İlk iftar...

AİLE geleneğidir bizde.

İlk iftarda, herkes sofrada olur... "İşim uzadı, arkadaşlarla iftar edeceğiz" falan yok. Kural kesin. Herkes evde olacak.

Bastım marşa...

Saat 17.50...

Güneşli’den Göztepe’ye 32 kilometre yolum, topun patlamasına 1 saat 38 dakika vaktim var. Hanım pide istedi, 10 dakikada onu alsak, 1 saat 28 dakika.

*

Gözüm yolda, kulağım radyoda, haberleri dinliyorum... Spiker anlatıyor, "Cumhurbaşkanı, kazayla su içti!"

Sezer içince, saygısız.

Gül içince, kaza!

Saat 18.05...

Ataköy’ün yanında duruyoruz.

Trafik de ramazan dolayısıyla niyetli... Ama "kötü niyetli..." Adım adım!

Gecikir miyiz dersin?

Yok canım, o kadar da değil, bozma kalbini, spiker başka habere geçti, onu dinle... Şişli Belediyesi bin kişilik iftar çadırını, 2 bin 500 kişiye çıkarmış; Ermeni Patriği Mutafyan da oradaymış... Bu yıl 1.5 milyon kişi çadırda iftar yapacakmış.

Sevmeyiz gösterişi!

Bu gidişle statlarda yapacağız iftarı.

18.12...

Ben tam, statlarda iftar nasıl olur acaba diye düşünürken, öbür haber... "Emre, basın tribününe geçirdik işareti yaptı!"

Namazında niyazında çocuktur... Ahlaklı!

Neyse, onu yarın yazarız.

18.37...

Merter’de dinliyorum... "Bir hafta önce faiz indirimi yok diyen Merkez Bankası, sürpriz şekilde faiz indirdi..."

Normal.

IMF heyeti anca dün geldi... Bağımsızdır bizim Merkez, kimseyi dinlemez!

19.10...

Haliç’teyim. Hálá. Küfür etsem, alacağımız sevap da gidecek. Sabır.

19.28... Ezan.

Direksiyondayım!

İnsan yanına bisküvi misküvi alır di mi... İstanbul’da yaşadığını unutursan, olacağı bu!

Aç bakalım şimdi orucunu sigarayla.

19.29...

Bakıyorum etrafıma...

İlaç için bir tane satıcı yok. Lazım olmadığı zaman arabanın önüne yatarlar cep telefonu kulaklığı satmak için, bir şişe su lazım olduğu zaman ara ki, bulasın...

19.32...

Patrik çorbadan tavuğa geçti, ben Çağlayan’dan Mecidiyeköy’e geçemedim.

19.37...

Berlin’de top patladı!

Şaka şaka... Saat farkı var Allah’tan. Teselli.

19.43...

- Birader baksana.

- Buyur abi.

- Ne satıyorsun?

- Şarj aleti.

- Yenir mi?

- Anlamadım abi...

- Boşver kardeşim, boşver, asabım bozuk.

19.50...

Bana sorarsanız, statlardan önce, köprü girişlerine mobil iftar çadırları kurulmalı... Ya da iftar otobüsü filan... Veya, OGS’ye çorba çeşmesi takılmalı... Geçerken uzatacaksın bardağı, mercimek akacak!

Tansiyonum mu düştü, nedir...

19.55...

İşte o adam! Dünyanın en güzel insanı... Káğıt helvacı!

- Gel koçum, koş...

- Kaç tane abi?

- 8 tane ver...

6’sını rahat yerim, 2’sini de pide bekleyen hanıma götürürüm artık.

20.00...

Köprüyü geçiyorum. Nihayet. Patrik de güllaca geçmiştir herhalde.

20.10...

2 saat 20 dakika oldu.

Belim ağrıyor, bir daha da bedava verseler bile káğıt helva yemem, midem kalktı... Haberler devam ediyor, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, umre için Mekke’de..." Ne güzel! Ben, Fenerbahçe Stadı’nın yanındayım. Başkan buraya, yumruk havaya!

20.17...

Evdeyim. Şükür. Hanım isyan tabii.. Malum, ne kadar şirinlik yaparsan yap, káğıt helvadan pide olmuyor! Atıyorum zeytini ağzıma... Yazıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları