Dikkat, başrolde kadın var...

GİDİŞAT değişmezse bundan 50-60 yıl sonra “ev kızı” ya da “ev kadını” gibi kavramlar tarihin nostalji defterinde yerlerini alacak.

Ebeveynler bu eğilime dikkat etseler iyi olur. Kız çocuklarını zengin koca hayaliyle, oğlanları da karım evde oturup bana bakacak diye yetiştirmesinler. Kızlara meslek kazandırsınlar, oğlanlara düğme dikmeyi, yemek pişirmeyi, lavabo temizlemeyi öğretsinler.
Bugün dünyada giderek kabul gören anlayış kadınların işgücüne katılımının kalkınmanın en önemli unsurlarından biri olduğu. Avrupa Birliği ortalamasında kadınların yüzde 60’ı çalışıyor. AB, sürekli olarak kadın istihdamını arttıracak tedbirler alıyor. İskandinav ülkelerinde bu oran yüzde 80’leri zorluyor. Biz ise TÜİK verilerine göre yüzde 26 ile en gerideyiz.
Gerçi son bir yılda 1 puanın üzerinde bir iyileşme olmuş. Artışın bir nedeni, 2009’da kadın istihdamına verilen teşvik olabilir. Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’a göre geçen yıl ilk kez işe alınan 742 bin kişiden 501 bini kadındı. İlk kez sigortalı kadın çalıştıran işyeri o çalışanı için sigorta ödemedi.
* * *
Kadının çalışıp çalışmaması gibi bir seçeneğin kalmayacağını, işgücüne katılımda iki cinsin de eşitleneceğini neye dayanarak söylüyorum? Çünkü kadınlar eğitiliyor ve meslek sahibi oluyorlar. Girişimcilik özendiriliyor. Mikro krediler veriliyor. Eğitimde eşitlendikten sonra zaten her şey değişiyor.
Ayrıca İskandinav ülkelerinden dünyaya yayılan dalga, özel sektör şirketlerinin yönetim kurullarında kadın erkek sayısının eşitlenmesi şeklinde. OECD’nin raporuna göre devlette kadın istihdamında da yüzde 12 ile en geriden gelen yine biziz.
Uluslararası kuruluşların yönetiminde kadını öne çıkarmak artık genel bir trend. Son Avrupa Komisyonu üye seçiminde AB memuru kadınlar hemcinslerini kollamak için sokağa döküldüler. Hal böyle iken bizde pozitif ayrımcılığa ve siyasette kotaya karşı çıkanlar komik duruma düşebilirler.
* * *
Siz bu satırları okuduğunuzda KAGİDER ve Comite France-Turquie’nin Fransa’da Türk Mevsimi kapsamında Paris’te Senato binasında düzenlediği “Türk ve Fransız kadınları: Sorunları aynı, ya mücadele yolları?” konulu toplantıya katılacağım. KAGİDER’li arkadaşlarımla bu başlığı seçerken epey düşündük. Kimseden ders almaya ihtiyacımız olduğunu sanmıyoruz. Açıkçası eşit konumdaki kadınların derdi orada da burada da aynı. Dayak, erkekten daha az maaş alma, yönetici pozisyonuna gelememe bizden farklı değil.
Geriye kalan önemli soru şu: Kadın çalışınca çocuklara kim bakacak?
Gelecekte bu da bizim eski kafalarımızla sorduğumuz demode bir soru olacak. “Kariyer de yaparım çocuk da...” diyen süper kadın beklentisi kalkacak. Aile içinde sorumluluk paylaşımı değişecek. Okulda düşüp kafasını yaran çocuğun otomatikman annesi aranmayacak, öğretmenin aklına bu çocuğun bir de babasının olduğu gelecek. Çalışma saatleri esnekleşecek, farklı düzenler kurulacak.
Ve elbette tıptaki ilerleme, suni rahimde çocuk yetişmesine imkân tanıyabilecek. Hatta erkeklerin karnına rahim yerleştirilebilecek.
8 Mart Kadınlar Günümüz şimdiden kutlu olsun.
Yazarın Tüm Yazıları