Lale ve kent kültürü

BİR keresinde Hollanda’dan kilolarca lale soğanı taşımıştım, asıl ağırıma giden o torba değil de oradan buraya lale soğanı taşımak olmuştu.

Haberin Devamı

Kökeni Altaylara dayanan, milli, mistik ve hatta bir dönem İstanbul halkı için ilahi sayılan bir çiçeğe yıllarca reva görülen zulmü anlamak pek mümkün değil.
Bir yandan İslamcılar, bir yandan da solcular, tarihimizin en incelikli dönemi olan Lale Devri’ni yıllarca topa tuttular. Sonunda ne fakir mahallelerdeki evlerin pencerelerini süsleyen yağ tenekelerinde, ne de hali vakti yerinde sitelerin bahçelerinde lale yetiştirmeyi akıl eden çıkmaz oldu.

Hollanda’ya Osmanlı’dan giden lale dünya çapında bir sektör oluşturdu. Bizde ise sonradan Lale Devri denilen III. Ahmed döneminin gerici bir isyanla çökertilmesi sonucu lale lanetlendi. Oysa her lale mevsiminde İstanbul’da uluslararası bir fuar kurulurdu. İstanbul, ticaretten sanata tüm bölgenin çekim merkeziydi.

80’lerin sonunda lale zevki yeniden canlanıyor derken Semra Özal hem de Hasbahçe’deki bir davette kaplumbağaların üzerine mum dikip dolaştırmaya kalktı.

Tüm matbuat Lale Devri’nin safahat alemlerinden dem vurdu ve biz yeniden “elveda laleler” olduk.

* * *

III. Ahmed döneminden bu yana 280 yıl geçti. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti unvanını taşıdığı 2010’da artık Lale Devri ile barışmalıyız. Zira Lale Devri, sanat, kültür ve kent mimarisi açısından bir Osmanlı aydınlanmasıdır. Türk İstanbul, meydan ve bahçe kültürüyle ilk kez o dönemde tanışmıştır. Önemli imar hamleleri o döneme ait. Lale Devri aynı zamanda Osmanlı’da diplomasinin geliştiği bir dönem. Yenilikler ve değişim için dışarının izlenmesi önemli.

Osmanlı’da ilk olan İbrahim Müteferrika’nın matbaası da Lale Devri’nde açılmış. Damat İbrahim Paşa bir Bilim Kurulu kurup yabancı eserleri çevirttirmiş. Ordunun yenilenmesi için ilk çalışmalar da bu devirde.

İşte İstanbul’da yaşanan bu kültür ve modernleşme hareketi vahşi bir ayaklanmaya feda edilmiş. Yalılar yağmalanmış. Lale bahçeleri ve sanat eserleri tahrip edilmiş. Sanatkarlar, şairler, ilim adamları da öldürülmüş. İsyanı kışkırtanların başında etkileri yüz yıl sürecek olan Vahabi-Kadızadeliler akımı mensuplarından Ayasofya va izi İspirzade geliyormuş. İtfaiye teşkilatının kurulmasına bile karşı çıkmış olan bu zat, yangının Allah tarafından insanları ıslah için gönderildiğini söylüyormuş!

Lale devri bu zihniyetteki insanların öncülüğünde yıkıldı. Bunları hatırlayıp, 2010’u da fırsat bilip “Halk yoksulluk içinde kıvranırken, has bahçelerde zevk ve sefa sürenler” edebiyatına son verme zamanı gelmeli artık. Şehrin ana arterlerinin lalelerle bezenmesi, lale festivali düzenlenmesi yetmez. Lale Devri’nin tarihimizin önemli modernleşme hareketlerinden biri olduğunu ve gerici bir ayaklanma tarafından ezildiğini de yazmalıyız. İstanbul 2010, Lale Devri’ne itibarının iadesi için de bir vesile olmalı. Bu aynı zamanda bir toplumsal uzlaşma fırsatıdır.

Not: Seneye laleniz olsun isterseniz ekimi kasımda yapın. İstanbul’da lale mevsimi kutlu olsun.

Yazarın Tüm Yazıları