İnsanlık nereye gitti, ne oluyor bize böyle

Sevgili Güzin Abla, artık nasıl bir ortamda yaşadığımıza inanamıyorum. İnsanlar beni korkutuyor.

Çevremdeki insanlara, ilişkilere bakıp ruhum sıkışıyor. Bunalıma giriyorum. Kendi ilişkilerimi bir iki aydan fazla sürdüremiyorum. Herkes o kadar sevgisiz, ilgisiz, duygusuz ki, bunun böyle olduğuna inanmak gelmiyor içimden?

İnsanlar arkadaşlarını ve tabii sevgili olarak seçtikleri kişiyi sadece ve sadece işlerine geliyorsa, onlara maddi imkanlar sunuyorsa, çevre edinmesine yardımcı oluyorsa, iş hayatında yükselmesine fırsat verebilecekse seçiyorlar. Ve bu sevgisizliğin, insanlıktan giderek uzaklaşmanın, merhametsizliğin ve vicdansızlığın en bariz örneklerini gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde de görüyoruz.

Her gün bir şoke edici haber, her gün, bu nasıl insanlık dedirtecek katliamlar? Evet katliamlar var artık?

Eskiden insan öfkeye kapılıp, hakarete uğrayıp birini öldürürdü. Bir bakıma bir nedeni vardı? Şimdi tek kişiyi öldürmekle yetinmiyor, tüm bir aileyi yok ediyorlar.
Sebep mi? Her şey sebep? Ben onu sevdim o beni istemedi, ya da ailesi benimle evlenmesine karşı çıktı, ya da eşimin kötü yola düşmesine neden oldular ( ki bu da kesin değil)?

Bütün bunların başı sevgisizlik? İnsana hayvana, herkese karşı sevgisiz ve acımasızlar. Bugünkü gençliğin en birinci özelliği duyarsızlık, büyük bir boş vericilik?

Abla işte bu nedenle bunalımdayım. Hiçbir şey artık bana mutluluk vermiyor. Büyük bir güvensizlik ve korku içinde yaşıyorum. Ben hiç normal biri olamayacağım galiba.
RUMUZ: BU NASIL DÜNYA

Sevgili oğlum, dediğin gibi, bugünkü ortamda normal olmak mümkün mü ? Hele hele biraz duygusal biriysen, çevrenle uyum sağlamakta güçlük çekiyorsun. Gerçekten çok sağlam olmak gerekiyor. Çok da dayanıklı. İşte senin gibi hayata bakıp da “insanlık bu mu, yaşamın amacı bu mu” gibi düşüncelere kapılmadığım anlar yok mu sanıyorsun...

Son zamanlarda gazetelerde, çevrende, televizyonda insanı insanlığından utandıracak olaylara, insanlara rastladıkça, mutlu olabilir mi gerçek anlamda insan gibi
insan...

Gün geçmiyor ki, yüreğimi burkacak, beni alt üst edecek bir olayla, bir sorunla, bir acı haberle ya da ülkem adına üzüleceğim bir sorunla karşılaşmayayım.
İnsanoğlu doğadan, doğal ortamından uzaklaştıkça ruh sağlığı bozuluyor. Köylerinden memleketlerinden kopup gelen o aslında çok yürekli, çok sade ve tertemiz Anadolu insanı, sanki büyükşehirlere geldiğinde canavarlaşıyor.

Hepimiz sokağa çıktığımız andan itibaren bizi ezen bir kalabalık içinde yok olup eriyiveriyoruz. Seni ve düşüncelerini çok iyi anlıyorum... bu duygusal ve düzgün yapınla, elbette karşılaştığın pek çok insanda, arkadaşlar arasında, kendine uygun birilerini bulmakta zorlandığını da tahmin edebiliyorum.
Belki benim yaşıma gelince, biraz daha hoşgörüye, biraz daha her şeye kolay katlanabilecek güce erişmek mümkün ama inan benim için bile yine de hiç kolay olmuyor.

Bu arada tabii ki seni çok iyi anlıyor olmam yaşadığın sorunlara ve bunalıma çözüm getirmez ama aldığım birçok mektubun da senin duygularını yansıttığını söyleyebilirim. Belki biraz psikolojik tedavi görmen seni rahatlatabilir.

İhanetini gördüm oyununa daha fazla alet olmadım

Sevgili Feyza Abla, sizinle içimden geçenleri paylaşmak istiyorum. Yayınlarsanız çok sevinirim. Ben orta yaşlı, güzel ve bakımlı bir kadınım; zamansız da olsa birini çok sevdim, taparcasına... Ona inandım, güvendim. O da beni sevdi belki, bilemiyorum. Onunla bir beraber, bir ayrıydık. Bazı nedenler bizi ayrılıklara zorluyordu. Ama onsuz da yapamıyordum. Onun için evimden barkımdan oldum, onun için mücadele verdim, onun için acı çektim.

Hep onun bana olan sevgisine inanarak. Ayrıyken hep ona kavuşacağım günü hayal ederek yaşadım, beraberken de her an kaybedeceğim korkusuyla. Ona inandım, özü sözü bir olan, mert ve dürüst erkeğim diye benimsedim onu. Ama maalesef inişli çıkışlı bir beraberliğin üçüncü senesinde, bana ilişkimizi bitirdiğini, hayatına başka birini soktuğunu söyleyemedi.

O cesareti, o mertliği gösteremedi. Söyleseydi o an bitirirdim, sevsem de aradan çekilmesini bilirdim. Ama o bana ihaneti yaşatmak istedi, canımı acıtmak istedi, başardı da...

Kendini de benden sökercesine aldı. İhaneti sevgimi nefrete dönüştürdü. Meğer o inandığım, adam gibi adam değilmiş. Bence böyle erkekler kendisiyle barışık olmayan, kompleksli erkekler, aslında özlerinde sorunlu kişilikler. İhanetini gözümle gördüm daha fazla oyununa alet olmadım. Nefes aldığım, yaşadığım sürece ondan nefret edeceğim, çünkü bunu hak etmedim.

Şimdi mutluyum, içimdeki onu bitirebildim, gönlümden onu söküp atabildim. Onun gibiler, anlık mutluluklar yaşasınlar yalan dünyalarında? Özünde kendilerini kandırıp gerçek sevgi, mutluluk nedir bilmesinler, çünkü buna layık değiller? Hiç kimsenin, kadın veya erkek, karşısındakinin duygularıyla oynamaya hakkı yok.
Böylesine ihaneti yaşayanlar da, içlerinde bitirsinler, silsinler ve bir damla gözyaşı dahi dökmesinler?
RUMUZ: HİÇ DEĞMEZ

Yaşadığın ihanet elbette ki seni kırmış, parçalamış ama ondan nefret etmen, yaşamın boyunca kin duyacağını söylemen yanlış. Çünkü bu nefret aslında seni de boğacaktır. Madem içindeki sevgiyi bitirdin, rahatladın, o halde nefreti de unut. Eğer bir suçu varsa, yaşam ona sana yaptığı haksızlığı anlatacaktır. Bir gün uyanıp “ ben o kadına yaptıklarımın acısını çekiyorum” diyecektir. Zaten işte o gün, senin günün olacaktır. Ama bu tamamen Tanrı’ nın adaletidir. Sen beddua etme, nefret etme, madem yüreğinden tamamen sildiğini söylüyorsun, aklından da silmeyi başarmalısın.
Yazarın Tüm Yazıları