Datça’da Can Yücel günleri

Benim tanıdığım Can Yücel hangi kanatta olursa olsun acımasız bir hicivciydi. Bununla birlikte özel hayatında hatta kendi sanatçı ve edip dostlarıyla ilişkilerinde kolay kin tutmadığını, hafif tertip vefasızlıklara ve entrikalara aldırış dahi etmediğini biliyorum. Belki bu gönül genişliğinden dolayı bir de Datça ikliminden 73 sene yaşadı. Son yıllarını Datça’da geçirdi. Bir gitti, “Ben buradan bir daha gelmem” dedi.

Haberin Devamı

CAN Yücel modern Türk edebiyat tarihinin en ilginç kişiliklerindendir ve benim tanıdığım Can Yücel hangi kanatta olursa olsun acımasız bir hicivciydi. Bununla birlikte özel hayatında hatta kendi sanatçı ve edip dostlarıyla ilişkilerinde kolay kin tutmadığını, hafif tertip vefasızlıklara ve entrikalara aldırış dahi etmediğini biliyorum. Belki bu gönül genişliğinden dolayı bir de Datça ikliminde 73 sene yaşadı. Çünkü Can Yücel sağlığına dikkat etmeyen, dilediği gibi yaşayan bir şairdi. İnsanlara olan sevgisini ilk önce eşine ve çocuklarına verirdi, dostlarına da üleştirecek gönül bağı her zaman vardı.

Datça’da  Can Yücel günleri

Haberin Devamı

Aslında herkes bunu hissederdi. “Eskici diye çığırıyor adam sokaktan / Müşteki bir sesle” diye başlayan dörtlüğü benim tarihçiliğimdeki nostaljiyi makaraya alan bir deyiştir. Hiç kızmadım. Hatta kendimi tartmama neden oldu.

Son yıllarını Datça’da geçirdi. Bir gitti, “Ben buradan bir daha gelmem” dedi. Eski Datça’daki mezarlığı her yaştan ziyaretçiyi çekiyor.

ALIŞILMIŞIN ÜSTÜNDE RESTORASYON

Geçen haftaki Can Yücel günlerini Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi (UKKSA) Başkanı Nevzat Metin ve yardımcısı flamenko sanatçısı da olan Emine Özkarslıoğlu, Datça Belediyesi Başkanı Gürsel Uçar elbirliğiyle düzenlediler. Eski Datça’nın ortasında Mehmet Ali Ağa Konağı Türkiye’de alışılmışın çok üstünde titiz ve bilgili bir restorasyonla konaklamaya açılmış. Kalınacak, hiç değilse oturup bir şey içilecek, o da olmadı gezilip görülecek bir abide. Restoratör firma sahibi Sena Pir Datça’daki 10’dan fazla konak yavrusunu da aynı biçimde restore ettirmiş.

Kitle turizminden ve betonlaşmadan henüz uzak kalan Datça’nın sağlıklı havası, güzel tabiatı ve coğrafyası bu tip bir mimari ve çevre korumasını da yaşatırsa Türkiye’nin Akdeniz-Ege sınırını tespit eden muhteşem bir yarımadası ilelebet baki kalacak demektir.

UKKSA önemli bir uluslararası atölye. Her yerden gelen sanatçılar fevkalade usta işi ve yaratıcı eserlerini orada yapıyor ve bırakıyorlar. Ben bu merkezi çok yararlı, sevimli ve herkes için vakit geçirilecek bir yer olarak gördüm.

Haberin Devamı

Datça’da  Can Yücel günleri

Knidos Akademisi denilen atölye ve sanat merkezi Yakaköy’de. Yakaköy tıpkı Datça gibi eski bir yerleşim yeri. İki hafta evvel bizleri terk eden Fatma Mansur da bu köyün yakınındaki Sındı köyü mezarlığında gömülü. Hiç şüphesiz ki Datça’nın önemli bir anıtı da Knidos harabeleri. Türkiye’nin batıdaki en uç noktasında, Ege ile Akdeniz’in kesiştiği noktada bulunan Knidos kazıları el’an devam ediyor ve eski dünyanın bu önemli deniz kenti hem denizden hem de karadan ziyaret edilebilecek durumda. Anadolu’nun eskiliğini ve ihtişamını ilginç bir tabiatın ortasında görmek isteyenler mutlaka ziyaret etmeli.

