KIŞ bastırmış, termometre eksilerde geziniyor. Dışarıda kar, yağmur... Ve siz evinizde ‘‘insanca’’ ısınmak istiyorsunuz. Ama mümkün değil. Bunu yapmak için her ay birilerine en az 150 milyon lira ödemek zorundasınız.
Türkiye gibi bir ülkede bunu yapamıyorsunuz. Bütçeniz yetmiyor. Eviniz için kiradan fazla, ya da kira gibi doğalgaz haracı ödemek zorunda kalıyorsunuz.
Televizyonlarda bu konuda güya tartışmalar oluyor. Bazı hokkabazlar ekrana çıkıp sizi binbir yalanla kandırmaya kalkışıyor. Ama hokkabazların sözleri gerçeği değiştirmiyor.
Doğalgazda büyük vurgun var. Halk soyuluyor, inim inim inletiliyor.
Apartmanlarda kavga çıkıyor. Ödenen para doğalgaza yetmiyor. Bir de dolarla soyuluyorsunuz. Ankara'da evinize doğalgaz bağlatmak için belediyeye dolar ödüyorsunuz.
Takılan doğalgaz sayaçlarını belediye, sadece bir tek imalathaneye dolarla yaptırıyor. Alfagas sonra isim değiştirip İntermed oldu. Bu firmaya 150 milyon dolar para ödenirken, bir tek devlet yetkilisi işe el koymuyor, hesap sormuyor.
Evet, apartmanlarda kavga çıkıyor... Çünkü bu vurgunu normal bir ailenin karşılaması asla mümkün değil. Aidatlar ödenemiyor. Çoğu apartmanda kalorifer günde birkaç saat yakılıyor. Kombili evlerde aileler bir tek odaya sığınıyor. İnsanlar ya donuyor, ya da paraları haraç gibi sökülüyor.
Herkes batık, herkes bitik durumda. Aileler, şirketler ve hatta devlet kurumları, bu kazığın altında kalmış, herkes sövüyor. Yapacak başka bir şey yok.
* * *
Bu soygunun, bu akla hayale gelmez vurgunun sorumluları kim? BOTAŞ mı, doğalgazı halka yüzde 50 zamlayarak satan belediyeler mi? Kim, kim?
Karşımızda tablo belli, rakamlar belli, milyonlarca insanın nasıl soyulduğu belli ama oralı olan yok.
Bir belediye nasıl olur da, sattığı dogalgazdan yüzde 50 kár eder? Olacak şey midir bu? Bu paralar nereye gider?
Nerede bunların hesabı kitabı? Nerede bu gelir ve giderlerin dökümü?
Dikkat ediniz, hiçbiri ortada yok! Halktan niçin saklanıyor?
Ortada bir tek gerçek var:
Soyuluyoruz, yandım Allah diye bağırıyoruz.
Bu soyguna, bu inanılmaz vurguna Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümet çoktaaan el koymalıydı. Ama onlar sıcak köşklerinde, sıcak konutlarında otururken, olanın farkına bile varmıyorlar.
Ankara, Türkiye'de ve belki dünyada doğalgazı en pahalı kullanan kent. Onu İstanbul izliyor. Peki nereye gidiyor bu belediyelerin doğalgaz kazığından elde ettiği paralar?
Yoksa bu belediyeler, devlet içinde devlet mi olmuşlar? Bunlara kimsenin sözü geçmiyor mu?
Dünyanın neresinde kışın ortasında insanlara birileri tarafından böyle göz göre göre kazık atılır da, o ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Enerji Bakanı ve diğerleri sessiz kalır?
Muhalefet partileri nerede?
Onlar da konuşamaz; çünkü bu marifetlerin başında olan Ali Müfit'le İ. Melih, geçmişte Fazilet Partisi'nden, yani Tayyip'le Recai beyamcanın eski partisinden seçilmiş kimseler.
Peki DYP nerede?
* * *
Sevgili okuyucularım, şu kış aylarında insanların en temel hakkı ısınmak değil mi? Kim bu duyguyu sömürüp halka kazık atma hakkına sahiptir?
Bakınız, şu doğalgazın maliyet ve satış rakamları bile gizli tutuluyor ve hokkabazların yalan söylemesine neden oluyor. Nerede bu dökümler?
Maliyet hesapları, kimin kime kaça sattığı, kaç milyon aileden kaç trilyon vurgun vurulduğu aslında belli.
Ama bütün bu rakamlar bizden gizleniyor ve biz insanca ısınamıyoruz.
Kömür yakalım desek, Ankara'da o konuda da kazık yiyoruz. Bu kazığın öyküsünü Rekabet Kurulu kararı olarak 23 Aralık 2001 tarihli Resmi Gazete'de okuyunuz. Ankara'da bir belediye şirketi belediyeden tekel hakkı almış, kömürü tek tabanca olarak satıyor, fiyatını kendisi belirliyor. Şirketteki yolsuzluklar, usulsüzlükler ve BELKO isimli bu şirketin kömürde halka nasıl kazık attığı, yukarıda sözünü ettiğim Rekabet Kurulu kararında anlatılıyor ve 41 milyar ceza kesiliyor.
Peki biz bu durumda ne yapalım? Nasıl ısınalım? Isınma hakkımızı kullanmak için ille de birilerinden kazık mı yiyelim? Dünyanın neresinde ısınma gideri kirayı geçmiştir? Dünyanın neresinde apartmanlara yaşayanlar, doğalgaz parası yüzünden birbiriyle kanlı bıçaklı edilmiştir?
Sayın Ahmet Bey, Bülent Bey, Devlet Bey, Mesut Bey, Tansu Hanım, Tayyip Bey, Recai Bey ve diğerleri, neredesiniz siz?
Şu rezaleti, şu kepazeliği, şu vurgunu, halka atılan şu utanmaz kazığı görmüyor musunuz? Milyonlarca insanı birkaç belediyenin, birkaç hokkabazın insafına mı terk ettiniz?