Dubai Kuleleri 'hayali' çıktı

NTV'de dün 17.00'deki Mirgün Cabbas'ın sunduğu 17.00'deki 'Haber Merkezi' programında İstanbul'daki 'Kentsel Dönüşüm' projeleri ile ilgili olarak İstanbul Metropolitan Merkezi Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan ile tartışıyorduk.

Haberin Devamı

Prof. Kaptan, Galataport, Dubai Kuleleri ve Haydarpaşa ile ilgili konuşurken "İstanbul halkı hayaletlerle dövüşüyor, böyle projeler yok" dedi.

Özellikle de Dubai Kuleleri konusunun altını çizerek şöyle konuştu:

"Dubai Kuleleri ile Haydarpaşa henüz hayalet projeler, öyle bir plan yok. İstanbul halkı hayaletlerle dövüşüyor" dedi.

Demek ki, bizler aylarca 'hayalet' reklamlarla ve konuşmalarla oyalanmışız.

İstanbul'daki projeleri üzerine bilinmeden ve ortaya bir şey çıkmadan gereksiz sloganlar üretildiğini belirten Prof. Kaptan, Haydarpaşa'da süren eylemi de anlamsız buluyor.

"İstanbullular olarak bizler bu gösterileri takdirle karşılıyor ama gerçekte acaba öyle mi?" diyor?

İlgili çevrelerin, olayla ilgili gelişmeleri takip etmediğine tepki gösteriyor.

Kadir Topbaş tarafından kurulan ve dallarında uzman başta profesör, doçent olmak üzere 550 öğretim üyesinin İstanbul'un 100 bin planlarını hazırlayan Metropolitan Merkezi Başkanı Prof. Kaplan ile biz bu niye bu programa davet edilmiştik?

Tarihi Haydarpaşa Garı'nın geleceği uzun süredir tartışılıyor. Gar'ın ticaret merkezine dönüştürüleceği haberleri yayılınca 80'e yakın sivil toplum ve meslek örgütü 'Haydarpaşa Dayanışma Girişimi' adı altında eylem yapıyordu.

TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman önceki gün NTV'ye çıkmış ve "Garın ticaret merkezi olacağının kesin olmadığını" belirterek şöyle konuşmuştu:

"Henüz hiçbir proje yok, ne olacak bilmiyorum."

Ama sivil toplum örgütleri İstanbul'un gözbebeği garın geleceğinin TCDD'nin kararına bırakılmasını tepki gösteriyor.

Karaman devam ediyor:

"Demiryolları olarak bu projeyi en az bilen biziz galiba. Aslında bir proje yok. Ben bilmiyorum. Önemli mimarlara diyeceğiz ki, gelin; onlar da projeleri yapacaklar."

Haberin Devamı

Haydarpaşa Garı, SİT alanı ilan edildiğinden ancak koruma amaçlı bir imar planı hazırlanabilecek. Karaman

"Üniversitelerden, Mimarlar Odası'ndan, STK’lardan oluşan bir jüri oluşturacağız. Bu projenin ne olacağını bilmiyorum ama bu projenin daha gelir getirici bir proje olmasını istiyoruz."

Programa katılan İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş ise

"Merkezi Ankara'da olan bir kuruluş, kendisini merkeze koyarak kara vermemeli, profesyonel düşünce olmalı, hizmet alımı olabilir, ama özelleştirme kamu alanı burası, demiryolları karar veremez".

METİN KİLCİ'NİN UYARISI

960 bin m2'lik Haydarpaşa garı çevresine yat limanı, oteller ve alışveriş merkezi yapmaya hazırlanan TCDD yönetimine karşı ekrana çıkan ÖİB Başkanı Metin Kilci'den uyarı geliyor.

İptal edilen Galataport ihalesini hatırlatan Kilci,

"Daha önceki tecrübelerden önemli ölçüde ders alınmış olacağı için aynı hataların tekrarlanacağını sanmıyorum. İstanbul'un ihtiyaçları göz önüne alındığında bu iki projenin birbirine rakip değil, birbirini tamamlayıcı projeler olduğunu düşünmek lazım. Bir sorun olacağını sanmıyorum. her ikisi de birlikte yürüyebilir."

TCDD proje için 'Dreess&Sommer' isimli firmadan danışmanlık hizmeti aldığı da öğreniliyor bu arada... Bu durumda imar planına onay verilmesinden sonra uluslararası proje yarışması açılacak.

Ardından da TCDD yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkacak.

GALATAPORT İPTAL EDİLMİŞTİ

İstanbul'un bir diğer ucunda geçtiğimiz yıl neredeyse aynı içerik ve modelle ihaleye çıkılan Galataport, yaşanan tartışmalar sonrasında iptal edilmişti.