 

ÜRETKEN BİR HOCAYDI

Datça’da  Can Yücel günleri

BU hafta salı günü Türk sanat tarihçilerinin Anadolu sanatı ve Uzak Asya üzerinde bilgi sahibi bir üyesi memleketi Yozgat’ta toprağa verildi. Biyografilerde az rastlanan bir özellik, doğduğu şehirde hayata veda etmek. Çapanoğulları ailesinin tarihini, şeceresini ve Yozgat’ta yaptıkları eserleri de son senelerde yayınlamıştı. Doğumundan beri muhtelif şehirlerde okumuş ama bunlar genellikle Orta Anadolu coğrafyasıyla sınırlı. Ömrünün uzun bir bölümünü Ankara’da geçirdi, tabii memleketine sık sık gitmek, yazıları Yozgat’ta geçirmek alışkanlığından vazgeçmemiş. Ülkemizdeki profesyonel turizm rehber kurslarındaki devamlı öğreticiliğiyle tanınıyor. Kazakistan’daki Yesi ve Hoca Ahmet Yesevi Türbesi restorasyonunda, Moğolistan’daki Türk anıtlarındaki çalışmalarıyla biliniyor. Üretken bir hocaydı. Bir düzine kitap ve 100’e yakın inceleme makalesi var. Son olarak kendisini Milli Saraylar Bilim ve Değerlendirme Kurulu üyeliğinde tanıdım. Mesleğine düşkün, değerli makaleleri ve kitaplarıyla Anadolu-Selçuklu, Osmanlı dönemini incelemiş bir hocaydı.

 

Haberin Devamı

ARŞİVLERİN CUMHURBAŞKANLIĞI’NA BAĞLANMASI DOĞRUDUR LAKİN TAYİNLERİN SORGULANMASI GEREKİR

OSMANLI Arşivleri 1980’lerde Hasan Celal Güzel’in müsteşarlığı sırasında önemli bir hamle yaptı. Bu tamamen onun kişiliği, çalışkanlığı ve sebatıyla ilgilidir. Bir anda sayısı onları, giderek birkaç yüzü bulan uzman alındı. Bu uzmanların peyderpey alınışı mesleğe ilgiyi uyandırdı. Hem Osmanlıca hem de yabancı dil bilen kimse pek azdır. Hatta arşiv araştırmacıları arasında bile Hariciye Nezareti’nin dili olan Fransızcayı ve Osmanlı belgelerini birlikte okumak sadece Sinan Kuneralp’te görülür diye biliriz. Uzmanlar zamanla doğrusu iyi yetiştiler.

Son düzenlemede arşivlerin herhangi bir bakanlığa değil Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması doğrudur. Lakin açıklanmayan sebeplerle, Osmanlı arşivinde tasnif edilmeyi bekleyen hâlâ milyonlarca evrak dururken 200’e aşkın arşiv uzmanının mesleğin ihtisasıyla ilgisiz yere tayin edilmesi doğrusu sorgulanması gereken bir karar.

Haberin Devamı

Şüphesiz ki Ankara’daki Tapu Kadastro, bakanlıklardaki Osmanlı döneminden kalan ve maalesef bugünlere kadar çok iyi korunamayan evrak (mesela Maarif Nezareti-Vekâleti) uzmanları bekler. Yine Ankara’da tutulan şeriyye sicilleri, Cumhuriyet Arşivi uzman ihtiyacı içindedir ama bazı tayinlerin arşivciler için fazla dar bir alan olduğu ortada. Geçen zamanla yeni teşkilatlanmanın düzelmesi gerekir.

Yazarın Tüm Yazıları