İntihar mı, suikast mı?

PROF. Dr. Nurullah Aydın, Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyesi...

Aynı zamanda eski savcı ve hákim... Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde ’ceza hukuku’, İletişim Fakültesi’nde de ’medya ve terör’ (istihbarat) dersleri veriyor. Son kitabını ’İstihbarat’ (Kum Saati) adıyla yayınladı... Aydın dün bize ilginç bir yazı gönderdi. Okuyoruz:

"Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekát Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ölümü hakkında bir açıklama.

Adı geçenle ilgili intihar etti iddiası gündemdedir.

Kanaatimce; taşıdığı kimlik, olayın oluş şekli, yer, zaman göz önüne alındığında öldürüldüğü sonucu çıkar.

İntihar ettiğine dair kamuoyuna yansıyan deliller, veriler intihar eden birinin görüntüsünü vermemektedir.

Bunlar:

13 yıldır bu görevini yapan bir yüksek emniyet yetkilisi olması,

Emniyet içi gruplaşmada taraflardan biri olması,

Solak olan birinin elinde barut izi,

Emniyet Daire Başkanı’nın korumasız olması,

Olayın gece geç vakitte olması,

Aracının kara saplanması,

Birlikte yemek yedikleri kişiler,

Yanında bulunduğu ileri sürülen kişinin kimliği,

Olayı gördüğü söylenen ve haber veren kişinin varlığı,

Otopsi raporundaki net olmayan yoruma dayalı yaklaşım,

Terörle kapsamlı mücadele eden askerle birlikte görevini 13 yıldır sürdürmesi,

Terör örgütü ile mücadele eden kilit görevdeki kişilerin herhangi bir yolla suçlanması ve etkisizleştirilmesi, Emniyet’te de benzeri operasyona yönelinmesi.

BU İSME DİKKAT

Türkiye’deki hemen tüm suikastların, ABD ya da İsrail askeri ya da istihbarat üst düzey yetkililerinin Türkiye ziyaretleri akabinde olması tesadüfi değildir. Bu olay öncesinde de ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (dünyanın en büyük elektronik istihbarat örgütü) Başkanı Korgeneral Keith Alexander, bir hafta kadar önce Türkiye’yi ziyaret etmişti.

Faili meçhul tüm üst düzey askeri ve emniyet yetkilileri ve akademisyenlerin öldürülmesinde bu gerçek göz önünde tutulmalıdır.

Bu gibi gerekçeler göz önüne alındığında olayın suikast sonucu işlendiği sonucuna varılabilir."

Türkiye’de ordu ve Kuran üzerine provokasyonlar

UZUN süredir oynanmakta olan oyun kapsamında, Vakit Gazetesi’nce ’Kuran’a hakaret ve saygısızlık ve bununla halkın tahriki’ bölümü sahneleniyor. Tarihte de örnekleri zaman zaman görülmüş olan bu çirkin oyun çerçevesinde; halk Ordu’ya karşı, Kuran’a saygısızlık yapıldığı gerekçesiyle alenen tahrik ediliyor.

Vakit’in internet sayfasında dün yer alan habere göre; "Erzincan’da Kuran-ı Kerim’lerin asker tarafından suç delili sayılarak toplanması ve Kuran okumak için bir araya gelen 9 kişinin ’örgüt kurmak suçlaması’ ile tutuklanarak Erzincan Cezaevi’ne gönderilmesi, STK ve kamuoyu tarafından büyük tepki çekmiş".

Bu konu dinci gazetede son birkaç gündür sıkça yer alıyor. Farkındalar mı bilmiyorum, ama çok tehlikeli işler bunlar. Yönetime yakın bu medya grubunun ateşe benzin dökmek çabası niye? Kimlerin emriyle ne yapmaya çalışıyorlar?

Diğer taraftan, Güneydoğu’da PKK’ya karşı savaşan ve bir bölünmeye karşı durmaya çalışan asker, polis, sivil, tüm kesimler; çeşitli yollarla baskı altına alınıyor, elleri kolları bağlanıyor, dirençleri kırılıyor.

Vakit’in bu haberi, Doğu ve Güneydoğu’da bazı karanlık çevrelerce tezgáhlanmakta olan yeni bir oluşumun, kuzey sınırının hazırlanmasına yönelik olabilir mi acaba? M.Y.

Neden Recep İvedik

HALK bilimci, araştırmacı yazar, eski Güzel Sanatlar Genel Müdürü Nail Tan ’Neden Recep İvedik?’ sorusunun yanıtını yine kendi veriyor:

"Nasreddin Hoca; alık, saf görünüşünün altında kurnaz Türk tipini temsil ettiği için sevilmişti. 16. yüzyılda 40-50 fıkrayla başlayan repertuvarı, toplumun eleştiri gücü haline geldiğinde bini aşıverdi. Kemal Sunal’ın Şaban olarak canlandırdığı saf, alık fakat çıkarlarını gözeten kurnaz yeni Nasreddin Hoca tipinin çok sevilip çok sayıda filminin çekilmesinin sebebi, herkesin onda kendisinden bir parça bulmasıydı.

Yeni Recep İvedik tipi de Türk gülmecesinin bir ürünüdür ve bazı farklarla Nasreddin Hoca gülmece anlayışının devamıdır. Alık, aptal, aynı zamanda ağzı bozuk, kaba ancak çıkarlarını gözetmeye gelince şeytana pabucu ters giydiren bir zekáya sahip. Avrupalının dünyaya yaydığı eski ve yeni Türk kimliğinin perdeye yansıtılması. Eğitimli Türklerin bilinçaltında gizledikleri dürtülerini ortaya çıkardığı için çok güldürüyor. İddia ediyorum, bu tipin 20-30 filmi daha çekilecek ve bilet sayısı hiçbir zaman beş milyondan aşağıya düşmeyecektir. Toplumumuzun gizlerini çözmeyi başaran bu ticari zekáya sadece şapka çıkarılır.

Filmin bir etkisi de sokağa, okullara olmuştur. Recep İvedik gibi bol küfürlü, argo konuşanlarla dolu her yer. Farkında olmadan Recep İvedik toplumu haline geliyoruz. Eğitimciler, kültür adamları ne diyorsunuz bu duruma?Nail TAN-ANKARA

Niye ağlıyorlar

NEDENDİR, bilmiyorum. Son günlerde ağlamak moda oldu. Sayın Başbakan’ın eşi ağladı. Milletvekilleri ağladı. Dün (önceki gün) Bülent Arınç ağladı.

Bugün (dün) de THY yetkilisi ağlıyordu.

Kamerayı gören ağlıyor.

Kameralarda mı bir sıkıntı var acaba?

Maazallah büyüklerimize bir şey olur.

Aman kameramanlar dikkat edin. Sizi gören ağlıyor. Metin KOCABAY
Yazarın Tüm Yazıları