Haberin Devamı

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yeni ihale için hazırlıklarını sürdürüyor.

Kilci, Haydarpaşa için ihaleye çıkmaya hazırlanan TCDD yönetimine uyarıda bulundu.

"Daha önceki tecrübelerden önemli ölçüde ders alınmış olacağı için aynı hataların tekrarlanacağını sanmıyorum. İstanbul'un ihtiyaçları gözönüne alındığında bu iki projenin birbirine rakip değil, birbirini tamamlayıcı projeler olduğunu düşünmek lazım. Bir sorun olacağını sanmıyorum. her ikisi de birlikte yürüyebilir."

PROF. KAPTAN AÇIKLIYOR

NTV'deki programda Prof. Hüseyin Kaptan, İstanbul'da tartışılan projeleri konuşurken, birden bir metin çıkararak okudu.

Aslında 3.3.2006 tarihinde Büyükşehir Planlama ve İmar Daire Başkanlığı'na göndermişti bu yazıyı.

Konusu; "Haydarpaşa Gar ve Liman Alanı Projesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na yazılacak yazıyı içeriyordu.

Okuduğu yazı şöyleydi:

Haberin Devamı

"24.11.2005 tarihinde İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’nde TCDD ve İBB yetkilileri ile yapılan toplantıda alınan kararlar ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na gönderilecek yazıda ele alınması gereken hususlar;

Alanın makro ölçekteki ilişkileri,

a.Kadıköy merkezi ile olan devamlığı,

b.Üsküdar merkezi ile olan devamlılığı,

c.Alanın arkasında yer alan tarihi bölge ile devamlılığı

d.Deniz cephesinde Tarihi Yarımada ve Galata bölgesi ile devamlılığı,

böylece planlama alanının bütünü ile yoğun kentsel yaşama konu olmasının temel planlama girdisi olduğu, tasarım genelinin Tarihi Yarımada ve Galata silueti ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiği, bu bağlamda planlama alanının geri görünümünde yer alan tarihi unsurların (Selimiye Kışlası, Haydarpaşa Garı, Marmara Üniversitesi vb.) siluet değerleri ile karşı kıyıdan ve denizden algılanmasının uygun olacağı,

Haberin Devamı

tasarımda, çok işlevliliğin esas alınması gerektiği, projenin üretim perspektifinde konferans salonu, müze, opera gibi özgün yapıların dışında işlevsel dönüşüme uygun (turizm, konut, ticaret, büro, yönetim vb.) yapıları da içerebilmesinin gerekliliği,

işlevlerin brüt alan üzerinden minimum 1,5, maksimum 2,5 inşaat emsalinde planlanabileceği ve kentsel tasarım kriterlerinin bu bağlamda test edilmesinin gerekliliği,

tarihi çevre içindeki konumu ve büyüklüğü göz önüne alındığında, proje üretimi inisiyatifinin kamunun kontrolünde olmasının zorunlu olduğu,

ulusal ve uluslararası üst düzey referansları olan tasarımcılar arasından (sınırlı) yarışma yolu ile elde edilmesinin uygun olduğu,

Haberin Devamı

katılımcıların ortak görüşü olarak saptanmıştır.

Bu bağlamda yukarıdaki değerlendirmenin devamı olarak;

"Haydarpaşa Hizmet ve Rekreasyon Alanları Kentsel Tasarım ve Fikir Projesinin elde edilmesinde; ve devamı olarak uygulama sürecinde, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri ile düzenlenecek protokole göre eşgüdüm içinde karar oluşturacaklardır" ifadesinin plan notlarında yer alması tarafımızca uygun görülmüştür."

Özetle, İstanbul'un silueti bozulmayacak, öyle istediğin gibi gökdelen yapılamayacak ve Haydarpaşa da bu projeler arasında bir bütün olarak kalacak.

VE HAYALET PROJELER

Bizimde katıldığımız programda Mirgün Cabas'la sorular yönelttik Prof. Kaptan'a..

"İstanbul Çevre Düzeni ilkeleri ortaya koyan 30 yıllık geleceği içeren bir plandır" dedi.

Ve eleştiriler karşısında en önemli çıkışını da şöyle yapı:

"Dubai kulesi bir hayalet, öyle bir plan yok, istanbul halkı hayaletlerle dövüşüyor."

Uydurma projeler olduğunu söyledi.

Halbuki kamuoyu gazetelere ve televizyonlara yeralan ilanlarla nasıl da oyalanmıştı.

