Gazetecilikle diyet yapmak arasındaki fark...

Geçen gün yerinde olmak istemediklerim listesinin başına Taylan Kümeli’yi koymuştum; Çünkü Kümeli’nin “Evet sevgiliyiz” dediği gün, Gökhan Arsoy’un “Sadece arkadaşız” açıklaması yer almıştı Hürriyet’te...

Dün Ayşe Özyılmazel diyetisyenini savunmaya kalkmış.
Ayşe sormuş “Sevgili değil, sadece arkadaşız açıklamasına ne diyorsunuz” diye...
Taylan Kümeli de yanıt vermiş; “Gökhan öyle bir şey demedi, nereden çıkardılar anlamıyorum. Bu yüzden Gökhan da çok üzüldü”...
Ayşe körü körüne diyetisyenini savunmak yerine meslektaşlarının yanında durmayı denese gazetecilik adına daha hayırlı bir iş yapmış olacaktı.
Gökhan Arsoy’la röportajı Demirhan Hararlı yaptı...
Demirhan’dan ses kaydını istedim dinledim, şimdi o kaseti sana da göndereceğim Ayşe...
Kendin dinle ve sonra kararını ver; Diyetisyeninin dediği gibi Gökhan Arsoy “Sadece arkadaşız” lafını etmemiş biz mi uydurmuşuz, yoksa etmiş de şimdi kıvırıyorlar mı?..
Aynen şöyle diyor ses kaydında Gökhan Arsoy;
“Biz iyi arkadaşız, bu arkadaşlığımız yanlış değerlendiriliyor.
TV programı için zaman, zaman bir araya gelip konuşuyoruz, arkadaş olduğumuzu herkes biliyor bunda ne kötülük var.
Beraberliğimiz var ama arkadaşlıktan öteye gitmedi, olgun kendimizi bilen insanlarız, beraber olduğumuzu zaten saklamıyoruz ama arkadaş olarak”...
Şimdi söyle bakalım Ayşe, diyetisyeninin sevgilisi sana böyle bir açıklama yapsa sen gazeteci olarak, “Sadece arkadaşız” başlığını atar mısın atmaz mısın?
Haa gazeteciliği unutup, diyetisyenin hastası şapkasıyla yazı yazarsan başka, böyle yanlış yola saparsın.
“İki kişinin mutluluğu niçin bazen insanların canını sıkabiliyor.
Niçin birilerinin mutsuzluğu bize gönül ferahlığı olarak dönüyor” demişsin...
Demek sen bile bizim masada oturup, “Bugün kimleri ayırsak” diye düşündüğümüze inanıyorsun ya, pes vallahi.
Sen de medyatik aşklar yaşadın, bir gün bile ayırmaya mı çalıştık seni... Oysa sen de bilirsin ki diyetisyenlerimiz, en yakın arkadaşlarımız da olsa zorda kaldıklarında ilk yaptıkları iş gazetecileri ve çıkan haberleri yalanlamaktır.
Gökhan Arsoy da, babası Göksel Arsoy’dan çekindiği için (çünkü baba yaş farkından dolayı bu ilişkiye çok sıcak bakmıyor) “sadece arkadaşız” lafını etti, kayıtlarda var bu...
Hem sana hem de Kümeli’ye göndereceğim ses kaydını, köşe yazmanın diyet programı yapmaktan farkını görmen için.

THY rötar yapmıyor!

THY bir süredir yok denecek kadar az rötar yapıyor, bu işi çözdüler.
Anonslar zamanında yapılıyor, yolcular zamanında alınıyor uçağa...
Hatta uçuş ekranları eskiden “gecikme” uyarılarıyla doluyken şimdi tek tük gecikme uyarılarına rastlanıyor.
Nasıl mı başardılar bunu...
Hiç gecikme uyarısı vermeden zamanında yolcuları uçağa alıyorlar, herkes yerleşiyor koltuğuna, tam kalkılacağı sırada pilotun anonsu duyuluyor:
“İstanbul’daki yoğun hava trafiği yüzünden 30 dakika beklememiz gerekiyor, anlayışınız için teşekkür ederiz”...
Tıklım tıklım uçağın içinde o 20-30 dakika geçmek bilmiyor, millet ayağa kalkıp turlamaya başlıyor sonunda.
Son iki haftada hem Antalya’ya hem de Bodrum’a uçtum ikisinde de aynı şey yaşandı.
Bu İstanbul’daki hava trafiği ne menem bir şeyse, yolcular uçağa alınmadan önce öğrenilemiyor mu?
Trafik bir anda mı yoğunlaşıyor? 30 dakika yolcuyu uçakta bekletmek yerine, havalanında bekletseniz daha az sinir sahibi olacağız.
İşte rötar işini böyle dahiyane şekilde çözdü THY, ekrana bakarsanız yok ama uçağın içinde sardalya stili rötar var.

Mil canavarı olarak ben

Dün Hürriyet’in Seyahat ekinde itiraf ettim; Ben bir mil canavarıyım.
Hayatım boyunca hep tek bir kredi kartım oldu, cüzdanından kredi kartları dökülen adamlardan olmadım.
Sekiz yıldır da aynı bankanın bedava uçak bileti kazandıran kredi kartını kullanıyorum, chip kazandıran para kazandıran kredi kartlarından hep daha avantajlı buldum bunu.
Çünkü her yıl en az iki uçak bileti kazandırıyor bana...
Seyahat ekine yazarken baktım bugüne kadar 15 uçuş yapmışım, dünyanın bir ucuna büyük paralar vererek uçacağım biletleri bedava almışım. Son olarak geçenlerde Brezilya’ya iki bilet aldım hem de THY’de kampanya varmış 120 bin millik biletlere 72 bin mil ödedim.
Bu yüzden çok memnunum mil kazandıran kredi kartı kullanmaktan, seyahate meraklıysanız da mutlaka tavsiye ederim.
Bu programı en eski uygulayan Shop&Miles’ın en büyük zaafı ise alan vergilerini yolcuya ödetmesi.
Mesela Brezilya’ya iki kişilik uçak biletinin alan vergisi 1.000 lira, Avrupa’ya bir uçak bileti neredeyse... Mil programı uygulayan bankalar, 10 bin millik bilete 13 bin alsınlar, milleri arttırsınlar ama alan vergisini yolcuya ödetmesinler.
Alan vergisini millerle ödemeye razıyız, ödül biletler tamamen bedava olursa çok daha cazip hale gelir mil kazandıran kredi kartları.
Yazarın Tüm Yazıları