Bir odada tam 10 yıl

SEVGİLİ okuyucularım, belli günler vardır, belki sadece bir kişi bilir ve kendisi için önemlidir.

Başkalarını hiç ilgilendirmez. Bugün size sadece beni ilgilendiren bir tarihten söz edeceğim. Lütfen bağışlayın.

Gazetedeki odamda bugün tam 10 yılımı doldurdum.

Acaba sizler de bazen aynı duyguyu yaşar mısınız? Ben uzun süre birlikte olduğum eşyalardan ve yerlerden ayrılırken içime hüzün çöker, onlarla sanki beni duyarlarmış gibi vedalaşırım.

Gazeteciliğe 7 Şubat 1977 günü Milliyet'te başladım. O günden bu yana ikinci gazetemde, üçüncü odamdayım. İlk odam Milliyet Ankara bürosunda. İşe başladığım gün Ankara Temsilcisi Orhan Tokatlı bana oturacağım yeri gösterdi. Rahmetli Örsan Öymen'in odası. Uzun süre Örsan'la oturduk. Ondan çok şey öğrendim. Sonra aynı odayı Orhan Duru, Ünal İnanç, Derya Sazak, rahmetli arkadaşım Teoman Erel ve rahmetli İlhami Soysal abimle paylaştık.

Orada büyük metal bir masa vardı. Benim masam oldu! Nice gazetecilik olaylarına tam 8 yıl 7 ay boyunca o odada, o masada imza attım.

İşe girdiğim gün masamda bir metal sigara tablası duruyordu. Hep onu kullandım.

1985 Eylül'ünde Hürriyet'e geçiyordum. Odamı topladım, çekmecelerimi boşalttım. Hiç unutmuyorum, son gece yine odama gittim. Sadece nöbetçi muhabir arkadaş vardı ve uzağımdaydı. Tek başıma odama kapandım, masama son kez oturdum. Tam 8 yıl 7 ay boyunca Milliyet'te yaşadığım ve bazılarını Önce İnsanım Sonra Gazeteci isimli kitabımda anlattığım acı tatlı, hüzünlü mutlu olayları düşündüm.

Sonra, belki inanmayacaksınız ama yıllar boyu kullandığım masamı öptüm. Ona, odamdaki dört duvara ve öteki külüstür eşyalara sesli olarak veda ettim.

Hürriyet'e geçtiğimde ilk kez bağımsız bir odam olmuştu. Küçücük! O odada tam 8 yıl 5 ay oturdum. Milliyet'ten getirdiğim metal sigara tablası yine masamdaydı.

Aylar yıllar geldi geçti, şimdi oturmakta olduğum üçüncü odama taşındım. Günlerden 3 Şubat 1994. İkinci odamdan ayrılırken masama ve odama yine veda ettim. Bu yaptıklarım belki size garip geliyor ama beni anlayın.

Bugün bu üçüncü odamda, şimdiki son odamda, aynı dört duvarın arasında tam 10 yılım bitti!

* * *

27 yıllık gazetecilik yaşamımda işimi bir gün hafife almadım, bir gün kaytarmadım. Odalarımda neler yaşadım, nelere tanık oldum! En üzücü ve en güzel anılar... Bir yanda mutlu, kahkahalarla dolu, heyecan veren, sevinçten havaya sıçratan, öte yanda insanı kahreden, küfrettiren, üzen, hayal kırıklığına uğratan günler...

Basın dünyasının bir tarafında tanık olduğum nice pislikler, korkaklıklar ve çıkar ilişkileri... Öbür tarafında ise yaşadığım nice mertlikler, dostluklar ve güzellikler...

Bir yanda güzellikler, mutluluklar, başarılar... Öte yanda Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi öldürülen değerlerimiz için dökülen gözyaşları...

Bütün duygular bir arada.

Okuyucular, arkadaşlar, mektup, faks, telefon ve gelen dosyalar trafiği, yazı yetiştirme telaşı...

Gelsin çaylar, yak bir sigara daha, söndür metal tablada!

Benim üç odamda, üç masamda yazdığım haberler, diziler, pazar sohbetleri, köşe yazıları ve toplam satışı 750 bin'i aşan 15 kitap... Zaman geliyor gözlerim dışarı fırlamış, beynim zonkluyor...

Gazetecilikte onurla, açık alınla, lekesiz, kimsenin adamı olmadan, kimseyi yağlamadan, eğilip bükülmeden, kıvırtmadan geçen 27 yıl.

Dördüncüsü yok, her dakikası benim üç odamda, üç masamda.

Haaa, bir de Milliyet'ten bu yana tam 27 yıldır kullandığım en büyük ‘‘sırdaşım ve demirbaşım!’’ metal sigara tablasının eşliğinde!

* * *

Şimdiki odama tam 10 yıl önce geçtiğimde, ertesi gün yine duygusal bir yazı yazmışım. 4 Şubat 1994 tarihli yazımdan bir bölüm:

‘‘Masamı yine öptüm, ona veda ettim. Odama da veda ettim. Böyle şeyler başkalarının yanında yapılmaz. Gören olursa ‘delirmiş' diyebilir. İsteyen istediğini söylesin, bu duygularımı siz sevgili okuyucularımla paylaşmak istedim. Şimdi üçüncü odamda ve üçüncü masamdayım. Bu yazıyı orada yazıyorum ama henüz onlara ısınamadım...

Merak ediyorum, acaba yeni odamda ve yeni masamda da öncekilerde olduğu gibi 8 yılı aşan süreyi geçirmem mümkün olur mu?

Keşke olsa.’’

Allah bu içten dileğimi kabul etti, aynı dört duvarın arasında 10 yılı geride bıraktım.

Kendim için ‘‘daha nice 10 yıllara’’ diyemiyorum, biraz abartılı bir istek olur!
Yazarın Tüm Yazıları