Gençtiniz, 32. Gün ile birlikte büyüdük

Bu hafta 32.Gün’ün 20 inci yıldönümünü kutladık. Hatırlayın, hepimiz gençtik.Türkiye bambaşkaydı. Dünya iki kutupluydu. Bugün kimimiz orta yaşlı, kimimiz yaşlı oldu. Türkiye, tanınmayacak kadar değişti. Ne soğuk savaş, ne Vaşova paktı ne de Berlin duvarı. Dün Komünist diye suçlananlar, bugün unutuldular. 32.Gün ise hala genç ve yoluna devam ediyor.

Haberin Devamı

Doğrusunu söylemek gerekirse, hiç tahmin etmiyordum.

          

20 yıl önce 32.GÜN programını başlatırken, bunun bir süre devam edeceğini ve zamanı dolunca da yok olacağını düşünmüştüm.

          

1985 yılında herşey çok farklıydı.

          

Türkiye’de tek televizyon kanalı vardı. Bu televizyon kanalında da, sadece devletin onayladığı konular ele alınırdı. Belirli çizgiler çizilmişti ve kimse bunun dışına çıkamazdı.

          

O yıllarda en büyük korku Komünizm idi.

          

Dünya ikiye bölünmüştü.

          

Bir yanda bizler (yani Amerikanın müttefikleri) ki, ben “kovboylar” derdim. Karşımızda da Kızılderililer (Yani Sovyetler Birliği ve müttefikleri) vardı.

Haberin Devamı

          

Kovboylar iyilerdi.

          

Kızılderililer kötüydü.

          

Biz hep doğruları yapardık. Onlar da hep kötülükleri...

          

İşte 32.Gün, gözünü dünyaya böyle bir ortamda açtı.

          

Amacı, çok kaygan bir zeminde, anlaşılması son derece güç konuların tartışıldığı bir ortamda, dünya’da nelerin yaşandığını anlatmaktı. Bunu da çok iyi yaptı. İnanılmaz bir beğeni kazandı. 32.Gün’ün yayınlandığı günler insanlar evlerinden çıkmazlardı. Randevular program gününe göre ayarlanırdı.

          

Zaman ilerledi, 32. Gün sadece dünyayı değil, Türkiye’yi de anlatmaya başladı.

          

Belgeseller yaptı.

          

Demirkırat ile (1942-1963) dönemini, ardından 12 Mart 1971 askeri müdahelesine kadarki dönemi, 12 Eylül 1980 darbesine giden yılları ve Özallı Yıllarla birlikte tekrar demokrasiye ve daha da önemlisi Türkiye’nin büyük dönüşümünün belgeseli yaptı.

Haberin Devamı

          

Kürt sorununu anlattı, İslamcı hareketleri ekrana getirdi, Derin Devleti ilk defa kamuoyuna tanıştırdı. İlk defa Sovyetler Birliğinin kapılarını açtı. Ulaşılamaz, kimse konuşamaz denilen dünyanın en başta gelen liderlerini Türk seyircisinin odasına taşıdı.

          

Bir de bugün gelinilen noktaya bakın.

          

Ortada ne Berlin duvarı, ne Komünizm kaldı. Artık Sovyetler Birliği de yok. Amerika tek başına kovboyluğunu sürdürüyor.

          

Türkiye de onlarca TV kanalı, yüzlerce radyo kuruldu.

          

Artık eski tabular yok.

          

Artık ulaşılamayan insan veya lider de yok.

          

Seyircinin beklentileri değişti. Ekranda görmek istedikleri de son derece farklı.

Haberin Devamı

          

1985’te kimimiz çocuk, kimimiz orta yaşlıydı.

          

2005’te aynı insanlar hala 32.Gün’ü izliyorlar.

          

Artık eskisi gibi değil” diyenler var.

 

Haklılar.

 

32.Gün artık eskisi gibi değil.

          

Ancak Türkiye de eskisi gibi değil.

          

Seyirci de eskisi gibi değil.

          

Önemli olan, tüm değişimlere, tüm fırtınalara rağmen ayakta kalabilmek, devamlılığı sağlayabilmektir.

          

İşte bence 32.Gün’ün başarısı da budur.

          

25 inci yıldönümünde de yine birlikte olabilmeyi düşlüyorum.

                                             *                    *                    *

 

Haberin Devamı

20 YILIN HİKAYESİ...

          

Doğan kitap 32.Gün’ün 20 yıllık hikayesini kitaplaştırdı. Aslında bu kitap programın kitabı olmaktan çok, son 20 yılın bir hikayesi. Nerelerden geçilip nerelere gelindiği, PKK terörüne karşı mücadeleler, Andıç olayının perde arkası ve Türkiye’nin yaşamının bir aynası. Okuduğunuz zaman kendi kendinize “nerelerden geçmişiz” diye hayret edeceksiniz. Zira insanlar unutuyor. Günlük yaşama kapılınca geçmiş hatırlanmıyor. Türkiye’yi merak edenler, tüm büyük kitapevlerinde bulabilirler.

 

                                             *                  *                    *

 

ONLAR OLMASA BU FARK YARATILAMAZDI...

         

Haberin Devamı

32.Gün’ ün başarısını tek başıma ben sahiplenmiyorum.

          

Aksine, eğer 20 yıl içinde birlikte çalıştığım insanlar olmasa 32.Gün bu başarılara imza atamaz, bu belgeselleri üretemez ve bugüne kadar da devam edemezdi. Haber Programlarının en uzun yaşamlısı olmak kolay değildir ve bunu da ancak insanlar gerçekleştirebilirler.

          

Benim tek başarım bu değerleri bulabilmiş ve onlarla çalışabilmiş olmaktır. Onlara bu ortamı hazırlamak, bir arada kalmaları sağlamak ve daha da önemlisi hala onlarla birlikte dostluklarımızı sürdürebilmekti. Birbirimizle kavga etmedik, ayrıldıktan sonra da hep beraber kaldık. Bazen yollarımız yine buluştu ve birlikte olduk. Bu köşeye bütün 32.Gün’e emek vermiş kişilerin resimlerini koymak isterdim.Ancak yerim bu kadar...

          

Mesajım da çok kısa: Çocuklar hepinize çok teşekkür ederim.

Yazarın Tüm Yazıları