Geçen yılın ekim ayında İstanbul'a gelen Dubai Prensi Raşid El Maktum,

Başbakan Erdoğan'la Topkapı Sarayı'nda görüşmüş ve prensin

İstanbul'a 5 milyar dolarlık yatırımlar yapacağı açıklanmıştı.

Yatırımlardan birisinin de Dubai İnternational Properties şirketinin inşa edeceği 'Dubai Kuleleri' olduğu açıklanmıştı..

Dubai şirketi kulelerin Levent'teki eski İETT garajı ya da Zincirlikuyu'daki Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü arazilerinden birine yapılmasını istediği belirtiliyordu.

Bu gelişmelerden bir yıl sonra Büyükşehir'e bağlı İstanbul Mmetropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan, bu haberleri yalanlıyordu:

"İstanbul halkı hayaletlerle dövüşüyor, bir iletişim olmadığından... Nedir bu hayaletler, Dubai Kulesi bir hayalet, öyle bir şey yok... Eğer projeler onaylı olsaydı 30 inşaatı vermek lazımdı. (Aslında orası 3 emsal) O simülasyon hayal, öyle bir plan yok, plan için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin raporu yok."

KENT DIŞINA

Kentin merkezinde o büyüklükteki iş merkezlerinin yapılmasının mümkün olmadığını söyleyen Prof. Kaptan, bu tür projelerinin ancak Kartal ve Küçükçekmece gibi şehir merkezine uzak ilçelerde gündeme gelebileceğini belirtiyordu.

Bize hayalet resimler ve ilanlar yayınladılar, İstanbullular da hayali bu projelere tepki gösterdi durdu.

Başbakan Erdoğan ve Belediye Başkanı Topbaş niye olmayacak duaya amin dediler?

Günün Sözü

"Yaratacılık Allah'a ait, yapıcılık bize aittir. Çalışmakla sağlığımı buluyorum. Biz fakir ülkeyiz, parayı istihdam ve emeğe aktarmalıyız. Yastık altı kimseye yaramaz. İş merkezini sattıktan sonra yeni yatırım yapacağım."

(İbrahim Cevahir)

Çocuklarımız inim inim inliyor

MİLLİ Eğitim Bakanı'na açık mektup:

Öve öve bitiremediğiniz yeni program sayesinde çocuklarımız kan ağlamaktadır. İkinci kademede yeni başlayan bu program, çocuklarımızı ağır bir yük altına sokmuştur. Dünyada çantasız eğitime geçildiği bu çağda çocuklarımız ödev denen ağır yük altında inim inim inlemektedir.

Okulların henüz açılmasına rağmen her öğretmen ayrı ayrı proje, araştırma, pekiştirme, hazırlık ödevleri vermekte, ne oynamaya, ne kitap okumaya, ne dinlenmeye, ne de sosyal etkinliklere zaman kalmaktadır.

Üstelik ödevler çocuğun olmaktan çıkmış, biz anne-babaların olmuştur. Onların yetiştiremediği, beceremediği ödevleri bizler yapmaktayız. Ödev yetiştirme kaygısıyla hiçbir şey anlamadan bu ödevler yapılmaktadır.

İlk günler böyle olursa ilerleyen günlerde vay halimize... Yazılı dönemlerini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Hani faydası olsa, onlar ödev yapadursun, yazılıya da biz çalışalım diyeceğim ama bu da mümkün değil.

Çocukları bu çileden kurtaracak önlemi alacağınızı umarak saygılarımı sunuyorum.

Osman ÇÖKMEZ

'Ayıp' değil 'suçtur'

HÜRRİYET'in (27.9.2006) manşetten verdiği haberde; Yunanistan'ın kaçak göçmenleri denize bırakmasından söz ederken, Yunanistan'ın 'insanlık ayıbı' deniyor. Yanlış! Bu, Yunanistan'ın 'insanlık suçu'dur... Olur mu böyle bir şey? Nerede Avrupa İnsan Hakları, uluslararası kurallar, AB, ABD, uygar Avrupa! Hani nerelerde? Utanıyorum. Onlar utanmıyorlar.

Yani işlenen bu insanlık suçunun uluslararası bir 'cezai müeyyidesi' yok mudur ağalar!

Muhlis SALİHOĞLU-KİLİS

Çin'e çok kızıyorum

ÇİN Halk Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi'ne (13.7.2006) yazdığım dilekçeme bugüne kadar cevap alamadım.

