İsmet Solak: Güle güle gazeteci...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

YILIN ilk günü ve Ankara'ya dönüyoruz. Bayramda üşütmüşüz. Aile boyu aksırıp tıksırıyoruz.

Hava Kırklareli'nde de kapalıydı. Daha doğrusu sıkıcıydı...

Yol boyunca bazen sağanak, bazen çisilti halinde yağdı. İzmit'e dek hiç dinmedi. Sapanca'ya yaklaşırken durdu.

Tam o anda telefonum çaldı:

- Abi dönüyorsunuz değil mi?

* * *

Arayan, Gürsel'di...

10 günlük baba olan Gürsel'in sesi yorgundu.

‘‘Sapanca'ya yaklaştık, hayır ola?’’ diye sorunca, yutkunur gibi oldu:

- Abi, Erol Yaşar'ı tanırsınız, hani sizin sitede oturuyor.

Tanımaz mıyım Erol Yaşar Türkalp'i? Her zaman takılırdım:

- Biz Erol Yaşar'la kader birliği ettik; birlikte çok cefa çektik, pek az da sefa sürdük..

Bu konu açıldığında, Erol Yaşar çok gülerdi:

- Bizde Cefa Ankaragücü'nün, sefa ise amigonun adıdır!

Merhum Nevzat Ayabakan ile Fikri Başpınar, Tınaz Tırpan, kaleci Yüksel Günal ve İsmet Arıkan gözümün önüne geldi. Barış Gazetesi günlerimiz.

Gürsel, acı haberi verdi:

- Abi, Erol Yaşar öldü. Öğle saatinde aniden kalp krizi geçirmiş abi!

Hava karanlığa dondu. Dünya orada durdu.

Şoför Erkan, anladı durumu:

- Yüzünü yıkamak ister misin İsmet Abi, şurada durabilirim!

* * *

Erol, benim küçüğümdü. Küçük oğlu henüz çocuktu.

Erol Yaşar'la Barış Gazetesi'nde tanıştık. THA'da spor muhabiri idi...

Ajans kötülemişti, maaş ödenmiyordu:

- Bu da geçer abicim, bak sen genel müdürlükten sonra işsiz kaldın!

İşsizliğe boyun eğmezdi. Ama, son dönemde bile işsizdi. Erol, kelimenin tam anlamıyla, basın emekçisi ve bir haber hamalı idi...

Dikkat ederdim; her cebinden káğıtlar çıkarırdı... Küçük küçük notlardan sayfalar dolusu haber üretirdi:

- Erol, defterin yok mu? Eciş bücüş káğıt parçaları yerine deftere not alsan daha kolay olmaz mı?

Bir yandan haberini yazar, bir yandan yanıt verirdi:

- Sevgili İsmet Abicim, benim haber çevremde ya bürokratlar var ya spor camiası... Siyasetçiler gibi deftere not alandan hoşlanmazlar, korkarlar...

Erol Yaşar, atlatma haberi çok severdi. Gittiği her yer ve her konuştuğu insan birer kaynaktı. Sürekli atlatırdı.

Metin, Güray, Taki, Devrim, Meriç, Tayfun, Kemal, Hasan, Nezir, Orhan, Yusuf, Ümit Çevik... Gördünüz mü? Erol Yaşar, yine hepinizi atlattı...

Dün, o hasta halimle huzuruna koştum. Yorgun argın konuştum:

- Yine acele ettin komşum... Ama madem ki yola çekildin, güle güle...

Gazeteci Erol Yaşar, güle güle!

Yazarın Tüm Yazıları