Herşey yolunda

ÇOK katlı, yüksek bir binadan düşen adamın hikayesini biliyor muydunuz?

Her kattan geçtiğinde, kendi kendini mırıldanıp rahatlatmaya çalışıyormuş;
Buraya kadar her şey yolundaydı... Buraya kadar her şey yolundaydı... Buraya kadar her şey yolundaydı...
Nasıl düştüğünüzün önemi yoktur oysa.
Önemli olan nasıl yere vardığınızdır ve bir düşüşün güzel olduğuna inanmak ya da güzelleştirmek de sizin yeteneğinize, kendinizi ikna kabiliyetinize bağlıdır.
Güzel bir düşüş hikayesidir “La Haine.”
1995 yılı Mathieu Kassovitz’in yönetmenliğini yaptığı bir siyah- beyaz film.
Paris varoşlarında yaşayan üç göçmen gencin bir gününü anlatır.
Kimsenin farklı bir renge tahammül edemediği bir dünyada, her toplumun “diğeri”nin artık kaçınılmazcasına yaratıldığı, ara renklere nefret duyulan, nefretin kine dönüştüğü bir gezegende La Haine’nin siyah beyaz olması da bir tesadüf olamaz.
Elbette benim de bugün size “La Haine”den bahsetmem tesadüf değil.
Ama kötü bir kelimenin komik gelebilecek güzel bir çağrışımı diyebiliriz
Hain...
Kelimelere karşı hassasiyetimi ve zayıflığımı bilirsiniz değerli okuyucu.
Bu da özellikle yanlış ya da haksız yere sarf edildiğinde tıpkı bir silah işlevi görerek kolaylıkla yaralaması ya da öldürmesi anlamına gelir beni.
Tıpkı dün posta kutumda bulduğum “Hain” diye başlayan ileti gibi...
Kızgın bir yağ o anda saçlarımdan ayaklarıma kadar dökülür sankiw ve her yerimi yakar.
“Hainsin çünkü bu milletin değerlerine ve kutsal aile yapısına kendilerinden şüphe duymasına neden olacak farklı tuhaf...”
Bildiğiniz yanmak olur benimki... Beynim, kafatasım yanarken, kalbime bir sızı çöker.
“Fikirlerinle zehirliyorsun. Yazılarını okuyorum? Hainsin görüyorum.”
Bu durumda kendimi kandırmayı tercih ederek, hiç söylenmemiş olmasına inandıramadığım beynime karşı, kelimenin çağrıştırdığı ne varsa yazar, üstlerinde hızlıca düşünür sürekli tekrarlayarak yabancılaşmaya ve bir süre sonra hiçbir şey hissetmemeye çalışırım.
Psikolojide bunun yeri var mı bilmiyorum, sadece çocukken oluşturduğum savunma mekanizmalarından biri.
“Hainsin çünkü, içi çürümüş, kokmuş dediğin geleneklerle bu millet...”
O zamanlar yüksek bir ağacın tepesine çıkar ve rahatsız eden şey ya da kelimeyi bağırarak tekrar ederdim ve tabii ne yazık ki şimdi böyle bir şansım yok. Ne doğru dürüst bir ağacım var çevremde, ne de varsa bile buna cesaret edecek çocuk ruhum. Çağrışan kelimeleri bulup yazmak ve yabancılaşıp üzülmemek istiyorum. Çalışmaya başlıyorum, yazıyorum ardı ardına. Bir anda unutuyorum kelimeyi.
Ve o film geliyor aklıma.
“La Haine.”
Bir de o filmde sorulan çok derin manası olan güzel soru:
“Tanrıya inanır mısınız?
Yanlış soru!
Tanrı bize inanır mı?”
Düşüşünü “Her şey yolunda” diye güzelleştiren tanımadığım bir adamı düşünüyorum.
Hatırlattığı o güzel film için müteşekkir kalıyorum...
Yazarın Tüm Yazıları