Kalp durduran burger ve retoks felsefesi

AMERİKA’da iki hamburgerci birbirine girmiş, belki haber gözünüze takılmıştır.

Haberin Devamı

Davayı açan ve rakibi taklitçilikle suçlayan hamburgercinin adı “Heart Attack Grill”, yani Kalp Krizi Izgara.

* * *

Hakikaten insanı hücceten götürecek hamburgerler tasarlıyor Chandler, Arizona’daki bu restoran.

Mönüdeki burgerlerin adı durumu özetliyor: Bypass Burger, Double Bypass Burger, Triple Bypass Burger, Ouadruple Bypass Burger. Mönüde 5 katlısını da gördüm, içim fena oldu...

Dev bir burger kulesi halinde yükselen “bypass”lardaki et miktarı 250 gramdan başlıyor, 1 kiloya kadar çıkıyor.

Peynir ve sos işine hiç girmiyorum.

Ortalama bir burger 8 bin kalori.

Yanında gelen patates, “lard” tabir edilen domuz yağının en ağırıyla kızartılıyor.

Bu hamburgerlerin yanında yüzde tüz şekerden yapılmış Meksika kolası içiyorsunuz. Restoran, “filtresiz kemıl ve lakistrayk” da satıyor.

Haberin Devamı

* * *

Fikir babası “Bu lezzet uğruna ölünür be abicim” demiş ve sağlıksız beslenmenin dalağını yararak restoranı açmış.

Dükkân hastane şeklinde tasarlanmış, servisi seksapeli vurgulanmış hemşireler yapıyor.

3’lü bypass’ın 11 dolar 10 sent (yaklaşık 17 TL) olduğunu ve 160 kilonun üstündekilere ücretsiz servis verildiğini web sayfasından öğrenebiliyoruz.

Kimine cennet, kiminin cehennemi; ama kesinlikle ölümcül.

Tepki alan (Hemşireler, sağlık kuruluşları çıldırdı haliyle), bu sayede de adı duyulan restoran bir girişimciyi daha gıdıklamış.

O da aynı formatta “Heart Stoppers Sports Grill/Sekte-i Kalp Sportif Izgara” adıyla Florida’da kepenk kaldırmış.

Mahkemeye vermiş ilk ortaya çıkan “İnsanları leziz ama kötü besleyerek öldürmek ve bunu eğlenceli gösterip paralarını almak benim fikrimdi” diye.

Kararla hiç ilgilenmiyorum desem...

* * *

Yavaşça meselenin beni ilgilendiren yanına gelirsek.

Yolumun Shandler, Arizona’ya düşmesi ne kadar uzaksa o kadar da yakın bir ihtimal; gidersem muhakkak dünya gözüyle bu vakayı yerinde incelerim.

Ve böylece hastalıklı fikrinin vücuda gelmiş halini gören bir deli/dâhi gibi “İşte bu! Retoks Krallığı’nın sarayı işte bu!” diye bağırıp kahkaha atabilirim. Sonra... Sonrasını bilmem herhalde Chandler Şerifi müdahale eder.

Haberin Devamı

Etik değerlendirmeyi de yemek sonrasına bırakırım, haberiniz ola!

* * *

Peki niye böyle yaparım?..

Osman Müftüoğlu hocamın “brokoli baskı rejimi”ni yaymaya başladığı günler.

Çimen suyu için diyor millet çayıra çimene koşuyor, börülceyi/sarımsağı yut, karın ağrısını unut diyor market reyonlarında yığılma oluyor. Bu arada tamamen salladım, denemeyin sakın ha!

İşte baskının arttığı, kırmızı et yiyenlere restoranlarda yan masalardan gırtlak kırtlatma hareketi eşliğinde “Bittin oğlum sen, kolesterolcü hain!” tehditlerinin savrulduğu karanlık günlerde, biraz da cahil cesaretiyle ortaya atılmıştım: “Yeter, söz dananın! Retoks hareketini başlatıyorum!”

* * *

Haberin Devamı

Detoks hareketine karşı bir gece ocakbaşında filizlenen bu fikrimi “Zalimin Detoksu Varsa Sevenin Çöp Şişi Var” diyerek duyurdum.

Retoks’u kitlelere sevdiren asıl gelişme hareketin teorisyeni olarak genel prensipleri -bu durumda mönüyü!- açıklamam oldu:

Ateşin harlandığı yerde, ocağın hemen başında oturup fiksmönü istiyoruz: “Bir dana+ayılama rakılama+sigara+damarlarda kalan boşlukları sıvamak için de sulandırılmış telve kıvamında kahve.”

* * *

Müftüoğlu boş durmadı tabii. Karşı yayını sürdürmekle kalmadı, en yakın silah arkadaşım Lato’yu da (Demirci) bir süre esir alıp tetkik etti!

Neyse sonra bir gün, tarihe “Gevrek Lahmacun Anlaşması” olarak geçen toplantıda barış rokası yiyip barıştık hocamla.

Haberin Devamı

Zamanla benim görüşlerim keskinliğini kaybetti, tavuk şiş açılımı bile yaptım.

Osman Hoca da lavaşa şiş çekerek demokrat bir tavır sergiledi, kuyruk yağlarını da ayıklamadı iyi niyet belirtisi olarak.

Geçenlerde karşılaştığımızda “Yumurta da patlamış hocam, yokmuş o kadar zararı” diyerek takıldım.

Hoca “Gitmiyor muyuz ocakbaşına” dedi.

Serdar “Siddharta” Turgut’un ve modern rock grubu kurmasından giderek daha fazla endişe duymaya başladığım Ertuğrul “The Rooster” Özkök’ün de durumlarına müdahale edilmesi gerektiğini düşündüğümden “Gidelim hocam” dedim, “Acilen gidelim...”

Düşük kolesterollü pazarlar dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları