Irak zaferi

IRAK seçimleri büyük bir zaferdir!

Hem de şöyle böyle değil, çok boyutlu ve katmerli bir zaferdir!

Seçimler önce bu ülke halkı için; sonra çoğulcu demokrasi için; daha sonra barış ümidi için ve de nihayet kabullenmek zorundayız ki, ‘W’ rumuzlu George Bush için zaferdir.

* * *

EN önce şunu bilhassa ve bilhassa vurgulayalım ki yukarıdaki ‘zafer’, pusula sayımı tamamlandığında şunun veya bunun elde etmiş olacağı kazanca indirgenemez.

Zira, olaydaki ‘olağanüstülük’ bizzatihi seçimlerin kendisinden kaynaklanıyor.

Çünkü, şom ağızlı ‘baykuş gözlemciler’in varsaydıklarının; aslında, çaktırmamaya çalışarak içten içe umduklarının tam tersine, Iraklılar sandığa çok yoğun biçimde gittiler.

Üstelik de, deyimin tam anlamıyla ‘kelle koltukta’ gittiler. Zarkavi fasilesinden alçakların terör tehdidine ve seçim günü fiili tedhişe rağmen böyle geniş bir katılımının gerçekleşmesi ise üç kesin olguyu ortaya koyuyor.

* * *

BİRİNCİ olarak, tüm patırdıya, gürültüye ve saldırıya, katliama rağmen Irak halkının ‘káhir ekseriyet’i dünyanın bütün halkları gibi sukûneti ve ‘normalliği’ arzulamaktadır.

Pireyi deve yapan dünya medyasının şişirdiği ve bizim sosyal demokratların da ‘hepimiz Felluce’yiz’ sloganına vardırdığı ‘direniş’ (!) marjinaldir.

İspatı ortada, fanatik tedhişçileri ‘takmayarak’ akın akın sandığa koşan ahali bir anlamda ‘şamatacı azınlık’a karşı ‘sessiz çoğunluk’un okkalı şamarını indirmiş oldu. Yelesi dökülmüş sosyal demokratlarımız ‘hepimiz Iraklıyız’ pankartı asacak mı? Fakat kuşkusuz, Şiiler ve Kürtlerle kıyaslandığı takdirde Sünni Araplar’daki katılım yüzdesinin azlığı bir karşı argüman olarak ortaya sürülebilir.

Ama, bu kısmi boykot ‘aşırılıktan’ ziyade, etno - meshebi nüfusla ters orantılı olarak Saddam yıllarında ‘kaymağı yemiş’ olan bir kesimin ‘ikincilleşmek’ kaygısını yansıtıyor.O halde tekrar saptayalım, Irak seçimleri her açıdan bir ‘halk çoğunluğu’ zaferidir.

* * *

İKİNCİ olarak, yukarıdaki ‘tehdide pabuç bırakmamak’ cesaretine bir de ahalinin sivil ve çoğulcu kültür geleneği yoksunluğu; artı, ‘Bağdatlı Harami’nin çok uzun sürmüş korkunç zulûm ve tasallût dönemi eklenirse, ‘zafer’ daha çok taclandırılmış oluyor.

Tarihindeki ilk seçime böylesine koşmuş bir Irak halkı gerçekten saygı hak ediyor.

Bunun adını da hiç çekinmeden ‘demokrasi açlığı’ diye tanımlayabiliriz.

Şöyle veya böyle, kendilerini bir nebzecik ifade edebilmeye susamış Iraklılar işte ilk fırsatı yakaladıkları an, o demokrasinin ‘temel taşı’nı oluşturan sandığı baş tacı ettiler.

Ve, işgale rağmen Filistin hariç, Arap aleminde bunun başka bir örneği bulunmuyor.

Nitekim, en ‘pro Amerikanlar’ı dahil istisnasız tüm otokratik Arap liderlerin şimdi binbir dereden su getirerek Bağdat’taki oylamaya burun kıvırması bir tesadüf oluşturmuyor.

Hepsi, Irak ‘emsál’inin kendilerine de sirayet edebileceği korkusuyla tir tir titriyor.

* * *

ZATEN üçüncü olarak da, en başta değindiğim ‘W’ rumuzlu Bush’un ‘zafer’i; daha doğrusu ‘demokrasi Jakobeni’ o ‘neo-muhafazakárlar’ın başarısı buradan kaynaklanıyor

Çünkü, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ diye vaftiz edilen ve bölgeye metazori çoğulcu rejim şırıngalamak hedefini güden ‘stratejik savaş’ Irak seçimiyle taktik muharebe kazandı.

Fakaaat, şimdi diplomatik planda da Washington’un elini kısmen rahatlatacak olsa bile, bir defa daha tekrarlıyorum, kazanım henüz yalnız ‘taktik muharebe’yle sınırlıdır. Ne ABD savaşın, ne de Irak normalleşmenin ‘stratejik zafer’ine ulaşmış değillerdir. Bunun mümkün olup olmadığını ise ancak önümüzdeki ay ve yıllarda göreceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları