Gökçek’e basit bir soru: memur ömrü boyunca kaç ev alabilir?

Yıllık izin, iş seyahatleri derken sizlerle üç hafta ayrı kaldık. Bu süre içinde yazılması gereken ama benim köşeme aktaramadığım çok şeyler oldu.

Örneğin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu fakirlik edebiyatı yaparken yüzme havuzlu villa almakla suçladı ve ortalığı ayağa kaldırdı. Gerçi işin aslı sonradan anlaşıldı ama suçlananı didik didik edenler söyleyeni hiç mercek altına almadı. Hele ki söz konusu olan villaysa! Hani bizim ‘Dinime küfreden bari Müslüman olsa’ diye ünlü bir deyişimiz var ya, tam bu yaşananlar için söylenmiş gibiydi. Tatil mevsimi olduğu için olayları kaçıranlar için filmi başa sarıp yaşananları ve gerçekleri hatırlatarak konuyu aktarayım.
Referandum sürecini yaşadığımız günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Ak Partililerin gözüne girmek için Melih Gökçek durup dururken Beyaz TV’de yayınlanan Basın Kulisi programında Kemal Kılıçdaroğlu’nu yaylım ateşe tuttu.
Gökçek, programda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na havuzlu villası olup olmadığını sordu. İlaveten de Kılıçdaroğlu’nun bir dürüstlük abidesi olarak anıldığını söyleyerek, CHP lideri hakkında elinde önemli bir belge olduğunu vurguladı. Hatta hızını alamayıp şöyle devam etti:
“Bir memur hayatı boyunca aldığı maaşlarla kaç tane daire sahibi olabilir? Evet, açıklıyorum, Kılıçdaroğlu’nun 7 tane dairesi var. Bir memur hayatı boyunca çalışsa en fazla 2 daire alabilir. Ancak ben 7 tane dairesi olduğunu açıklıyorum.”

GÖKÇEK’İN İDDİA ETTİĞİ VİLLA DANDİK ÇIKTI

İşte bu açıklamaları yaptığı esnada ben Ege sahillerinde tatildeydim. Önce kulaktan dolma, sonra da televizyonlardan duydum... Tabii ertesi gün de gazete sütunlarında okudum. İlk yorumum ise adam kendi CV’ sini unutup CHP liderini hedef alıp atış yapmış oldu ki Kılıçdaroğlu’nun bu konuda söyleyecekleri ikinci planda kaldı. Zaten akabinde CHP liderinin açıklaması geldi ve Gökçek’in iddia ettiği villa dandik çıktı.
Sahil şeridindeki mütevazı villanın, daha doğrusu iki katlı yapının ne inşaatı ne de borçları bitmişti. Üstelik herhangi bir devlet memurunun kolayca üye olabileceği kooperatif villasının havuzu da yoktu. Yerine sitenin ortak havuzu vardı ki, o da havuz demeye bin şahit dedirtecek kadar küçüktü. Zaten Kılıçdaroğlu’ndan da “Bu güne kadar yatırdığım parayı getiren ve kalan taksitleri üstlenen olursa satmaya hazırım” açıklaması geldi. Bekliyorum, bu sözleri sarf ettiğinden beri tek bir alıcı çıkmadı. Bir liderin evini alıyorum diye şan şöhret yapmak isteyen bir girişimci de çıkmaz mı? Bana göre böyle bir babayiğit çıkmaz, zira deminde belirttiğim gibi ev hakikaten dandik.

ONUN VİLLASINDA HAVUZ YOK AMA ...

Neyse gelelim esas konumuza... Kılıçdaroğlu’nun suçlandığı villa abartılı çıkmıştı ama ortada hiç de abartılı olmayan başka bir villa vardı. O da Melih Gökçek’in Oran semti girişindeki Funda Sitesi’nde bulunan pahallı villası. Tamam, bu villanın bahçesinde havuz yoktu ama daha önemli iki şey vardı. Bunlar ne miydi? Kalın bahçe duvarları ve çitleri arkasına gizlenmiş halka ait bir park alanı ile trafo merkezine ayrılmış arsa... Anımsayın bunları yazdığım için kızılca kıyamet kopmuştu. Unutanlar için kısa bir hatırlatma daha yapayım. Gökçek, bu villayı tapu kaydında yazan bedeliyle 2007 yılında 750 bin liraya almıştı. Ben yazıp dile getirince de tehditlere, hakaretlere başlamıştı.
Sonuç mu? Mahkeme, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın usulsüzlük yaptığına ve şahsıma hakaretinden dolayı tazminat ödemesine karar vermişti. Bu arada bana da Melih Bey’e tazminat ödeme cezası kararı çıkartmıştı. Neymiş efendim, 750 milyara alınan evin emsal değerini bir milyon 500 bin lira yazmışım... Aslında hesap ortadaydı. Bu villanın hemen bitişiğindeki 300 metrekarelik dubleks apartman dairelerinin bu fiyata satıldığı bir bölgede 600 metre karelik bağımsız villanın değeri ne olmalıydı? Merak eden eski TBMM lojmanları arsasında yükselen Parkoran Sitesi’nde satılan daire fiyatlarına göz gezdirebilir. Yapılması gerek ise sitenin satış ofisine gidip, değişik büyüklükteki daireler için resmi fiyat teklifi almak.

HALKIN KULLANIMINA KAPALI GİZLİ CENNET

Şimdilerde Yargıtay’da görüşülen bu davayı da bir kenara bırakalım, Gökçek mahkemenin bu kararı karşısında ilk iş olarak ne yaptı biliyor musunuz? Yok canım, hemen iyi düşüncelere kapılmayın... Çankaya Belediyesi’nin sorumluluğu altındaki halka ait park alanını çevreleyen çit ve duvarları yıkmadı. Yerine villa bahçesiyle park alanı arasına komik ebatlarda bir tel örgü çekip, “Ben kullanmıyorum ki” mesajı vermeye başladı. Gel gör ki bu park alanı halen halkın kullanımına kapalı gizli cennet olarak varlığını sürdürüyor. Bu bakımlı bahçeye girmeyi bir kenara bırakın görmeye bile imkanınız yok. Ama villanın ve içinde bulunduğu sitenin her hangi bir yerine konuşlanırsanız bahçe, tabak gibi karşınıza çıkıyor.
En ilginci ise CHP’li Çankaya Belediyesi halen kendi alanına uzaktan bakmakla yetiniyor. Yapacağını bir kez daha hatırlatayım. Dozerini sokup bahçe çitlerini ve üzerindeki brandaları yıkıp, girişleri kolaylaştıracak, hepsi o kadar..

27 YILLIK MEMUR GÖKÇEK’İN VALLALARI

Melih Gökçek’in Kemal Kılıçdaroğlu hakkında söylediği bir söz de beynimde yer etti. “Bir memur hayatı boyunca aldığı maaşlarla kaç tane daire sahibi olabilir? Bir memur hayatı boyunca çalışsa en fazla 2 daire alabilir.” Benim bildiğim Melih Gökçek’de bir devlet memuruydu. 1987’de Çalışma Bakanlığı Özel kalemi, 1989 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, üç yıllığına da olsa 1991 yılında milletvekili olmuştu. 16 yılı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, 4 yılı ise Keçiören Belediye Başkanlığı olmak üzere tam 20 yıldır da memur statükosuna sahip bir belediye başkanı. Yani 27 yıldır devletten maaş alıyor. Ama bir bakıyorsunuz Angora Evleri’nde muhteşem bir villa, Oran Funda Sitesi’nde görkemli bir villa, birçok da apartman dairesi sahibi. Ayrıca villa ve evlerde Kılıçdaroğlu’nun villası gibi pek dandik değil. Şimdi Sayın Gökçek’e kendi sözlerinden yola çıkarak şu soruyu soruyorum: Bir memur hayatı boyunca çalışsa bırakın villayı en fazla kaç daire alabilir?
Şimdi diyecektir ki ondan önce de gazetecilik, fotoğrafçılık, market işletmeciliği ve yumurta toptancılığı yaptım, birikimlerim oradan. İyi de villaların alınma zamanı bu esnaflık günlerine denk gelmiyor ki. Kendisinin verdiği röportajlara dayanarak söylüyorum, boğaz tokluğuna geçen bir yaşamı içeriyor. Zaten o yıllardaki esnafın durumunu bilenler net bir şekilde anımsayacaktır, geliri düşük olan bu kesime kız bile vermezlerdi. Son bir sözüm daha var. Hali vakti yerinde olan biri özel kalem de memurluk yapar mı?

BUNA VATANDAŞTAN RANT SAĞLAMAK DENİR

Hazır söz Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden açılmışken başka bir uygulamayı da dile getireyim. Bildiğiniz üzere Bahçelievler 7’inci Cadde, Kavaklıdere Tunalı Hilmi Caddesi gibi ana arterlerde paralı park uygulamasına geçildi. İster 10 dakikalığına, isterse bir günlüğüne olsun yolun kenarına park eden herkes 5 Lira para ödemeye mahkum. Bu uygulamaya Yıldız Turan Güneş Bulvarı başta olmak üzere daha birçok cadde ve bulvar da ilave edilmiş. Üzerinde önlük geçirmiş bir sürü adam durandan, sorandan para talep ediyor. Talep ettiği yer ise halka ait caddeler. Yani halkın parasıyla yapılan, onarılan, temizlenen caddeler.
Benim bildiğim trafiğin akışı için o arterde ya hiçbir şekilde araç durdurmazsın ya da bir şeridi park eden araçlara tahsis edip akışı sağlarsın. Para almak için de özel park yerleri yaparsın anlarım. Dahası yapılan her binaya kendi alanı içinde ruhsat verirken otopark şartı da koyarsın, caddelerdeki trafik akışını sağlarsın. Ama sen ne yapıyorsun? Ruhsat verirken otoparkları göz ardı edip, ruhsat verdiğin binalardaki kapalı park alanlarının bile dükkan ya da depoya çevrilmesine göz yumuyorsun, sonra caddelerden rant elde etmeye çalışıyorsun.

ANKARALILAR İÇİN NE DEĞİŞTİ?

Bunun için de bahaneler hazır? Efendim otoparksız binalar yıllar içinde ruhsat alıp, çoğalmışlar yapacak bir şey yokmuş. Ya da biz almasak illegal faaliyet gösteren otopark mafyası alıyor. Bunların yanıtı ise çok basit? Turan Güneş Bulvarı, Melih Gökçek’in 16 yıldır süren belediye başkanlığı döneminde gelişip, büyüdü. Sen o zaman ruhsat verirken bu otopark şartını niye uygulamadın? Cadde ve sokakları otopark mafyasından temizlemek ise seninle beraber emniyet güçlerinin işi değil mi? Sen sokakların kontrolünü para alarak mı ele geçireceksin? Eskiden otopark mafyasına bedel ödüyorduk şimdi Belediye mafyasına. Cüzdandan elini çekemeyen bizler için ne değişti? Hatta eskiden bu caddeler hepimize ait deyip mafyaya kafa tutup, gerekirse polise sığınabiliyorduk. Siz bu uygulamayla sığınacağımız emniyet güçlerinin de elini kolunu bağladınız. Bir de hatırlatmak isterim. Ivır zıvır bilet kesen bu parkçılar, daha doğrusu arkasındaki kişiler devlete vergi verecek mi? Maliye verecek diyor ama bu makbuzlarla hesap filan yapılmaz. Bize resmi belge vermeliler ki devlet resmi sayımını yapabilsin.

50 KURUŞLUK BİR EKMEĞE KİM 5.5 LİRA VERİR

Beni esas düşündüren ise bu cadde üzerindeki esnafın durumu? Adam aracını park edip önünde durduğu fırından bir ekmek ya da manavdan bir kilo domates alacak, 5 lira park parası ver. Kim bir ekmeği 5,5 liraya almak ister ki? Özellikle Turan Güneş Bulvarı’nda parkedenler ya market, pastane, manav alışverişi yapıyor ya da ayaküstü tarzı ucuz yiyecek satışı yapan dükkanlardan faydalanıyor. İnanın bu para yüzünden birçok müşterinin ayağı kesildi. Yakında çok sayıda esnaf iflas edip, ekmek kapısını kapatacak. ‘Yerine yenisi açılır’ diyorsanız da yanılıyorsunuz, zira caddede yayalar için hiçbir cazip seçenek yok.
Yazarın Tüm Yazıları