilmiş porcini mantarı denenebilir.

ABD'nin havası her zaman sıcak şehri Miami, Kuzey Çin lezzetlerini sunan Hutong ile biraz daha ısınacak. Hong Kong da doğan ve ABD piyasasına New York üzerinden giriş yapan Hutong'un yemekleri kadar Çin'de 1930'larda yapılmış bir binadan çıkarılmış 35 bin gri antika tuğla kullanılarak inşa edilmiş yemek salonu da görmeye değer. Mekanın imza yemeği ise "kırmızı fener" isimli acı biberli bir yengeç tabağı.

İngiliz şef Heston Blumenthal'i özellikle Londra'nın dışında bulunan 3 Michelin yıldızlı Fat Duck sayesinde tanımayan kalmadı. Dinner by Heston Blumenthal ise 1300'lerden bugüne İngiliz mutfağını yaşatmayı amaşlayan bir restoran. Londra ve Melbourne'den sonra şimdi de Dubai'de açılacak olan restoran, 2020'nin en merakla beklenenlerinden.

İsviçre'nin lüks kayak oteli The Chedi Andermatt'ın içinde açılan The Japanese, denizden 2300 metre yükseklikte bulunuyor ve 45 kişilik terası inanılmaz manzaralar sunuyor. Restoran Japon ve Alp mutfaklarının en iyi özelliklerini aynı tabakta bir araya getiriyor.

Fransa'nın güneyinde bulunan ve "pembe şehir" olarak yanınan Toulouse, Michelin yıldızlı şef Yannick Delpech'in liderliğinde yüksek kaliteli yerel ürünlerden elde edilen yemekleri uygun fiyatlarla yemeye hazırlanıyor. Restoranın mutfağı otantik yerel yemeklere odaklanıyor.

ABD'li şef John Fraser, Thomas Keller'ın efsanevi restoranı French Laundry'de yıllar süren eğitiminin ardından Ardor'la yeni bir yolculuğa çıkıyor. Dünyanın en tanınmış sebze şeflerinden biri ünvanını taşıyan Fraser, Ardor'un menüsünü de bu noktadan hareketle tasarlamış.

İngiltere'nin doğal güzellikleriyle meşhur Göller Bölgesi'nde bulunan Henrock'un yemeklerinden önce bakımlı bahçeler ve göl manzaralı yemek salonu dikkat çekiyor. Daha önce San Francisco'da Atelier Crenn'de Dominique Crenn'le birlikte çalışmış olan şef Brian Limoges'un çevredeki üreticilerden gelen malzemelerle pişirdiği yemekler küresel bir vizyonun izlerini taşıyor.

Portekiz, yeme içme alanında yerini günden güne sağlamlaştırırken, Lizbon'un popüler semti Campo de Ourique'de açılan ve İtalyanca hafıza anlamına gelen Memoria'nın mutfağında kullanılan malzemelerin önemli bir kısmı kendi bahçelerinden, kalanlar da İtalya'dan geliyor. Eski bir dondurmacının yerine açılan Memoria'nın ağaçlar altındaki oturma alanı ve geleneksel İtalyan lezzetleriyle dolu elle yazılmış menüleri nostalji sevenler için birebir.

ABD'nin Utah eyaletinin Park City şehrinde açılan Courchevel Bistro, karı ve Sundance Film Festivali'yle ünlü şehrin ününe yeni bir madde ekleyecek. Ünlü Fransız ve Akdeniz lezzetlerini ABD'ye getiren restoranın başında Şef Clement Gelas bulunuyor. Soğanlı tart, coq au vin, elmalı beignet gibi klasik Fransız lezzetlerini çok beğeneceksiniz.

Tayland'ın küçük bir adasında bulunan Colours of the Garden, misafirlerini ülkenin dört bölümünde vegan bir yolculuğua çıkarıyor. Danimarkalı şef Carsten Kyster'ın yönetimindeki mutfakta aynı zamanda Kuzey'in pişirme teknikleri ve fermantasyon gibi metotlar da kullanılıyor.

Londra Emniyeti'nin bir zamanlar merkezi olan Great Scotland Yard'da şu an faaliyet gösteren otelin içinde bulunan bu restoranın şefi ve işletmecisi Robin Gill, İngiltere'nin en kaliteli malzemelerine biraz da mutfak şovu katıyor.

Rus şef Vladimir Mukhin, Moskova'da bulunan White Rabbit isimli restoranıyla elde ettiği ünü For the Krasota ile perçinleme yolunda. Farklı bir restoran deneyimi sunan For the Krasota'da sadece yemek yemiyor, hatıralar ve etkileşimle dolu bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Restoran, "Sizi çocukluğunuza götürüp ardından yarından sonraki güne fırlatacak bir mekan" olarak tanımlanıyor.

New York'ta bulunan EthioEritrea'nın hikayesi çok ilginç. Kurucusu Ched Tesfahiwot Okube aslen Eritreliymiş ancak 7 yıl Etiyopya'da bir mülteci kampında yaşamış ve aşçılık becerilerini bir kafede çalıştırarak geliştirmiş. Restoranda da hem bu iki ülkenin hem de bölgenin genelinin ünlü lezzetleri misafirlerle buluşuyor. Injera ekmeğinin eksik olmadığı EthioEritrea'da vegan ve vejetaryen seçenekler de yer alıyor.

Kopenhag'dan Hong Kong'a bulunduğu bütün ülkelerde eleştirmenlerin beğenisini toplayan tanınmış şef Fatih Tutak, şimdi de İstanbul'da mekan açtı.

Balık, sebze meyve ve diğer ürünlerinin tamamını yerli üreticilerden alıp misafirlerine sunan Tutak, bulgurla miso'yu, dana etiyle turpu, ördekle vişne ve kestaneyi bir araya getiren enteresan yemekleriyle dikkat çekiyor.