Cüneyt Ülsever: Ben hiçbir yere aday olmak istemiyorum!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Ben bu satırları yazarken, Helsinki'de hakkımızda alınacak karar(!) henüz belli olmamıştı, ancak siz bu satırları okurken kararı bileceksiniz.

Bence karar olumlu, ancak ‘‘Kopenhag kriterlerine’’ endeksli olacak. Bu da bir öngörü değil, sadece malumun ilanı. Zaten AB Dönem Başkanı Prodi, birkaç hafta önce uyarmıştı: ‘‘Türkler, Helsinki kararlarının satır aralarını dikkatli okusunlar.’’ Ben Türk düşmanı bir AB üyesi olsa idim, değil Türkiye'yi tam aday yapmak, hemen tam üye yapardım.

Bence Türkiye'de kıyamet Helsinki'den sonra kopacak. Görünüşte hepimiz AB üyeliğini iyi bir şey zannediyoruz, ama üyelikle aramızda duran Kopenhag kriterleri öyle matah bir şey değil. Üstelik, bu kriterler tam anlamıyla Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi bir gayreti çağrıştırıyor.

Benim aklımı Kıbrıs, Ege gibi uluslararası sorunlar karıştırmıyor. Kürt meselesi de önemli değil. Nasıl olsa onlar da bu toprakların insanı!

Ben Helsinki kararlarının bizi bize düşürmesinden kaygılanıyorum!

Sanki bu kararlarla aramıza nifak sokulacakmış gibi geliyor.

Helsinki kararlarıyla gündelik yaşamımız altüst olacak!

Düşünün, ehliyet almaya kalkıp da sınavda çakınca, ‘‘Bu işin oluru kaça hemşerim?’’ diye alışkanlık üzere sorduğunuzda, yetkili ‘‘Ulan! Ne diyorsun sen, Kopenhag kriterleri var’’ diyecek.

Seçim zamanı geldiğinde, adaya ‘‘Bu sefer herhalde bizim arazi affı garantidir’’ dediğinizde, aday biraz ilerideki sarı kafalı herifi gösterip, ‘‘AB müfettişi önünde ne biçim konuşuyorsun’’ diye sizi bozacak.

Akşam beraber kafayı çektikten sonra, komiser arkadaşınıza, size kazığın álásını atan hergele için, ‘‘Yahu komiserim, şu herifi karakolda bir ıslatsanız’’ diye masumane ve geleneklere göre haklı bir ricada bulunduğunuzda; komiser, yediği beleş yemekten bin pişman, ‘‘Sen en iyisi mahkemeye müracaat et’’ diyecek. Mahkeme kararlarına güvenmediğinizi söylediğinizde, ‘‘Öyle ise AİHM ne güne?’’ diye abuk bir cevap verecek.

Orta 2'den terk haylaz oğlan, hiç olmazsa geleceğini kurtarsın diye, semtin kabadayısına ‘‘eti senin kemiği benim’’ diye başvurduğunuzda, ‘‘Uluslararası mafya, aday kabulü için en az iki yabancı dil, bir de üniversite diploması istiyor, ben bile gün sayıyorum’’ diye kaba saba bir cevap alacaksınız.

‘‘Bari hiç olmazsa devlet memuru olsun!’’ diye bu sefer haylaz oğlanı devlet kapısında güçlü dostunuza götürdüğünüzde, ‘‘Sen galiba IMF ile yapılan stand-by antlaşmasını hiç duymamışsın’’ diye tersleneceksiniz.

Mürtecilere ‘‘Bak sonra askerler gelir’’ diye kafa tutamayacak, beleş banka kuramayacak, mülkiyeti size ait bankayı soyamayacak, kaçak işçi çalıştıramayacak, ‘‘ama bizim kendimize ait koşullarımız var’’ diyemeyecek, cumhuriyetin temel ilkelerine sığınamayacak, köşeyi dönemeyecek, ihale aracılığı yapamayacak, destekleme fiyatı alırken zorlanacaksınız.

‘‘Yassah hemşerim!’’

Bence, biz tam adaylığı cebimize koyduktan sonra, tam üyelik konusunda yan çizelim!

Yazarın Tüm Yazıları