Bir davayı sonuca bağlayan ve hüküm verilmesini sağlayan tüm belgelere delil denir. Edille ise bu kelimenin çoğuludur. Arapça kökenli bir kelime olan şer'iye, din ile ilgili olan hükümler anlamına gelir. İslam fıkhında, hüküm vermek için kullanılan tüm yöntemler edille-i şer'iyye olarak adlandırılmıştır. Bu kavram Hz Muhammed'in vefatından sonra 8. yüzyılda ortaya çıkmıştır. İslam literatüründe önemli bir kavram olan Edille-i Şer'iyye'yi örneklerle derledik.
#Edille-İ Şer'iyyeŞerriye ve Evkaf Vekaleti Türk hükûmet sisteminde ilk yıllarda yer alan sonradan kaldırılmış bir bakanlıktır. "Şeriyye" sözcüğü din işleri, "Evkaf" ise vakıflar anlamına gelmektedir. Osmanlı'da din hizmetleri ile ilgilenen Şeyhülislam makamı ile Vakıf malları ile ilgilenen Evkaf-ı Hümâyun Nezâreti'nin hizmetleri 2 Mayıs 1920 tarihli TBMM kararı ile yeni kurulan Şeriyye ve Evkaf Vekaleti ile devam etmiştir.
#Şeriye Ve EvkafDilimize Arapçadan geçmiş olan rüsum kelimesi, resm sözcüğünün çoğul halidir. Resm ise hem vergi hem de resim ve suret anlamına gelir. Bu kelime aynı zamanda, kaide, merasim ve yöntem manasında da kullanılır. Rüsum ne demek? Rüsum TDK sözlük anlamı nedir tüm detayları ile derledik.
İslam peygamberi Hz. Muhammed döneminde din uğruna gerçekleşmiş olan pek çok askeri harekat gerçekleşmiştir. Bu anlamda karşımıza seriyye kelimesi karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle serriye kelimesinin anlamı pek çok kaynakta araştırılmaktadır. Peki seriyye nedir, ne anlama gelir? Seriyye olarak kabul edilenler nelerdir? Sizlere seriyye kelimesi hakkında merak edilenleri detaylıca derledik.
#Seriyye NedirArapça kökenli bir sözcük olan siyaset kelimesi, devleti yönetmek, idare etmek ve düzene koymak anlamına gelir. Dilimize Farsçadan geçmiş olan name sözcüğü ise kitap ve risale manasında kullanılır. Bu iki kelimenin birleşmesiyle oluşturulan siyasetnameler, devlet yöneticilerine öğüt vermek amacıyla yazılan eserlerin ortak adıdır. Türk tarihinin ilk siyasetname örneği nedir? Yazarı kimdir? İşte, merak edilen tüm detaylar.
#İlk Siyasetname Örneği Nedir?İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Koordinatörü Nazan Moroğlu, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ‘3 Devrim Yasası’yla, ülkemizde çağdaş, demokratik ve laik bir ulus-devletin temellerinin nasıl atıldığını anlatıyor: 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 429 sayılı birinci yasayla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamak üzere Şeriyye-Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekâletleri kaldırılmış, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı; Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genel Kurmay Başkanlığı kurulmuştur. Kanunun 1. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti’nde halkın işleri ile ilgili yasaları yapmaya ve yürütmeye yalnız TBMM ile hükümet yetkilidir” denilerek milletin egemenlik hakkının sadece yetkili organlarca kullanılabileceği vurgulanmıştır. 3 Mart tarihinde kabul edilen ikinci kanun, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur. Bu kanun ile yurttaşlar arasında duygu, düşünce ve kültür birliğinin, dayanışmanın sağlanması amaçlanmıştır. İlkokuldan başlayarak ‘eğitim birliği’ ilkesine bağlı kalmak, kadın-erkek ayrımı yapmadan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine bağlı kuşakların yetiştirilmesini sağlamak hedeflenmiştir.
#YAZARİttihat ve Terakki maceraperestleri, 1909’daki ihtilalle yalnız Sultan Abdülhamid’i tahtından alaşağı etmedi; ülkede var olan kurulu düzeni yıktı ve onun yerine ne getireceklerini bilememenin şaşkınlığı içindeydiler. Bu yüzden on seneye kalmadan koca bir imparatorluğu paramparça ettiler.
#YazarÇin gibi büyük ve istediğini yapan, hele şimdi yeni bulunan gaz ve maden kaynaklarının dolu olduğu, adeta Mendeleyev cetvelinin bütün elemanlarının bulunduğu Sincan (Doğu Türkistan) gibi eyaletlerde Uygurlara büyük baskı var. Bilgiler ve belgeseller korkunç. Geniş kitleler kamplara toplanıyor, işkence ve beyin yıkama metotları uygulanıyor.
#YazarBenim tanıdığım Can Yücel hangi kanatta olursa olsun acımasız bir hicivciydi. Bununla birlikte özel hayatında hatta kendi sanatçı ve edip dostlarıyla ilişkilerinde kolay kin tutmadığını, hafif tertip vefasızlıklara ve entrikalara aldırış dahi etmediğini biliyorum. Belki bu gönül genişliğinden dolayı bir de Datça ikliminden 73 sene yaşadı. Son yıllarını Datça’da geçirdi. Bir gitti, “Ben buradan bir daha gelmem” dedi.
#Yazarlar