İmdat futbol!

Aslında o ruh halinde olmak, daha doğrusu o ruh halini anlamak isterdim galiba.

Haberin Devamı

Maç öncesi heyecanlanmak, yerinde duramamak, bağıra çağıra konuşmak, maç izlerken kudurmak, takımının her golü kaçtığında bolca küfrederek kahrolmak ve daha fazlası tabii:
Kazanınca ultra delirmek, saçma sapan hareketlerle sevinç gösterisi yapmak ya da kaybedince oraya buraya saldırmak, zıvanadan çıkmak, ortalığı savaş alanına çevirmek...
Futbol takımı taraftarı olmak çok acayip bir şey.
Bu işi öyle ucundan ya da kibarca kotarmanın bir yanı yok.
Gayet ve direkt hoyrat olmak makbul. 
Cumartesi gecesi de öyle yaşandı ve bitti nitekim.
Bir yandan çocukluktan gelen Galatasaraylılığı yeniden cilalayıp parlatarak bir kuple sevindim.
Bir yandan da çığlık çığlığa yaşanan hoyratlığı gördükçe “Ne zaman bitecek bu yahu?” diyerek sıkıldım.
Cumartesi gecesi koca ülke oyuncaklarını paylaşamayan anaokulu çocukları gibiydi.
Bir ara okulun müdürü (Başbakan) bile devreye girdi, kupa krizi yüzünden...
Neyse ki bitti gitti.
Oyuncak kırıp dökerek de olsa paylaşıldı ve işte bugün hain pazartesi, tüm çocuklar işinin başına birer yetişkin olarak geri dönmek zorunda kaldı.

Haberin Devamı

Mevzular arası trekking

- TWITTER KOVULMALARI
Önce Fransa’nın önde gelen radyo kanallarından RTL’in spor muhabiri Pierre Salviac, son olarak da Ergun Babahan.
İkisinin de ortak özelliği, Twitter’da yazdıkları yüzünden işlerinden olmaları.
Salviac, son seçimlerde cumhurbaşkanı seçilen François Hollande’ın gazeteci sevgilisi Valerie Trierweiler’i ima ederek şu tweet’i atmıştı:
“Bayan meslektaşlarım iyi sevişin, bir gün Fransa’nın First Lady’si olma şansınız var.”
Ergun Babahan ise Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası Twitter hesabından “Bu kupa ABD’ye girsin” yazdığı için büyük tepki gördü ve hemen ardından yazı yazdığı gazetelerden biri (Today’s Zaman) onu işten çıkardı.
Yazılanların içeriği bir yana (ki savunulacak bir yanları yok), bu iki olay aslında her meslekten insana şunun altını çizer nitelikte:
Sosyal medyada sen sadece sen değilsin.
Yazıp çizdiklerin çalıştığın kurumu da bağlıyor.
140 karakterini ona göre ölç biç tart...
Peki bu ne kadar doğru? Ya da şöyle söylemeli: Nereye kadar doğru?
Şimdi bunun tartışılması gerekiyor.

Haberin Devamı

- BİR PEMBE TABLO ANKETİ
Türkiye’deki genç internet kullanıcılarının eğilimleri belirlenmiş.
Belirleyen de bir anket. Alternatif Bilişim Derneği’nin anketi.
Fakat anketteki pembe tablo hiç de inandırıcı değil.
Çünkü gençler haber, film, müzik, sanat, edebiyat ve sağlık dışında internette başka konularla pek ilgilenmiyormuş.
Onca çöpçatan, sanal kumar/oyun sitesi laf olsun diye varmış yani.
Bu anketin sonucu “Sürekli belgesel izlerim” demenin bir başka versiyonu gibi!

- VE BÜLENT ERSOY
Hafta sonunun bir diğer mevzusu elbette “Beyaz Show”a konuk olan Bülent Ersoy’du.
Açıkçası Ersoy’un şart koştuğu filtreye, şatafatlı dev koltuğuna filan şaşırmadım ama şuna şaşırdım:
Bülent Ersoy çıkarken son dakika önüne kırmızı halı serilmesine.
Bir tuhaf görüntü oluştu ekranda.
Önce kırmızı halı serildi.
Sonra Beyaz bizzat gitti, kırmızı halıyı tekrar toparladı tekrar serdi, filan.
Ne olduğunu tam anlamadık zaten.
Ama bu kadar abartmaya ne gerek vardı?
Zaten Ersoy’un kendisi abartılı bir hadise.
Benzersiz bir enstalasyon.

Yazarın Tüm Yazıları