İstanbul’dan bir gezgin geçti

Sırt çantası ve elinde kamerasıyla dünyayı gezip yerel müzisyenleri filme çeken, artık dünyaca ünlü Vincent Moon Türk müzisyenlere de el atıyor.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’dan Vincent Moon adlı bir adam geçti. Bazılarınız kendisini biliyor olabilir.
Moon elinde kamerası, sırt çantasıyla dünyayı geziyor, eşe dosta veya dolaylı tanıştığı birilerine tanrı misafiri olup onların kanepelerinde uyuyor.
Kamerasıyla insanlar, sesler ve kültürler arasında köprüler kuruyor. Teknolojiyle doğa arasında dengeyi bulmayı amaçlıyor.
32 yaşındaki Moon, 18’indeyken işe fotoğraf çekerek başlıyor, sonra bu fotoğrafları çeşitli slideshow teknikleriyle hareketli görüntülere çeviriyor. En son olarak da kameraya geçiş yapıyor.
Müzisyenlerle haşır neşir oluyor, beklenmedik yerlerde onların kısa biyografilerini ve kliplerini çekiyor, internette bedava yayınlıyor. Birçokları Moon’un bir klibin nasıl olması gerektiği fikrini değiştiren adam olduğunu düşünüyor.
Profesyonelliğe meydan okuyarak işe parayı bulaştırmadan dünyanın dört bir yanında yerel enerjileri kaydetme yolunda İstanbul’a da uğradı Moon.
Belkıs Boyacıgiller, Babylon veya Doublemoon için birlikte bir projeye imza atmak hayaliyle 2008’den beri Moon ile iletişimdeydi. O sıralarda Moon hâlâ Paris bazlı Blogotheque için indie grupları çekiyordu.
Boyacıgiller onunla tanıştıktan kısa bir süre sonra Moon, REM’den yeni albümleri “Accelerate” için bir video çekme teklifi aldı. Bu sayede önünde yeni kapılar açıldı. Kısa süre içinde Arcade Fire, Efterklang, Mogwai ve daha birçok ünlü isimle çalışır oldu. Bu arada All Tomorrows Parties festivallerini çekerek festivalle ilgili bir belgesel de hazırlıyordu.
Tüm bunlardan sıkılınca yeni bir maceraya atılmaya karar verdi. Bu macera tam da sevdiği kızın peşinden New York’a gitmesinin, üzerine kızın onu terk etmesinin ardından başladı. Gidecek yeri yoktu, dolayısıyla gezgin olmaya karar verdi.
Brezilya, Kolombiya, Şili, Etiyopya, Danimarka, İspanya gibi ülkelerden yolu geçti. Gittiği her yerde kendi şöhretini kullanarak ikonik halk şarkıcılarının hikayelerini dünyayla paylaştı ve halen de paylaşıyor.
İstanbul’a ilk kez geldi. Bir buçuk haftalık ziyaretinde Galata, Cihangir, Bebek, Sultanahmet ve Kadıköy’de vakit geçirdi. En sevdiği semt Fatih oldu. Fatih’in sahici bir yer olmasından etkilendi.
Selda Bağcan gibi sanatçılarla da tanıştı. Bağcan onun çekim teklifini reddetti. Ağustos’ta İstanbul’a yeniden gelecek ve amacı Neşet Ertaş, Selda Bağcan, Aynur Doğan, Moğollar, Sezen Aksu ve Orhan Gencebay gibi ‘ünlü’ isimlerin hikayelerini, şarkılarını dünyayla paylaşmak.
Alevi, Bektaşi ve Sufi şarkıcılar ve kültürlerini de filme çekmeyi planlıyor.
Bekleyip göreceğiz.

Haberin Devamı

Düzeltme

Haberin Devamı

Salı günkü yazımda maddi bir hata yapmışım. Düzeltmek isterim. Yazıda 1990 yılında Diley Önay’ın TRT’de Türkiye’deki tek simultane tercüman olarak görev yaptığı belirtiliyordu. Oysa doğrusu şöyle:
“Körfez Savaşı, Türkiye’de televizyonda yapılan ilk simultane çeviri ve ilk olarak Star TV’de yapıldı. O tarihte ülkede özel televizyon izni olmadığı için Star TV Almanya’dan yayın yapıyor ve Nur Camat, Figen Celtekli, Gülseren Albatros, Suna Erler Almanya’dan CNN International’dan naklen simultane çeviri yapıyorlardı. TRT sonra Dilek Önay ile ancak ikinci olarak böyle bir yayına girdi.”
Düzeltmeleri için okurlarım Leyla Alaş ve Nigar Alemdar’a teşekkür ederim.

Yazarın Tüm Yazıları