İşte, Saddam’ın hayalindeki ideal kadının özellikleri

Saddam Hüseyin’in, kapatıldığı hapishanede kendisini muhafazayla görevli olan Amerikalı askerlerin bekár olanlarına evlilik konusunda nasihatlerde bulunup ‘Kadının iyisi ne çok akıllı ne de aptal, ne yaşlı ne de çok genç olmalı ama iyi yemek ve temizlik yapmalı’ demesi, bana Şark Edebiyatı’nın iki klasik eserinde, bundan 900 küsur sene önce yazılan ‘Kabusnáme’ ile şimdi 700 yaşında olan ‘Tusi Bahnamesi’nde aynı konuda verilen öğütleri hatırlattı.

İşte, Saddam Hüseyin’in ilhamıyla, asırlar öncesinin elyazmalarından günümüzün bekár erkekleri için toparladığım mutluluk ve güzellik reçetelerinden bazıları...

GAZETELERDE okumuş, TV’lerde görmüşsünüzdür: Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’i kapatıldığı hapishanede muhafazayla görevli olan Amerikalı askerler, devrik liderle beraber geçirdikleri günleri uzun uzadıya anlattılar.

Hücresinde artık çamaşırlarını bile kendisi yıkamak zorunda bırakılan Saddam, kızının gönderdiği Havana purolarını içerken askerlerin ikram ettiği Doritos marka patates cipslerinin aile boyu olanlarını on dakikada bitiriyor, sonra bekár askerlere evlilik konusunda nasihatlerde bulunuyormuş. Devrik lidere göre kadının iyisi ‘ne çok akıllı ne de aptal, ne yaşlı ne de çok genç’ olmalı ama ‘iyi yemek ve temizlik yapmalı’ imiş.

Saddam Hüseyin’in Amerikalı askerlere ettiği nasihatler, bana İran taraflarında bundan 900 küsur sene kurulan ‘Ziyaroğulları’ adındaki ufak bir devletin hükümdarı olan Keykávus’un aynı konuda yazdıklarını hatırlattı. Keykávus, oğlu Giylánşáh için devleti ne şekilde idare etmesi gerektiği konusunda öğütler içeren ‘Kabusnáme’ adında bir kitap kaleme almış, kitaba memleket idaresinin ayrıntılarından satranca; yemek yeme usullerinden yıkanmaya, içki ádábından yıldız falına, kılıç kullanmaya ve hattá tıbba kadar akla gelen her konuda tavsiyeler koymuş ve eserinin 26. bölümünü de ‘alınacak kadınların özelliklerine’ ayırmıştı.

Kabusname, Türkçe’ye defalarca tercüme edildi. Bu tercümelerden en önemlisini 1400’lü senelerin başında Mercimek Ahmed yaptı, Türk Edebiyatı’nın son álimlerinden Orhan Şaik Gökyay da 500 yıl öncesinin bu metnini 1940’larda elden geçirip yeniden yayınladı.

Bu sayfada Kabusnáme’de geçen ‘avrat’ yani ‘eş seçimi’ bahsinin yanısıra, özel kitaplığımda bulunan beş asırlık bir başka elyazmasının ideal kadının ‘vücut güzelliğiyle’ ilgili bir bölümünü, günümüz Türkçesi’ne naklederek veriyorum.

İşte, Saddam Hüseyin’in verdiği ilhamla, asırlar öncesinin elyazmalarından günümüzün bekár erkekleri için toparladığım mutluluk ve güzellik reçetelerinden bazıları...

Avrat çocuk bakmaya, cariye seks yapmaya yarar

‘EY oğul şöyle bil ki, evlendiğin avrada hürmet göstermen gerekir. Sahip olduklarını avradından ve oğullarından saklama, eğer böyle yaparsan seni severler ve sözünden dışarı çıkmazlar. Eskiler, bu konuda ‘Avradını aziz gibi tutmayan erkek, eşektir’ demişlerdir.

Avradın bolluk içinde büyümüş olanını al ama malından hiçbirşey talep etme. Ve dahi, avradın çok güzelini de isteme, zira çok güzel olan avrat, etrafta oynaş arar.

Seni utandırmayan, dindar, evcimen, nakıştan ve ev işlerinden anlayan, iyi huylu, güzel, eteğini saklayan yani namusunu muhafaza eden, heláli olan erkeğini seven bir avrat al. Bu sıraladığım özellikleri taşıyan avratlar merhametsizlik etmez, fenalık yapmazlar.

BÁKİREYİ TERCİH ET

Üzülmek ve keder çekmek istemiyorsan, senden daha varlıklı ve daha yüksek seviyede bir avrat almaman lázımdır. Ve eğer kız oğlan kız bir bákire varken, sakın hááá başka erkeklerden kalmış olan dul avratları almaya kalkışma. Zira, el değmemiş kızlar sadece seni bilirler, seni görürler ve gönüllerinde başkalarına yer vermezler.

Şunu, sakın unutma: Başka erkeklere gönül veren, evcimen olmayan ve senin hakkında orda-burda konuşan avratlar bir işe yaramazlar, onlardan uzak dur! Eskiler, bu konuda hoş bir benzetme yapmış ve ‘erkeğin iyisi çeşmeye, kadının iyisi ise hendeğe benzer’ demişlerdir. Erkek, kazandığını bir çeşme gibi kadına akıtır fakat hendeği görünce irkilip kalır.

Senin malını-mülkünü kendi hükmü altına almaya çalışan avratlardan da uzak dur, zira böyle yapmazsan avrat sen olursun, avrat da senin erkeğin! Dünyada, erkeğin avrat durumuna düşmesi kadar küçültücü başka birşey yoktur. Cihánın en büyük fátihlerinden olan İskender’in, zenginliğiyle meşhur İran hákimi Dárá’nın kızını kendisine avrat olarak almaya yanaşmadığını ve bunun sebebini soranlara ‘Ben dünyaya hükmederken o kadın da servetiyle bana hükmedecekti, dolayısıyla pek fena bir iş olacaktı’ dediğini unutma!

Ey oğul! Avrat cima etmek (ilişkide bulunmak) için değil, evinin işini yapması, dirliğini-düzenini sağlaması için alınır. Dolayısıyla sadece cima için avrat almaya kalkma, o işi cariyelerle de edersin, üstelik cariyelerde düğün derdi yahut masraf gibisinden dertler de yoktur. Ama eğer anasından-babasından gün görmüş ve ev işlerini iyi öğrenmiş bir avrat bulursan sakın almamazlık etme, hemen al ve aldığın avradı iyi besleyip kıskandırmamaya özen göster, çünki kıskanan kadın yoldan çıkar. Kıskançlık kesesini dolu, masraf kesesini boş gösterme; avradı kıskandırma ve parayı da sakın esirgeme. Bu söylediklerimi yaparsan avrat seni anasından, babasından ve çocuğundan da çok sever; kendisini senin yoluna fedá eder. Ve şunu da aklında iyice tut: Kıskanç avrat bin düşmandan beterdir, kendini düşmanlarından koruyabilirsin ama kıskanan avrattan koruyamazsın.

AVRADI ÇOK KULLANMA

Hiç el değmemiş bir kız aldığın takdirde onunla her gece beraber olmaya da kalkma! Günün birinde sana bir hastalık gelebileceğini yahut uzun bir yolculuğa çıkmaya mecbur kalacağını düşün, dolayısıyla avradı seninle her gece beraber olmaya alıştırma. Avradın, senin olmadığın zamanlarda beklemeye sabredemeyeceğini ve aynı işi başkalarıyla yapmaya kalkacağını sakın aklından çıkarma!

Ey oğul, sana avrat konusunda son nasihatlerim şunlardır: Avrada başka erkeklerin yüzünü gösterme, hattá onu yaşlı ve çirkin erkeklerden bile sakla. Kölelerin avradın yanına girmelerine de izin verme; kapkara, çirkin Habeşi köleleri bile içeriye bırakma. Avradı kıskandırma ama sen onu her zaman kıskan, zira avradını etrafta gösteren ve kıskanması olmayan erkeğin dini de yok demektir (Kabusnáme tercümesinden).

Avrat bir yürüdü mü her tarafı titremelidir!

NÁSIREDDİN-İ Tusi
bundan 700 küsur yıl önce, 13. yüzyılda yaşadı ve astronomiyle uğraştı. Rasathaneler kurdu, çok sayıda eser verdi, bilim tarihinin gelmiş geçmiş en büyük astronomlarından kabul edildi ve bu arada bir de ‘Bahname’, yani ‘cinsel bilgiler kitabı’ kaleme aldı.

Tusi’nin Farsça olan eseri, yazılmasının üzerinden iki asır geçtikten sonra 1400’lü yılların ortalarında Türkçe’ye çevrildi ve aynı konudaki başka eserlere kaynaklık etti. Bugün elyazması kitaplıklarında çok sayıda nüshası bulunan bu ‘Bahname’nin Türkçe bir nüshasına da bendeniz sahip bulunmaktayım.

Aşağıda, Tusi Bahnamesi’nin bendeki nüshasından ‘kadını güzel yapan özellikler’ başlıklı bölümünden kısa bir alıntı veriyorum. Metni günümüz Türkçesi’ne aktarırken sadece bazı kelimeleri değiştirdim ama mizahi bir duygu uyandıran üsluba pek dokunmamaya çalıştım.

PEMBE TENLİ OLMALI

Násıreddin-i Tusi
dedelerimizin, büyük dedelerimizin ve nesiller önceki atalarımızın hayallerini süsleyen kadınları anlatırken bakın neler yazıyor:

‘...Ey oğul! Şimdi sana avratların güzellik alámetlerini anlatacağım. Bu alámetlere sahip olan avrat, avratların en güzeli demektir. Alámetler ne kadar az ve eksik olursa, avrat da o kadar az güzel olur.

Güzellik alámetleri, bunlardır:

Avradın dört nesnesi kara gerek: Saçı, kaşı, kirpiği ve gözünün karası.

Avradın dört nesnesi kızıl gerek: Dili, dudağı, yanakları ve avurdları.

Avradın dört nesnesi yuvarlak gerek: Yüzü, gözü, topukları ve bilekleri.

Avradın dört nesnesi uzun gerek: Boynu, burnu, kaşı ve parmakları.

Avradın dört nesnesi hoş kokulu gerek: Burnu, ázásı (eli, kolu, ayakları ve bacakları), koltuk altları ve ayakları.

Avradın dört nesnesi geniş gerek: Alnı, gözleri, göğsü ve butları.

Avradın dört nesnesi dar gerek: Burun delikleri, kulak delikleri, göbek deliği ve ağzı.

Avradın dört nesnesi küçük gerek: Ağzı, elleri, ayakları ve kulakları.

Ve dahi avradın başı ne büyük ve ne küçük ola.

Ve boynu ne uzun ve ne kısa ola.

Ve eti dahi yuvarlak ola.

Ve benzi ak ola veyahut kaz benizli veya karayağızın güzeli ola.

Ve teni de pembe ola.

Ve saçı sık ve uzun ola. Zira saç, avratların yüzsuyudur.

Ve güldüğü vakit güzel ola. Zira avradın gülüşünün hoşluğu, diğer özelliklerinden önce gelir.

Ve gözlerinin karası çok ola, kaşları da çatık ola.

Ve yürüdüğü zaman, kalçasının etleri titreye.

Ve huyu tatlı ola, sözü tatlı ola ve yumuşak ola.

İşte, ey oğul! Bu yazdığım şartlara sahip olan avrat, güzelliğinin olgunluğuna ulaşmış demektir...’
Yazarın Tüm Yazıları