CHP bu değil...

DÜN Ankara’da tanık olduğumuz bir Olağanüstü CHP Kurultayı değil, Olağanüstü Çirkinlikler Kurultayı idi. CHP’nin çok gerilimli çok kurultayını gördük. Bunlar arasında kavgalı olanlar da vardı. Ama sandalyelerin uçuştuğu kurultay görmediğimiz gibi, çirkinlik ve bayağılık açısından bu kadar aşağıya ineni de anımsayamadık.

Kavga kısaca CHP Genel Başkanlık sandalyesi üzerineydi.

Kurultayların eğilimini belirlemeye yarayacak ilk gösterge Başkanlık Divanı seçimidir.

Deniz Baykal’ın adayı Şinasi Öktem’in, Mustafa Sarıgül’ün adayı Şahap İnce’yi belirgin bir oy farkıyla yenmesi, Baykal’ın genel başkanlığı Sarıgül’e kaptırmayacağını ortaya koydu.

Ama kurultay bir çirkinlikler yarışına dönüştü:

Çünkü salonun izleyicilere ayrılan bölümünün hemen hemen tamamı, ellerine Baykal portreli bayraklar, Baykal’ı destekleyen dövizler bulunan Baykalcılar tarafından doldurulmuştu. Maksat kurultayı baskı altına almaktı. Nitekim bu kesimdekiler delegelerden daha ateşli, daha şamatacı ve hareketleriyle çok çirkindiler.

Merak ederiz, izleyicilerin edepsizlik etmediği bir kurultayı 80 yaşındaki CHP ne zaman düzenleyebilecek?

Tabii önce o insanları böyle görevlendirerek oraya koyanların adam olması lazım.

Kurultayın diğer büyük çirkinliğinin başaktörü, Divan Başkanı Şinasi Öktem idi. Ne dediği anlaşılmayan, anlaşılabilenlerden de delegeleri birbirine karşı kışkırtıp olay çıkmasına yol açan... Daha da önemlisi Deniz Baykal’ın, konuşmasında Sarıgül’ü açıkça suçlayan sözler söylemesine rağmen Sarıgül’e kendini savunma hakkı tanımayacak kadar hak ve hukuk kavramından haberi bulunmayan bir Divan Başkanı idi Öktem... Kısaca vahimdi.

Tabii Sarıgül’cüler de Öktem’den aşağı kalmadılar. Baykal’cıların salonu kendi taraftarlarıyla doldurmasına tepki niteliğinde olarak onlar da dışarıdaki çelik kapıları kırıp kurultay salonuna adeta baskın yaptılar.

Tüm çirkinlikleri sayarsak kurultayın bu satırları yazdığımız dakikaya kadar bizce en önemli olayını, yani Deniz Baykal’ın ‘kurultayı açış konuşmasını’ değerlendirmeye olanak kalmayacak.

Oysa Baykal sırf hitabet olarak bakılırsa iyi bir konuşma yaptı. Konuşma temelde ‘CHP’ye karşı komplo yapıldığı’ fikrine dayandırılmıştı. Baykal’a göre komplonun asıl tertipçisi ABD imiş. Sebep Irak harekátı öncesinde ve sırasında ABD askerlerinin Türkiye’de konuşlanmasına olanak sağlayan tezkerenin 1 Mart 2003 günü TBMM tarafından reddinde CHP’nin tutumunun belirleyici olmasıymış. Şimdi ABD, medyayı ve Sarıgül’ü kullanarak Baykal’ın şahsında CHP’den intikam almak, hatta CHP’yi AKP gibi ‘ılımlı İslam’ çizgisine oturtmak istiyormuş.

ABD’nin eli temizdir demiyoruz. Ama Baykal’ınkinin paranoya sınırına geldiğini söyleyebiliriz.

Baykal gereksiz komplo teorileriyle vakit kaybedeceğine ‘Acaba ben hata yapıyor muyum?’ demeyi bir öğrense, kendisine de partisine de yararlı olacak ama o gün gelecek mi belli değil.
Yazarın Tüm Yazıları