Kitle imha silahları Amerika'da

BELLEĞİNİZDE takvim sayfalarını geri çevirin, Mart ayına gelinceye kadar.

Bizim de kullandığımız Gregoriyen takviminde yılın üçüncü ayı Mart, Anglo-Norman dilinde Mars diye geçiyor. Amerika'nın Irak'a istila ve işgal harekatının başladığı Mars (Mart) Roma mitolojisinde Harp Tanrısı'nın adı.

ABD Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Başkan George W. Bush 17 Mart'ta Irak'ı istila emrini verdikten sonra ‘‘Saddam rejimi kitle imha silahlarıyla bulunduğu bölgenin yanısıra Amerika'nın da güvenliğini tehdit ediyor. Bu silahları bulacağız’’ diyerek askeri harekatın nedenini açıkladı.

O günden bu güne Irak'ta Baas rejimi devrildi, Uday ve Kusay Hüseyin öldürüldü, pişti destesindeki kartlarla tanımlanan üst düzey yöneticilerinin çoğu ele geçirildi. Gene de aradan dört ay geçmesine rağmen kitle imha silahlarından ses yok. Amerikan askerleri, sivil uzmanlarla birlikte hálá arayışı sürdürüyor.

Oysa ortada garip bir durum var. Bana kalırsa Amerikalılar kitle imha silahı araştırmasına kendi ülkelerinden başlasa daha akılcı iş yapmış olurlar. Bu öneride bulunurken kimyasal, biyojik ve nükleer silahları kastetmiyorum. Sözünü ettiğim silahlar diğerleri gibi korkutucu isimler de taşımıyor. Tabanca, tüfek gibi çoluk-çocuğun dahi kullanacağı ateşli silahlar ile otomobiller lafını ettiğim.

Onlarca yıldır kimyasal, biyolojik veya nükleer silahlara kimsenin kurban gittiğini duydunuz mu? Aklıma 1988'de Halepçe'de Iraklıların zehirli gazla öldürdüğü üç bine yakın Iraklı Kürtlerden başka bir kitle kıyımı gelmiyor. Şimdi tekrar Amerika'ya dönelim. 2001 rakamlarına göre bu ülkede ufak silahlarla ölenlerin sayısı 28 bin 193. Yıllık artışı da hesaplarsak 30 binin üstünde. Buna ilaveten 16 bin kişi sarhoş araba sürücülerinin sebeb verdiği kazaların kurbanı oldu. Toplam 50 bin Amerikalı. Hem de bir yılda. Bu rakam 10, 20 yıllık sürede toplandığında tabanca, tüfek ve araçların kitle imha silahlarından aşağı kalır yanı olmadığı ortaya çıkıyor. Beyaz Saray'ın ülkeden 10 bin km uzakta arayışına paralel olarak, Amerika'da insan hayatına kitle imha silahları boyutunda malolan ufak silahların da peşine düşmesi gerekir. Bunların bulunması da güç değil. Gireceğiniz her beş evin dördünde ateşli silah bulmanız mümkün. Ülke sathında her yıl birkaç bin silah sergi ve fuarı düzenleniyor. Tezgah üstünde çeşit çeşit silah beğen beğen al, kurşunu-mermisiyle.

Ama bu ticareti önlemek göründüğü kadar kolay iş değil. Anayasa Amerikalılara silah sahibi olma hakkını tanıyor. Amerika'da sivil halkın sahip olduğu ateşli silahların sayısı tüm ülkelerin ordusundaki silahların toplam sayısından misliyle fazla. 200 milyon dolar bütçeli Ulusal Tüfek Cemiyeti (NRA) siyasi kampanyalara milyonlarca dolar yardım yapıyor. Politikacılar bunca ölüme rağmen silah sahibi Amerikalıların tepkisinden korkarak yasaklayıcı tedbirlere başvurmaya yanaşmıyorlar. Son 40 yılda Başkan JFK, kardeşi Robert Kennedy'nin ufak silahlarla öldürülmelerine, Gerald Ford ve Ronald Reagan'ın kılpayı suikast teşebbüslerinden kurtulmasına rağmen hiçbir başkan veya iktidar yasaklama şöyle dursun ciddi kontrol tedbirleri getirmeye kalkışmadı. NRA her seferinde ‘‘Silahlar insan öldürmez. İnsan insanı öldürür’’ diye eleştiricileri susturuyor.

Ülkede yüz binlerce işçinin ekmek kapısı, milyarlarca dolarlık bir sanayi bu. Amerika'nın serbest pazar ekonomisinde ticaret herkese açık. Amerikalıların her ne şekilde olursa olsun ticarete bağımlılığı, kuruluş yıllarında egemenlik unsuru ile atbaşı gidecek düzeye ulaşmıştı. New York piyasasına hükmeden zengin tabaka 1770'lerde limanda toplarını şehre çevirmiş İngiliz donanmasına yiyecek ve malzeme satmakta sakınca görmediği gibi ‘‘Harp ticaretimizi bozar’’ diye açıklama yapmıştı. 12 eyalet kongresinin 1776'da İngiltere'ye karşı egemenlik savaşı beyannamesini New York son güne kadar imzalamaktan kaçındı. Daha sonra ‘‘Özgürlük Çocukları' adlı grubun İngiliz yanlılarını linç edeceği tehdidi üzerine beyannameyi imzaladı. Sonradan ABD'nin ilk başkanı seçilen George Washington harp ilanı belgesini askerlerine okuttuktan sonra galeyana gelen ‘‘Özgürlük Çocukları’’ Bowling Green'deki Kral III. George'un heykelini yıkarak indirdi. Washington ordusundaki teknisyenler dev heykelin metal yapısını eritip 42 bini aşkın mermi ürettiler. Amerika özgürlüğüne kavuştuktan sonra heykelin geride kalan parçaları yüksek fiyatla koleksiyonculara satıldı.
Yazarın Tüm Yazıları