Kağıt bebekten coğrafya dersleri

Küçük bir kızken en sevdiğim oyunlardan biri kağıt bebekleri giydirmekti. Sonra bir gün anneciğim büyüdüğüme karar vererek kağıt bebekleri ortadan kaldırdı. Hâlâ hem bebekleri hem de kıyafetleri dün gibi hatırlarım.

Niye attın o bebekleri a be annecim. Bugün ver elime, yine oynarım.
Yok canıııım, kafayı yemiş değilim, bugün hangi kadına küçükken oynadığı bebek ve türevi oyuncağı gösterseniz benimle aynı tepkileri verir eminim. Denenmiş ve görülmüştür. Hatırlarsanız geçen ay bir Barbie sergisini anlatmıştım. Sergiyi gezerken bebeklerin teker teker fotoğraflarını çektim ve 25-35 civarı ne kadar kız arkadaşım varsa hepsine gösterdim. Kime göstersem ciyaklayarak tepki verdi...
şimdi benzer tepkiyi www.stardoll.com adresi için vereceklerini düşünüyorum.
Efendim bu, zamanında pek bir bayılarak giydirdiğimiz kağıt bebeklerin online versiyonunu barındıran ve an itibariyle dünya üzerinde 53 milyonun üzerinde üyesi olan bir site.
Bu sitede kendi “Ayşegül bebek”inizi yaratabiliyor veya bir “ünlü bebek”i giydirebiliyorsunuz, kendinize ait bir “moda alanı” yaratabiliyorsunuz. Sitede Pussycat Dolls’tan tutun Heidi Klum’a kadar birçok “modaperver” şöhretin kağıt bebek versiyonları var.
Bunun haricinde Donna Karan ve Vivienne Tam (Tam, iki yıl önce HP için bir notebook’u giydirmişti, kadınlar için 2008’in “arzu nesnesi” bu bilgisayardı, hatırlayınız) gibi modacıların gerçek kıyafetleri de bulunuyor. Kağıt, daha doğrusu “sanal kağıt” olarak tabii...
Şimdi kendimizi bırakalım da annelere seslenelim, bu siteyi kızınız için de pek faydalı buluyorum sevgili internetten korkan kız evlat sahibi Habitus okuru. Burada bulunan oyunlar hem çok eğlenceli hem de gerçek hayatta işe yarayacak cinsten. Mesela site içindeki Globetrotter isimli oyunda kendinize bir kıta seçiyor ve o kıta üzerindeki ülkelerin yerini bulmaya çalışıyorsunuz. Bizim için bile faydalı, dünya üzerindeki tüm ülkelerin yerlerini ve başkentlerini kafalara mıhlamak için süper bir oyun.
Söyleyin bakalım, Lesoto Krallığı nerededir?
Peki, hazır bizden vize de istemiyorlar artık, Kamerun’un komşuları kimlerdir?
Zaaaart! Sıfır puan! Seni coğrafyadan ve dünya tarihinden sınıfta bırakıyorum sevgili lisede durmaksızın Osmanlı tarihi ezberletilmiş Habitus okuru.
Lisede öğretilmeyeni bir bilgisayar oyunuyla öğreniyoruz ya, vah bizim halimize...

“Sen ülkende böyle giyinemezsin!!”

Son bir ay boyunca dünyanın birçok farklı yerini görme şansım oldu. Seyahatlerimin çoğunda yalnızdım ve uçuşlarımdan önce, gideceğim yerlere dair günlük alışkanlıkları ve hayatı öğrenmek için internette bulunan bazı forum sitelerini incelemiştim.
Farklı ülkelerden Türkiye’ye gezmek için geleceklerin ortak soruları “Ne giymeliyim? Başımı örtmeli miyim?” etrafında şekilleniyordu.
Şaşırmıştım ama meğer beni uzaklarda daha da fazlası bekliyormuş! Avrupa ve Amerikalıların çoğunun Türkiye ile ilgili cehaleti akıllara durgunluk veren cinsten. Bulunduğum tüm ülkelerde tanıştığım insanlarla olan konuşmalarımıza şahit olmanızı isterdim. (Hem iş-güç, hem de tatil sebebiyle alaka kurduğum 50-60’tan fazla insandan bahsediyorum.) Bu arada yaş-meslek genellemesi yapamam, backpacker’lardan tutun restoran sahiplerine, aktörlerden üniversite öğrencilerine, İsveçlilerden tutun da (en çok da onların cehaletine takılırım ben arkadaş!) Avustralyalılara, Amerikalılardan Nijeryalılara kimsenin “Türkiye’de yaşayan insan” ile ilgili bir kum tanesi büyüklüğünde bile fikri yok. Hepsi ama hepsi, uzak diyarlarda “bir Avrupalı gibi” giyindiğim, kendi ülkeme döndüğüm zaman “kapandığım” konusunda eminlerdi.
Yanlış anlaşılmak istemem, herkesin inancı doğrultusunda yaşamasının “normal” olduğuna inananlardanım ama Türkiye’de süregelen yaşamla ilgili, en azından, basitçe imajımızla ilgili dünyada “tek bir sabit” olmasına “normaldir” deyip geçemeyeceğim.
Peki, nasıl bağlayalım bu konuyu?
Onların cehaleti mi diyelim yoksa bizim kendimizi dış dünyaya gösterişimizle ilgili bir problem mi var?
Ne dersiniz?

İngilizler zevksizmiş!

Avrupa’nın en büyük online alışveriş portallarından biri olan Ciao, kullanıcıları üzerinde bir araştırma yapmış ve elde ettiği sonuçlara göre Avrupa’nın en kötü giyinen memleketi yüzde 44 oyla ıngiltere çıkmış. ıngilizleri yüzde 33 ile Almanlar takip ediyor.
Oylardan çıkan en şık Avrupalılar ise tahmin edeceğiniz üzere ıtalyanlar. Yalnız hâlâ Kara şimşek dönemindeki David Hasselhoff saçlarının güzel olduğunu düşünen kadınların (bakın erkek demiyorum kadınlar) adım başı karşınıza çıkabileceği Almanya’nın, “stil duygusu” konusunda ıngilizlerin gerisinde kalmasına şaşırdım.
Düşünüyorum da, “Türkiye nasıl giyiniyor” araştırması yapılsa herhalde ortaya çıkan tek sonuç “moda bir kenara, siyah-kahverengi ve griden başka bir şey giyilmiyor” olurdu. ıstiklal’e kalabalık bir günde çıkın yürüyün, her 10 kişiden 9’u “karanlık” renkler giymemişse kendimi Taksim meydanında sallandırırım.
Çok renksiziz çooook...
Yazarın Tüm Yazıları