Dilekçemdeki talebimin karşılanmadığını biliyorum. Ülkenizde kürkü için hayvanlar şu şekilde öldürülmeye devam ediliyor:

Derileri canlı canlı yüzülerek... Kafaları sert zeminlere vurularak, yarı sersem halde bacakları satırlarla doğranarak, keskin bıçak çene altından başlayıp bacakların olmadığı bedeni aşağı doğru yararak, deriyi ikiye ayırarak (hayvanın gözleri değirmen taşı gibi döner, tomruk tomruk yaşları gelir, çünkü hâlâ canlıdır)... Boyunları belleri kırılarak... Arkalarından elektrik, ağızlarından tazyikli su verilerek... Demir tellerle asılıp kasıklarından bıçaklanarak (kedi ve köpeğin kaderidir bu).

Daha fazla sıralamayacağım; çünkü ruh sağlığımı kaybetmek üzereyim.

ÇİN FELSEFESİ

Tarihinizi öğrenmeye çalışıyorum. 'Çin felsefesi'nde ve Budizm'de doğayı ve hayvanları incitmeme, acı vermeme, yok etmeme, hatta bunun için et yememe dahi geçiyor. Bu felsefeden size ne kaldı?

Bu yüce felsefeyi para uğruna mı terk ettiniz?

Ülkemizle 7 milyarı doları aşan ticaret hacminiz var. Bunun içinde kaç milyar veya milyon doları, yukarıdaki vahşet yoluyla elde edilen kürk ve ürünleri tutmaktadır?

4 Ekim Hayvan Hakları Günü... Ümit ediyorum ki başta ülkeniz, ülkemiz olmak üzere tüm dünyada, hayvana eziyet etmeme, daha da önemlisi eceli gelmeden ölmeyecekleri bir başlangıç olur.

Bilim, çağdaşlık adına yapılanlar, sadece insan adına değil insan dışı canları da içine alan yelpaze adına yapılır. Yapılmalıdır.

Hamiyet ŞAHİN

Kaleiçi hapishane oldu

ANTALYA Kaleiçi'nde yeni bir projeyle trafik darmadağın oldu. Semtin büyük yolları araç trafiğine kapatıldı ancak açık olan küçük yollar semt trafiğine yetersiz. Semt sakinleri ve buraya gelen turistler çok mağdur edildi. İnsanlara kapılarının önüne koyduları arabalarını derhal kaldırmaları aksi halde çekiciyle araçların çekilip ceza yazılacağı sürekli hoparlörle söyleniyor. Peki bu insanlar arabalarını nereye koyacak? Giriş ve çıkışlara bariyerler konuldu, arabasıyla gelenlerden bir sürü para alınacakmış. Peki bu insanlara hiç mi misafir gelmesin? Gelen misafir para ödeyecek nerede kaldı milletimizdeki misafirperverlik? Ya arabasıyla gelen turistler ne olacak?Burada kalacağı her gün için otopark parası vermektense şehrin diğer kısımlarındaki otel, restaurant ve eğlence yerlerini tercih edecekler. Küçük turizmciye ne olursa olsun denmemeli. Peki ya o sarı renkli soba borusu görünümlü bariyerlere ne demeli, o kadar çirkin ki anlatamam. Bu sarı demir parçaları Kaleiçi'nin bütün eski dokusunu, tarih kokusunu bitirdi. Artık Kaleiçi her yeri demir çubuklarla sarılmış bir hapishaneye benziyor. Bunu sadece ben değil buradaki halk, esnaf ve yabancı turistler de söylüyor. Arabaları sokmuyorlar da ne oldu sanki şimdi artık motosikletleriyle hız denemesi yapanlara kaldı güzelim Kaleiçi sokakları. Buranın gerçek problemleri olan güvenlik, hırsızlık, gürültü, pislik, yazın su

problemleri, yangınlar, geceleri karanlık yollar ve daha bir sürü alt yapı

sorunları dururken trafikle uğraşıldığını görmek gerçekten hayret

verici. Gürültü sorunu yıllardır önlenmiyor. Eski evlerden oluştuğu için evlerin otoparkının olmadığı ve bu yüzden doğal olarak insanların arabasını kapılarının önüne koyduğu Kaleiçi'nde semt sakinlerinin arabalarını kapı önlerine koyma hakları ellerinden alınmamalıdır. Bu konuda Büyükşehir Belediyesinden yardım ve anlayış bekliyoruz.

Mehmet ŞEKER

Türkiye'yi AB'den dışlama oyunları

HOLLANDA, siyasal ve ekonomik ilişkiler bakımından Türkiye için önemli bir ülkedir.

