Baykal’ı alkışlıyorum!

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Hürriyet’te Şükrü Küçükşahin’e yaptığı açıklamayı dikkatle okudum.

Baykal, aynı konuyla ilgili olarak Sabah’ta da Muharrem Sarıkaya’ya bazı bilgiler vermiş.

İki tecrübeli muhabirin haberlerini okuduktan sonra şunu düşündüm: Deniz Baykal, uzun süredir ilk kez gerçek bir muhalefet lideri ve devlet adamı gibi konuşuyor!

Deniz Baykal’ı bu köşede çok eleştirdim. Ancak bu kez kendisini kutlamak istiyorum.

Savaş tamtamlarının çalındığı bir ülkede, bir muhalefet liderinin ucuz popülizme kendini kaptırmadan, elle tutulur, somut öneriler getiriyor olmasını alkışlamam gerek.

Önerilerin içeriği elbette tartışılabilir.

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile teröriste karşı takınılan tutumun farklılaştırılmasının gerekliliği, Kuzey Irak ile daha derin ekonomik ilişkilerin kurulması önerisi, silah bırakana genişletilmiş af önerisi ve Kuzey Iraklı gençlere Türkiye’de üniversitelerde okuma olanağının yaratılması gibi öneriler bu konuda yeni bir yaklaşım getiriyor.

Her yeni yaklaşım gibi bu önerilerin de hemen benimsenmesi elbette gerekmiyor ama bu önerilerin "değersiz" olduğu anlamına da gelmemeli.

Çünkü bu açılımı yapan kişi kendisini "devletin sahibi olarak gören" bir partinin genel başkanı.

Bu durumda asıl sorun Türkiye’yi bugün yöneten hükümetin rüzgárın önünde savruluyor olması.

Hükümetin, Baykal’ın önerilerini önyargısız olarak değerlendirmesi gerekiyor.

Anneciğim Türkler geliyor!

YÖNETMEN Ali Özgentürk’ün, Türkiye’nin tanıtımı için son derece önemli gördüğüm bir projesinden sizlere daha önce söz etmiştim.

Proje, Avrupa’nın önde gelen film yönetmenlerinin katılımı ile yürütülecek bir film çalışması.

Avrupa’nın değişik ülkelerinden 13 yönetmen, 10’ar dakikalık kısa filmlerle Türkleri anlatacaklar. Bu 13 kısa film bir araya getirilerek, 130 dakikalık bir sinema filmi yapılacak.

Yönetmenlerin kimlikleri nedeniyle uluslararası festivallerde ve Avrupa sinemalarında gösterilecek bu film ile Avrupalıların, Türkler hakkındaki yanlış inançlarının değiştirilmesi yolunda önemli bir adım atılmış olacak.

Filmin sadece Batılılar açısından değil, bizim açımızdan da ilginç olacağını düşünüyorum.

Herkesin filmlerini beğenerek izlediği ödüllü yönetmenlerin gözüyle nasıl göründüğümüzün bizler açısından da öğretici yönleri olacaktır, buna eminim.

Filmin adı da belli: Mamma li Turchi!

İnebahtı Savaşı’ndan beri, İtalya’da çocuklarını korkutmak isteyen annelerin kullandığı bir deyim bu: Anneciğim, Türkler!

Özgentürk, bir yıldan uzun bir süredir bu proje için gerekli finansmanı bulmak için çabalıyor.

Türkiye’nin doğru ve iyi tanınmadığından şikáyet eden herkesle ve dört ayrı bakan ile de görüştü, ama ancak bir arpa boyu yol alabildi.

Türkiye’nin tanıtımı için on milyonlarca doları sağa sola dağıtan resmi kurumlar bile bu ilginç projeye uzak durdular.

Geçen akşam Ali Özgentürk’ü gördüm. Filmin finansmanı için bir şirket kurulduğunu anlattı.

Projeye inanan bazı işadamları, profesyonel yöneticiler ve aydınlar bu şirkete ortak olarak filmin finansmanı için yeni bir model geliştiriyorlar.

Kurucuların isimlerini yazmak için izin alabilirsem, bu bilgiyi sizlerle de paylaşacağım.

Ermeni iddialarının yoğunlaşmasıyla birlikte, iyi tanıtıma olan ihtiyacımız giderek artıyor.

Bu film, başlangıç için iyi bir fırsat olabilir
.

Sigara yasağında istisna olmaz

HALKA açık kapalı alanlarda, hastane ve cami bahçelerinde sigara içilmesini yasaklayan kanun teklifi TBMM’de görüşülüyor.

Dün bu köşede sigara içme yasağının ciddiyetle uygulanamayacağından endişe ettiğimi yazmıştım.

Nitekim TBMM Adalet Komisyonu Başkan Vekili Hakkı Köylü, "Yasanın uygulanabilir olması önemli. Çok katı tutarak amacına ulaşamayız" diyor.

Köylü, hastane ve ibadethanelerin bahçelerindeki insanlara "sigara içme" denemeyeceğini söylüyor. Köy kahvehanelerinin yasak kapsamından çıkarılması için "havalandırma tertibatı" şartı konulacağını belirtiyor.

Kapalı alanlarda sigara içme yasağını biz icat etmedik.

Daha önce birçok ülke bu yasağı katı bir şekilde uyguladı ve başarılı oldu.

Türkler gibi sigara içme alışkanlığı olan İrlanda, İskoçya, İngiltere, İtalya gibi ülkelerde başarılı olan "katı uygulama" neden burada da başarılı olmasın?

Unutmamak gerekiyor ki bu tür yasaklarda yaratılacak gevşemeler ve istisnalar, giderek yasağın hiç uygulanamaması sonucunu doğurur.

Türk halkının da sağlıklı ortamlarda yaşayabilmesi, çalışabilmesi için yasağın katı şekilde uygulanması gerekiyor.

TBMM’nin de bu gerçeği unutmadan hareket etmesi ve "Türk halkının yaşam biçimine uymaz" gibi içi boş değerlendirmelere kulağını tıkaması şart.

Titizlikle uygulandığında, Türklerin de dünyanın diğer medeni ülkelerinde olduğu gibi yasağa uyacağından kimsenin kuşkusunun olmaması lazım!
Yazarın Tüm Yazıları