Karşıyız karşı

YILLAR önce bir "Karşı Şov" vardı televizyonda... Necef Uğurlu’nun yazdığı, Ahmet Uğurlu’nun oynadığı. Türünün en iyisiydi bana göre. Hálá daha iyisini görmedim.

Gerçi yanılıyor da olabilirim, eskiden ayılıp bayıldığı bir sürü şeye bugünkü aklıyla "Bu muydu!" diyebiliyor insan.

Fakat zannetmiyorum. O şovdan yıllar sonra, benim de oyuncu olarak içinde bulunduğum "Pembe Patikler" dizisini yazdı Necef Uğurlu. Televizyonların gelmiş geçmiş en iyi komedi dizisiydi bana sorarsanız. Ama ne yazık ki espriler alışıldığı üzere "kör kör parmağım gözüne" cinsinden olmadığı için reyting rekorları kıramamıştık.

Hani Çetin Altan’ın bir ölçütü vardır medeniyetle ilgili... "Köylerde piyano çalınmalı" der... O gün bu topraklarda kalite reyting alıyor olacaktır di mi aynı zamanda? Hadi bakalım, Allah’tan umut kesilmez!

* * *

Şimdi nereden aklıma geldi, Karşı Şov... Bizim "her şeye karşı" halimizi gördükçe hep dilime dolanıyor zaten... "Karşıyız karşı, her şeye karşı." Çok güzel anlatırdı bu husustaki ahvalimizi.

Evet, bizi tarifte asla unutulmaması gereken tespitlerden biri budur:

Her şeye karşıdırlar!

Peki karşı olup da ne yaparız?

Karşısında durduğumuz şey her ne ise, seçenek mi üretiriz?

Hayır.

Üreten olursa ona da karşı çıkarız evvel Allah!

Son günlerden en basit örnek...

Deniz Seki’yle Nazire Şenlendirici’nin eşofmanlarını giyip Hüsnü Şenlendirici’nin stüdyosuna gitmeleri hadisesi...

Üçü oturup konuştular, herkes eteğindeki taşları döktü biliyorsunuz...

Ama biz buna karşıyız!

Yazdık, çizdik nitekim.

Daha önce, biri ötekine "metres" dedi, öteki berikine dövdü, diğeri öbürünün evini bastı, falan filan. Ona da karşıydık.

Hülya Avşar’ın Kaya Çilingiroğlu-Feraye Tanyolaç çiftiyle bir araya gelmesine de karşıyız.

Arada çocukları varmış. Olsun. Karşıyız.

Ama aynı zamanda ayrılınca düşman olan, çocukları arada çekiştirip duran ana-babalara da karşıyız. Rafet El Roman gibi mesela.

Bakın gazetelerin "cemiyet hayatı" sayfalarına... Ayrıldığı eşiyle yanındaki sevgilisine rağmen selamlaşanlara karşıyız. Birbirlerini görünce mekánı terk edenlere de karşıyız ama.

Kriter nedir?

Yok.

Şuursuzca karşıyız.

Yeryüzündeki türdeşlerimizden farklı olarak baskın bir karşı olma geni taşıdığımızı düşünüyorum!

* * *

Yeri gelmişken Deniz Seki, Hüsnü Şenlendirici ve Nazire Şenlendirici’yi kutluyorum. En çok da Nazire Şenlendirici’yi. Öteki ikisinin konuşmayı istemesi, sinirlerine hákim olup konuşabilmeleri ilişkideki konumları nedeniyle daha kolaydır ama Nazire Şenlendirici’ye hakikaten bravo...

MIŞ-MUŞ

Erol Büyükburç’la eşi "tüp bebek" yöntemiyle çocuk sahibi olacaklarmış.Adamcağız bugüne kadar hep "mahkeme yöntemiyle" baba olmuştu!..

Baykal, hükümetin "tepe"sini kastederek "Takke düştü kel göründü" demiş.Siz gelin bunu orada sırma saç görenlere anlatın bakalım!
Yazarın Tüm Yazıları