Emek’ler nasıl zayi oldu?

Sevgili okur; bu köşeyi mümkün olduğu kadar ‘birlikte yaşama kültürü’ üzerine kafa yorulmuş düşünceleri paylaşmak üzere kullanmaya özen gösteriyorum. Geçen hafta ‘yerinde ve olduğu gibi korunması’ için yapılan ‘izinli gösteri’de maruz kaldığımız haksız, yersiz ve orantısız kolluk kuvveti şiddetini bir başka yazıya bırakarak, size Emek Sineması’ndan ve temsil ettiği değerlerden söz etmek isterim.

Haberin Devamı

EMEK DEDİKLERİ…

Emek Sineması, 1924’te Beyoğlu Yeşilçam Sokak’ta Melek Sineması adıyla açıldı. İsmini perdenin iki yanındaki melek heykelinden almıştı. Tarihi kimliği, barok, rokoko bezeli yaldızlı tavanı ve duvarlarıyla 875 koltuklu bir sinemadır.
1884’te mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen ve ilk kez İstanbul Avcılar Kulübü olarak açılan bina, daha sonra Strangali’nin Rum Atletik Jimnastikhanesi, ardından 1909’da Yeni Sirk, sonra da Tekerlekli Paten Pisti ve Eğlence Merkezi adıyla hizmet vermiş, 1918’de ‘Yeni Tiyatro’ olarak açılmış, 1924’ün sonuna gelindiğinde ‘Melek Sineması’ ismini almıştır. 1940’larda yani ‘Varlık Vergisi’ yıllarında bina ve külliyesi belediye tarafından satın alınmış, /images/100/0x0/55eaad3af018fbb8f88fa4041957’de Emekli Sandığı’na ihale edilmiş, Emek Film’in de sahibi olan Emekli Sandığı yenilediği sinemanın adını ‘Emek Sineması’ olarak değiştirmiştir. Bu sinemada dedeniz, anneanneniz, büyükbabanız, babaanneniz kol kola, bir kuşak sonra anneleriniz babalarınız el ele; 1950’lerde ‘Büyük Caruzo’ ve ‘Yağmur Altında’yı, 1952’de ‘Rüzgâr Gibi Geçti’yi izledi. 1958’de yeni adıyla Emek Sineması’nda ‘Bisiklet Hırsızları’nı, 1959’da ‘Bazıları Sıcak Sever’i, 1963’te ‘Batı Yakasının Hikâyesi’ni ve 1973’te ‘İrlandalı Kız’ı, sonraki yıllarda Pink Floyd’un ‘Duvar’ını, ‘Günaha Son Çağrı’yı, ‘Kocalar ve Karılar’ gibi büyük filmleri seyrettiler. Belki Emek’ten çıkınca eve gitmeden İnci Pastanesi’ne uğrayıp birbirlerinin sıcağına sokularak profiterol sırası beklediler.

Haberin Devamı

BEYOĞLU’NUN ORTA YERİ AVM

1993’ten başlayarak son 20 yılda İstanbul Film Festivali’ne ve 2002’den bu yana İKSV’ce düzenlenen ‘Film Ekimi’ etkinliklerine ev sahipliği yapan sinema, kamu yararı, tarihi ve kültürel kimliği yok sayılarak AVM güdüklüğünün emrine tahsis edildi. Binayı yap-işlet-devret modeliyle Emekli Sandığı’ndan 25 yıllığına kiralayan şirket, önceki yıllarda yürütmeyi durdurma kararlarıyla sekteye uğrayan AVM projesini, anlaşılması hukuk bilgisi gerektiren bir dizi işlemden geçirmek suretiyle yeniden başlattı. Bu hal, sivil toplum inisiyatiflerinin direnişine karşın ısrarla sürdürüldü. Bunca sene yıkıma mani her türlü kural ve kaidenin etrafından dolaşıldı, hukukun altından girilip üstünden çıkıldı, ‘pürüzler’ aşıldı ve her daim olduğu gibi sermaye gemisini yürüttü.
Bu yazı, kendisine sunulan kârlı fırsatı yatırıma dönüştürmüş ticaret erbabını linç etmek maksadıyla yazılmadı elbet. Şirket 1993’ten beri bu yatırımı kovalamış, zaten problemli bir iş olduğu için bu yıla kadar başaramamış. Bu arada ortakları değişmiş, daha beceriklileri gelmiş, eski yürütmeyi durdurma kararlarını veren mahkeme heyetinin görev yerleri değişmiş, yeni üyeler eskilerin aksi kararlar vermiş. Hükümet ve yerel yönetim defalarca değişmiş. Kültür Bakanlığı seyretmiş, şimdi ayağa kalkan bizim de içinde bulunduğumuz sivil toplum inisiyatifleri yeterince etkin olamamış vesaire... Ve nihayet 25 yıllık sürenin bitimine yakın herkesin gardının düştüğü, sıkıldığı, ucunu bıraktığı bir zaman aralığında işbilenler ‘işleri yoluna koymuş.’ Ve çark dönmeye başlamış. Bunca yıl Emekli Sandığı ve sonra yerine kurulan SGK bu binadan 1 kör kuruş gelir elde etmemiş. Yani ortada bir kamu yararı filan yok.
Gelinen noktada; kentin sadece tarihi, kültürel envanterine düşülmüş tek satırlık bir kayıt olmakla kalmayıp aynı zamanda birkaç kuşağın duygusal hafızasında özel yer tutan bu binanın, neticesi kırık bir AVM’ye dönüştürülmesine seyirci kalmamız bekleniyor. İtirazımız bu tuhaflıklar ve ihmaller zincirinedir. Bugün Saray Sineması’nı hatırlayan var mı? Temelleri Emek Sineması’ndan birkaç bina yukarıda yükselen Demirören AVM’nin altında kaldı. Peki Tünel’e doğru aynı sıradaki Elhamra Sineması’nı bilen? Zor!

Haberin Devamı

PEKİ NE YAPMALI?

Şimdi ne yapılmalı? Yani; soru sorana gaz ve tazyikli su sıkmak, onları özel mülkiyet düşmanı, çapulcu ilan etmek ve “tarihi söküp AVM’nin bilmem kaçıncı katına taşıyoruz” cinliği dışında ne yapılmalı? Sivil toplum kuruluşları, her türlü inisiyatifi harekete geçirerek, Kültür Bakanlığı’nı, yerel yöneticileri, hukuku, durumu yeniden gözden geçirmeye çağırmayı sürdürecek. Çünkü bu, yurttaşlık görevimiz. Bilerek bilmeyerek sebep veya alet olunan her türden tarihi ve kültürel yağmacılığa tepki vermeyi görev edinmeliyiz. Aksi takdirde yakın gelecekte çocuklarımıza balık istifi yaşanan blokları yuva, AVM’leri de tarih diye göstermek durumunda kalacağız. Sermaye sahiplerinin haklarını da kentin ve kentlilerin değerlerini de zedelemeyecek bir yeni çözüm mutlaka üretilecektir. Yeni Türkiye iddiasının taze Kültür Bakanı Ömer Çelik’in bu çağrıya kayıtsız kalacağını düşünmek için bir sebep yok. Sayın Bakan sesimizi duyuyor musunuz? Sen sevgili okur, gelecek gösteride bizimle yürümek ister misin?

Yazarın Tüm Yazıları