Avrupa'da Almanya'dan sonra en fazla Türk vatandaşının (400 bin, 250 bini aynı zamanda Hollanda vatandaşı) yaşadığı 2. ve Türkiye'de en fazla yatırımı olan 7. ülke Hollanda'dır. Aynı zamanda dünyanın 9. zengin; BM verilerine göre de refah ve gönenç bakımından dünyanın 4. ülkesidir

504 belediyenin bulunduğu ülkede 130 Türk vatandaşı belediye meclis üyesi olarak seçilmiştir. 22 Kasımda da parlamentonun meclis kanadı için erken genel seçim yapılacaktır.

Hollanda medyasında günlerdir 1. haber Türkiye, Türkler ve sözde Ermeni soykırımı tartışmalarıdır.

Ermeni iddialarını onaylamadığı için partiler adaylarını listelerinden atıyorlar.

Hollanda'da parti içi demokrasi yok. Partilerde bir grup elit ve bürokrat, partinin tüm kararlarını verip uygulamaya koyuyorlar. Bu gelişmelerle Hollanda’da ‘demokrasi’ tartışmaları alevlendi. Hollanda uluslararası antlaşmalara en az uyan ülke; ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda sabıkalı.

Türkiye hakkında akıl almaz suçlamaları içeren raporları hazırlayan Avrupa Parlamentosu Hıristiyan Demokrat Parti (CDA) milletvekili Camiel Eurling ve Arıe Oslander başta olmak üzere birçok Hollandalı siyasetçi Türkiye'yi her platformda suçlamaktalar. AB-Türkiye tartışmalarında AKP'yi 'Türkiye'de insan haklarını koruyan, demokrasiyi yerleştiren, ilerici bir parti' olarak, CHP'yi de 'Türkçü, statükocu ve gerici bir parti 'olarak anlatıyorlar.

Parti içi demokrasinin ve eleştirinin CHP'dekinden daha ileri ölçülere vardığı bir başka partiyi sanırım herhangi bir demokratik ülkede bulmak ve düşünmek zordur.

Sonuç olarak, bu Hollanda'da parlamenter demokrasiye ve Türk toplumunun demokratik hak ve özgürlüklerine indirilmiş büyük bir darbedir. Türklerin temsil hakkı ellerinden alınmaktadır. Hollanda’da ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı ile birlikte Türk ve Türkiye düşmanlığını tetikleyecek bir çıkıştır.

İki toplum arasında köprü görevi yapacak gençlere siyaset yolunun kapatılması Hollanda için 'kayıp' olacaktır. Soykırım iddiası gündeme getirilerek siyasete atılmak isteyen gelecek kuşak gençlerinin önü kapatılarak Türk toplumu Hollanda'dan karar mekanizmalarında yer alması önlenmek istenmektedir.

Bu psikolojik bir savaştır. Faslılar, 'İslam terörü' savı ile izole edildiler; Türkler de 'sözde Ermeni soykırımı' iddiaları ile sindirilmek isteniyor.

Bütün bunlara karşı Türk adaylara yapılan haksızlığın hukuksal bir geçerliliği yoktur.

Hollanda Anayasası madde 7 "İnsanların fikirlerini belirtmek için başkalarından izin alması ve müsaade veya onay olmasına gerek yoktur."

Cezmi DOĞANER-HOLLANDA

Saçma sapan bir uygulama

BEN Bağkur'dan sigortalı bir esnafım. Ödemeleri düzenli olarak yapmaktayım. Ödemeler her ayın 1 ile 30 arası yapılıyor. Bir aksama olmuyor. Şunu sizin aracılığınız ile öğrenmek istiyorum; bana ödememi her ayın 30'una kadar yapabilirsin diyeceksin, sonrada sağlık hizmeti vermeyeceksin. Neymiş borç gözüküyormuş. O zaman bana ödememi zorunlu olarak ayın 1'nde yaptırması gerekmez mi böyle saçma sapan bir uygulama olabilir mi? Anlamakta zorluk çekiyorum.

Ali İŞLEYEN

Ölü soyucular

ÖNCEKİ gün vefat eden eşimi dün Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnettik. Cenaze merasimi yapıldı. Çiçekler, çelenkler geldi. Tahminen 7-8 çelenk gelmişti. Bugün mezarlığı ziyarete gittiğimde ne çelenkler vardı, ne de diğer çiçekler. Yetkililere sorduğumuzda, bu olayın 'rutin' olduğunu söylediler. Rahmetli Sakıp Sabancı'nın mezarını da korumalar bekliyordu. Kızlarım, anneleri için yaptırdığı kalp şeklindeki çiçeğin çalındığını görünce çok üzülecekler.

Mezarlarımıza bile sahip çıkamıyoruz.

Erim CANDAR

Yazarın Tüm Yazıları