Güle güle Mösyö Montignac

Hedonistlerin kahramanı, kilosuyla derdi olanlar arasında 90’lı yılların en ünlü ismi, Fransız diyet mucidi Michel Montignac, 22 Ağustos’ta öldü. Kendisi bir oksimoronu yerle bir etmiş, yiyerek zayıfla diyerek, bundan 20 yıl evvel hepimizin gönlünü fethetmişti

Montignac Diyeti’ni duyduğumuzda 1990’lı yılların ortasıydı. Herkes bunu konuşuyordu: Beyaz un ve şeker dışında istediğiniz her şeyi yiyebiliyor, üstelik bir kadeh şarap bile içebiliyordunuz. Tek kural vardı; karbonhidratla proteini karıştırmayacaksın. Buna uyduktan sonra kaz ciğeri, çikolata, kocaman bir şinitzel, mantı (kepekli undan yapıldığı sürece), canınız ne çekerse yiyebilirdiniz.
İsmini mucidinden alan bu diyete derhal biat ettik tabii. Kibrit kutularıyla işi yoktu çünkü, adam “istediğin kadar ye” diyordu. Üstelik bol keseden ahkam da kesmiyordu, kendi üstünde denemiş 3 ayda 14 kilo vermişti.
Geçen ay 66 yaşında, prostat kanserinden ölen Michel Montignac, bir tıp uzmanı, eğitimli bir diyetisyen de değildi üstelik. Genetik obezite sorunu olan bir aileden geliyordu, insan kaynakları uzmanıydı. Büyükbabası ve babası 120 kilonun üzerindeydi, kendisi de pek narin sayılmazdı. Güney Fransa’da, hayatın iyi yemek olduğu bir bölgede yaşıyorlardı. Ancak Montignac bir ecza şirketinde çalışıyordu ve elinin altında pek çok araştırma vardı. Kendi kilo sorununu çözmek için bu araştırmaları incelemeye başladı. Sonunda ne kadar yediğinin değil, ne yediğinin önemli olduğu sonucuna vardı.
Karbonhidratları iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayırdı. Kötüler grubundaki mısır, patates, beyaz un, beyaz ekmek ve beyaz pirinç kan şekerini yükseltiyordu. Bu da pankreasın insülin salgılamasına neden oluyordu.
Bir tezi daha vardı; klasik diyet yöntemlerinde (kalori hesabına dayalı) vücut, hayatta kalma iç güdüsüyle yağ depolamaya başlıyordu. Bu da kilo kaybını zorlaştırıyordu. 1993’te New York Times Gazetesi’ne verdiği bir röportajda, geleneksel diyet yöntemlerinin tıpkı komünizm gibi bir efsane olduğunu ve yine tıpkı komünizm gibi çökmeye mahkum olduğunu söylemişti. Elbette karşı cenahtan sesler yükseldi, asıl üçkağıtçının Montignac’ın kendisi olduğu iddia edildi.
Ama onun yöntemi kapış kapış gidiyordu. Fransa’da kendi adını taşıyan restoran, mağaza ve spa’lar açtı. Yazdığı 20 civarında kitap, 25 dile çevrildi, milyonlarca sattı.

Tadınızı yerine getirecek 20 öneri

Yaz bitti, tatil bitti, aylaklık günleri bitti. Okullar açılıyor, iş başı yapılıyor, havanın kapalı olduğu günlerin sayısı artıyor, trafik yeniden berbat. Ama belki de yazla vedalaşırken bile hayattan zevk almak mümkün

1. Spora başlayın. Egzersiz endorfin salgılamanızı sağlar, mutlu hissedersiniz. Hem de sebatkar olursanız önümüzdeki bahar kilo vereceğim diye fazla acı çekmezsiniz. Spor salonuna gitmek pahalı geliyorsa bir bisiklet alın. Olmadı yürüyüşe çıkın.
2. Mevsimi geçen yazlık çiçeklerin yerine yenilerini ekin.
3. Yeni bir şey öğrenmeye başlayın.
4. Her hafta düzenli olarak aylaklık hakkınızı kullanın.
5. Tam zamanıdır, haftasonu yakın çevre yürüyüş turlarına katılın.
6. Kaç zamandır aklınızın bir köşesini kurcalayan ama elinizin bir türlü gitmediği evdeki fazlalıklardan bu haftasonu kurtulun. Mesela gardrobunuzu gözden geçirin.
7. Çöplerinizi ayırmaya başlayın. İnsanlık için iyi bir şey yapmaktan iyisi yoktur.
8. Yazın kaçırdığınız filmlerin DVD’sini alın, her haftasonu iki tanesini izleyin. Bu arada yeni sezon TV dizilerinden birini seçin ve abonesi olun.
9. Alışveriş yapmasanız da çarşıya çıkın. Birkaç ay sonra giyeceğiniz kıyafetleri görünce kış gelsin diye sabırsızlanabilirsiniz.
10. Yaz tatili yüzünden dört bir yana dağılan arkadaşlarınızla yeniden buluşmaya başlayın.
11. Eve harcayacak tek kuruşunuz olmasa bile, en azından eşyaların yerini değiştirin.
12. Cep telefonunuzun melodisini değiştirin.
13. Uzaktaki birine kart atın ya da mektup yazın.
14. Hep ileri attığınız diş kontrolünü artık yaptırın.
15. Eve servis yapan bir bahçeyle anlaşın, her hafta kapınıza taze sebze-meyve gelsin.
16. Bugüne kadar hiç denemediğiniz bir yemeği yapın.
17. Ekonomik zorluk çeken bir öğrenciye burs verin. Bunun için sivil toplum örgütlerinden yardım isteyebilirsiniz. İnanın çok büyük paralar gerekmiyor.
18. Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen ve Kemal Sunal’ın bir arada olduğu herhangi bir filmi seyredin.
19. Kendinize bir pikap alıp, eski plakları toplamaya başlayın.
20. Bunların hiçbiri işe yaramıyorsa, Alain de Botton’un Felsefenin Tesellisi adlı kitabında kendinize bir teselli arayın. Kitabı okurken Norah Jones’un son albümünü dinleyebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları