Efsane dönüyor!

Topesto biraderimle 2 film birden düzenlemişiz evde. İki tane Sam Peckinpah filmi çakınca (Killer Elite ve Straw Dogs), hava durumu filan insanın umrunda olmuyor.

Bir yandan da laflıyoruz.

Topesto durdu, durdu ve ‘‘Farkında mısın ne kadar az kaldığına?’’ dedi.

Ben o sırada bira almaya kalktığımdan ‘‘6 kutu var dolapta. Git bi yüzünü yıka istersen’’ şeklinde bir cevap verdim.

‘‘Riko'dan bahsediyorum, geliyor ya!’’ dedi. Bunu o kadar büyük bir sakinlikle söylediğine inanamadım.

Çünkü kimilerine göre ‘‘bir efsane’’ kimilerine (ki bu yakınları oluyor) ‘‘yürüyen felaket’’ Riko biraderimiz, Büyük Britanya'daki vazifesi sona erdiğinden memlekete dönüş yapıyor.

*

Sorup duruyordunuz ‘‘Riko ne oldu, Topesto nerede?’’ diye. Topesto buralardaydı, Riko da geliyor işte.

İki yıllık sürgün hayatını tamamlayan biraderimizin gelişi, kafalarda bir takım soru işaretlerini de beraberinde getiriyor tabii ki.

En sık sorulan soru da ‘‘N'apıcaz abi?’’

Riko gelişi yaklaşınca sık sık aramaya da başladı tabii. Onun da kafasında bazı sorular var. Bir kısmını burada yazarak özellikle gençlerin temiz dimağlarında kalıcı hasar bırakmak istemem.

Topesto'ya döndüm ve ‘‘Ben orduya yazılmayı düşünüyorum usta’’ dedim.

Türkiye'de böyle bir şeyin mümkün olmadığını, mümkün olsa bile bunun iyi bir çözüm olmadığını, hem zaten askerliğimi yapmış olduğumu söyledikten sonra ‘‘Geçen sabah aklımı kaybediyordum’’ dedi.

‘‘Mühim bir şey sayılmaz zaten’’ dedim.

‘‘Terbiyesiz!’’ dedi ve devam etti: ‘‘Sabah normalden biraz erken kalktım. Direkt televizyonu açtım, kahve suyunu koydum ve tıraş olmak için banyoya girdim...’’

‘‘Eeee abi?’’

‘‘Tam suratımı köpürttüm, jileti değdirdim ki, o da ne!’’

‘‘Ne abi?’’

‘‘Kesmez misin iki dakika lafımı ya!’’

‘‘Pardon abi!’’

‘‘Evde bir ses... Tanıdık bir ses... Riko'nun sesi!..’’

‘‘Nasıl ya?’’

‘‘Abi adam evde konuşuyor diyorum sana. Tony Blair diyo, skandal diyo, istifa diyo bir ses. Ama bu ses Riko'nun sesi!.. Suratı kestim ayılana kadar...’’

‘‘NTV di mi abi?’’

‘‘Evet ya! Bu BBC raporunu mu ne okuyordu ya BBC'de. Oymuş meğer. Ama alacakaranlık kuşağı gibiydi!..’’

‘‘Büyük geçmiş olsun abi!’’

‘‘Sağol’’

*

Bu küçük fakat sevimli diyaloğun ardından ‘‘Filme dönelim mi usta?’’ diyerek güne yeni bir açılım kazandırma girişiminde bulundum.

‘‘Peckinpah'a devam mı?’’ dedi Topesto.

‘‘Gerilim mi seyretsek ruhsal durumumuza uyum sağlaması bakımından’’ şeklinde karşılık verdim.

‘‘Shining o zaman’’ dedi.

‘‘Shining olur usta’’ dedim.

Oldu.

Ey insanlar, efsane üç vakte kadar dönüyor. Ben bu uyarıyı yaparak üstüme düşen vazifeyi yerine getirdiğimi düşünüyorum. Tamam mı?

Ünlüler birbirine laf atınca...

Elliot Gould'a ‘‘En kötü işiniz neydi?’’ diye sormuşlar, ‘‘Size şunu hatırlatmak isterim ki; ben Barbra Streisand’’la evliydim demiş.

Biri hakkında ağır konuşmak tabii ki iyi bir şey değil.

Fakat İstiklal Caddesi'ndeki Ada'nın indirimli kitaplar reyonunda bulup aldığım ‘‘Rock Confidential’’ adlı kitabın, ünlülerin birbirleri hakkında sarf ettikleri sözler bölümünü okurken, itiraf edeyim ki çok eğlendim.

Coral Amende'nin derlediği kitap, benim gibi ıvır zıvır bilgilerden hoşlananlar için süper bir kaynak.

Bu noktada her zaman yaptığımız gibi ‘‘Nereden bulabilirim?’’ci arkadaşlara yönelik notumuzu iletelim. Nereden aldığımı az önce belirttim. Başka var mı bilemiyorum. Ama adını ve yazarını verdim işte. Bir de kitap İngilizce; onu da soranlar çıkabiliyor.

Neyse, geçelim, yenilip yutulması çok zor, haydi yuttunuz, hazmetmesi imkansız laflardan örneklere:

LOU REED: ‘‘Beatles'ın söyleyecek hiçbir şeyi yok ki. Hep mutlu şeyler. Doğru dürüst ne dediler ki bugüne kadar’’

FRANK SINATRA: ‘‘David Bowie, bugüne kadar üzerine gözümü değdirdiğim en acayip görünümlü şeydir.’’

JOHN LENNON: ‘‘Mick Jagger şaka gibi bir şey. Nonoş gibi dans ediyor...’’

RONNIE JAMES DIO: ‘‘Ozzy Osbourne bir morondur!’’ (Kısa ve öz konuşmuş abi, ama ayıp olmuş bence. Neyse...)

MARLENE DIETRICH: ‘‘Ben vulgarı oynardım; Madonna ise vulgarın ta kendisi!’’

SID VICIOUS: ‘‘Keith Richards'ın tutuştuğunu görsem, üstüne işemezdim bile...’’

LEMMY (MOTÖRHEAD): ‘‘Rolling Stones'un o yaşta hálá turneye çıkmasını, Evita'nın cam tabutla gezdirilmesine benzetiyorum.’’

NOEL GALLAGHER (OASIS): ‘‘Michael Stipe (REM) ortalıkta ‘Oh Tanrım, sanatım için acı çekiyorum‘ diye geziyor. Ben de MTV'deki haline bakıp ‘S..tir git başka yerde acı çek, seni görmek zorunda mıyım ben?’ diyorum.’

SOUTH PARK'IN YARATICILARI: ‘‘Barbra Streisand, South Park gibi televizyon programlarının kültür hayatımızdaki negativizmde etkisi olabileceğini söylemiş. Peki kendi etkisi ne olacak?..’’
Yazarın Tüm Yazıları