Lenf bezi büyümesi

LENF bezi büyümesi lenfadenopati (LAP) olarak adlandırılır. LAP genellikle vücudumuzun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturur.

Haberin Devamı

Bununla beraber ciddi bir hastalık bulgusu olarak da karşımıza çıkabilir.
Lenf bezlerinin tüm vücuda yayılmış durumda olduğunu, yüzeysel ve derin olmak üzere ikiye ayrıldığını belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Töbü, “Yüzeyseller boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde, derin olanlar ise, göğüs duvarı ve karın bölgesine görülür. Üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası çene altı ve boyun bölgesindeki lenf bezleri büyüyebilir ve tedaviyle ya da kendiliğinden birkaç gün içinde kaybolur. Vücudun her hangi bir yerinde geçirilmiş enfeksiyona bağlı küçük lenf bezleri elle fark edilebilir ve boyutu 1 santimden küçüktür. Daha önce bilinen bir neden olmaksızın 1 santim ya da daha büyük çapta lenf bezi büyümesi saptanırsa mutlaka araştırılmalıdır. Bununla beraber yeni oluşmuş bir lenf bezi uyarıcı olabilir. Özellikle köprücük kemiği üzerinde saptanan her lenf bezi büyüklüğüne bakmaksızın mutlaka araştırılmalıdır” dedi.
Başlıca enfeksiyon hastalıklarının, lenfomalar ve tümörler, iltihaplı romatizmal hastalıklar ve aşıların lenf bezlerini büyütebildiğini vurgulayan Doç. Dr. Töbü benf bezi büyümesinin nedenlerini şöyle özetledi:
“Çocuklarda kedi tırmalaması koltuk altı lenf bezlerini büyütebilir. Okul çağı döneminde ve gençlerde viral enfeksiyona bağlı boyun bölgesinde lenf bezleri büyüyebilir ancak bunlar 1 hafta-10 gün içinde küçülürler. Eğer bir kişide lenf bezi büyümesi iki haftadan daha uzun süre devam ediyor ise mutlaka araştırılmalıdır. Her büyüyen lenf bezi karşısında endişe etmeye gerek yoktur. Tüberküloz yeniden alevlenme göstermekte ve öksürük, ateş, terleme, kilo kaybı dışında kendini sebat eden lenf bezi büyümesi ile gösterebilmektedir.”

Haberin Devamı

Hemofili hastasına pozitif düşünme semineri

EGE Hemofili Derneği, Prof. Dr. Kaan Kavaklı önderliğinde, Çeşme’de düzenlenen toplantıda hemofili olan hastaları ve ailelerini bilgilendirdi. Derneğin toplantısında Uluslararası Enerji Psikolojisi Teknikleri Eğitmeni Dr. İnci Erkin de hastalara pozitif düşünme konusunda bilgi verdi. Dr. İnci Erkin, hemofili hastalarının düzenli kontrol ve tedavilerinin yanı sıra, pozitif olmanın da katkısı ile normal bir hayat sürdürebileceğini söyledi.
Hemofili nedir?
Hemofili kalıtsal geçen, sadece erkeklerde görülen bir kan hastalığıdır. Kanın pıhtılaşması için çeşitli faktörlere ihtiyaç vardır. faktörlerden biri eksik olduğu zaman kanın pıhtılaşma mekanizması bozulur ve durdurulamayan kanamalar meydana gelir. Bu pıhtılaşma faktörlerinden faktör VIII veya IX’un eksikliğine bağlı olarak gelişen kan hastalığına hemofili A (faktör VIII eksik) veya hemofili B (faktör IX eksik) denir.
Çocuk doğduğunda hemofiliktir ve 2 yaşına doğru semptom vermeye başlar. En ufak bir travmada bile ciddi kanamalar olabilir. Onun dışında faktör düzeyine bağlı kendiliğinden birden bire ortaya çıkan eklem içi, kas içi, organ boşluklarının içine, beyin içine kanamalar olabilir. Eklem içi kanamalar tekrarlarsa eklemde kalıcı hasarlara neden olabilir. En ufak bir diş çekimi bile bu hastalarda büyük problemdir, durdurulamayan kanamalara neden olabilir. Özellikle sünnette kanamanın dinmemesi durumunda çocuklar derhal ve bekletmeden hastaneye götürülmelidir.

Haberin Devamı

İzmir kan bağışı sıkıntısı çekiyor

İZMİR Kızılay Bölge Müdürü Dr. Gökhan Gök, İzmirliler’in kan vermeyi ertelediğini belirtti. Her yıl temmuz ve ağustos aylarında kan sıkıntısı çektiklerini söyleyen Dr. Gök, “İzmir’de yılda 150 bin ünite kana ihtiyaç var. Geçen yıl 68 bin ünite kan toplayıp, 80 bin ünite kan verdik. 12 bin ünita kan, Denizli, Manisa, Uşak, Aydın ve Muğla’daki stoklardan geldi” dedi.
Ege Bölgesi illerinde kan sorununu çözdüklerini İzmir’de yüzde 60-70’lerde olduklarını, bunun sebebinin de İzmir’in kan vermediği olarak açıklayan Dr. Gökhan Gök şunları söyledi: “İnsanlarda eğitim arttıkça önyargı, bilmişlik de artıyor. Kan bağışında da artış olmuyor, devamlı bir gerekçe var, Kızılay kanları çöpe attı, Kızılay AIDS bulaştırdı gibi. Bunlar geçmişte kaldı. Kızılay şu anda Türkiye’nin aydınlık yüzü. Kan acil değil, sürekli ihtiyaçtır. 365 gün 24 saat.”
Dr. Gök, İzmir Kan Merkezi’nin Avrupa’nın en modern kan merkezi olduğunu, son sistem teknolojiyle hizmet verdiklerini söyledi. Ayrıca Kızılay, bu yıl 241 gönüllü bağışçısını altın, gümüş ve bronz madalya ile ödüllendirdi.

Yazarın Tüm Yazıları