Joan Fontaine, kız kardeşi ve Muzaffer Tema

Gökyüzü gri bulutlarla kaplı. Nara Burnu’nda geldiğimizde sis aralanıyor. Çanakkale Boğazı’na giren dev yolcu gemisi hız kesiyor, sahilde bizi bekleyen motorlu tekneye biniyoruz.

Haberin Devamı

Da Vinci transatlantiği kaptanı, güvertede. 1960 başında bir gazeteci grubuyla Atina’dan yola çıkan gemi yolcularıyla İstanbul’a birlikte gireceğiz. Eğlenceli bir haber olur düşüncesiyle davete katıldık. Yolcular arasında İran Şahı’nın eski eşi Prenses Süreyya’nın kovboy arkadaşı, Oscar ödüllü Joan Fontaine, ‘’İzmirli Dimitros’un Maskesi’’nin Zachary Scott’u, karakter aktrisi Ruth Ford gibi beyazperde ünlüleri, milyoner işadamları var. Fontaine röportajı dahi Marmara’yı katetmeye değer. Ön yazımda ‘’Şöhretler Gemisi’’ diye isim takıyorum Da Vinci’ye.

Kaptan bizi yemek salonuna yönlendiriyor. Bazıları daha önceden gelmişler. Joan Fontaine’in yanında boş iskemleye oturdum. Garsonun ‘’Spagetti, yes?’’ ikramına ‘’O.K.’’ yanıtı verdim. Garson tabağıma buharı tüten makarnayı, sonra domates sosunu makarnadan farklı sandığım spagetti üstüne boca etti. Çatalımla yuvarlayıp ilk yudumu aldım. Çiğnerken ağzıma sert parçalar geldi. Kıdemli A.A. muhabiri Kamuran Çelebi’ye ’’Abi nedir bunlar diyorum’’ yanıtlıyor:

Haberin Devamı

’’Boncuk bunlar, ne lezzetli değil mi?’’ Ahtapot vantuzları imiş. Ağzımdakileri peçeteye ustaca boşalttım. Beni izleyen garson yeni bir tabak içinde değişik bir sos getirdi. Bu kez denemek istemedim.

Joan Fontaine olup bitenin farkında değil, soruyor:‘’Ping-pong bilen var mı aranızda?’’ ‘Evet’ diyorum. 24 yaşında Oscar alan aktrisle güverte arkasındaki masada oyuna başlıyoruz. Kısa sürede çevremiz doluyor, sonra boşalıyor. Gözler karşı sahile odaklanmış. Yamaçlara iri beyaz taşlarla ‘’Çanakkale Geçilmez’’ kelimelerini işlemişler. İlk kez Çanakkale’deyim, heyecanlıyım. Babamın İstiklal madalyasıyla onurlandırıldığı, Çanakkale Savaşı’nın olduğu yer burası. Şöhretlerin sorularına da gerekli cevabı veriyorum.

Yaşlı yolcular arasında binlerce şehit verdiğimiz savaşları bilenler var: ‘’Avustralya, Yeni Zelanda’dan buralara gelip Türklerle çarpıştılar. Ne işleri vardı Çanakkale’de, İstanbul’da? ‘’

‘’Yerden göğe haklısınız’’ diyorum. Kocasıyla Akdeniz turuna çıkan bir Amerikalı ‘’Boğazı geçemediler, öyle mi?’’ Başımı eğerek onaylıyorum, çığlık atıyor: ’Aferin Türklere.’

Haberin Devamı

Transatlantik yavaş tempoyla İstanbul yolunda. Barda kahve içerken Fontaine’e Türkiye’de çok tanındığını söylüyorum, şaşırıyor’’ Acı Tebessüm’’ filminde dans ettiğiniz aktör Türk jönü Muzaffer Tema idi. Fontaine bir süre düşünüyor, yalnızca yakışıklı olduğu belleğinde kalmış.

Jean Fontaine Hollywood’un altın yıllarında üne kavuştu. Ama kız kardeşi Olivia De Havilland’la çocuklukta başlayan kıskançlık kavgaları hiç mola vermedi. Olivia hep bir yaş küçüğü kardeşinin önünde olmak istedi. Jean 1942’de Oscar kazandığı ilan edilince ‘’Aynı masada idik, Olivia’nın üstüme atlayıp saçlarımı koparacağından korktum’’ dedi. De Havilland sonradan iki Oscar kazanmasına rağmen Jean’ın kendisinden önce ödül kazanmasını affetmedi. İki kardeş 90 yılı aşkın konuşmadılar.

Haberin Devamı

Joan Fontaine bir dostuna, ‘’Her şeyde benden önde olmak isterdi. Olivia’dan önce vefat edersem gene küplere binecek’’ diye dert yandı. Fontaine geçen hafta 96 yaşında California’daki evinde son nefesini verirken, ‘’Olivia’dan önce vefat edersem gene öfkelenecek’’ dedi.

Yazarın Tüm Yazıları