‘Bana Bir Masal Anlat’ anlat ki beynim yıkansın

Elimde bir hikaye kitabı... Adı, ‘Bana Bir Masal Anlat’. Martı Yayınları’ndan çıkmış. Külkedisi, Bambi, Pinokyo, Uyuyan Güzel, Heidi... Hangi masalı arasanız var içinde ve son derece yalınlaştırılmış haliyle. Hikaye bitince çocuklara ‘Bundan ne anladınız’ tarzında üç tane soru soruluyor. Kenan Ermiş’e ait olan ‘Kelebek’ ise kitaptaki en son hikaye... İtiraf ediyorum, ben ‘o yazıdan’ hiçbir şey anlamadım...

Haberin Devamı

Hikaye şöyle...
(Kitapta olduğu haliyle  yani anlatım bozukluklarını düzeltmeden  yazıyorum...)
Vaktiyle çok güzel renkleri olan bir kelebek evlenmeye karar vermiş. Ardından güzel bir eş bulmak için bahçe çiçeklerini dolaşmaya başlamış. Aradığı eş kendine yakışan bir çiçek olmalıydı. Bütün zamanını çiçek bahçelerinde geçirmeye başlamış. Bazı güzel çiçeklere kimi böcekler konuyormuş. Oysa kelebek saf, el değmemiş bir çiçek arıyormuş. Üstelik çiçeklerin hepsi birbirinden güzelmiş. Bir papatyaya sormuş, “Şu güzel çiçeklerden hangisi bana eş olabilir?” Fakat cevap alamamış. Kelebek bir cevap alamayınca papatyanın yanından ayrılmış. Uçarken gözü beyaz renkli laleye takılmış, “Rengi çok beyaz, boyu da çok uzun bana yakışmaz” diye düşünmüş. Çiğdemleri ise hiç rahatsız etmemiş. Sonunda güzel bir menekşe görmüş. Ancak onlar da solunca güzellikleri kalmıyormuş... Sürekli uçmaktan yorgun düşen kelebek, bir evin penceresine dinlenmek için konmuş. Evin sahipleri kelebeği çok beğenmiş, yakalayıp bir tabloya iğnelemiş.
Kelebek: “Şu insanları hiç anlamıyorum, birisi de onlara böyle davransaydı hoşlarına gider miydi acaba ya da evlenseydim bunları yaşar mıydım” diye kendi kendine konuştu.
Bu sırada saksıdaki çiçeklere gözü takıldı. O çiçeklerden birine evlenme teklif etmiş. Belki evlenirse onu iğnelediği yerden kurtarabilirmiş.
Sonra da çiçeklerin hepsine, “Siz insanlarla beraber yaşıyorsunuz, size de güven olmaz” diyerek vazgeçmiş.
KENDİ SOYUNDAN EVLİLİK
Çiçeklerden birisi, “Zaten bizden hiç kimse seninle evlenmez, kendi soyundan biri ile evlenmeyi düşünseydin iyi olurdu. Belki de çocukların olur, mutlu bir yaşam sürerdin. Boş laflarla kendini avutmaya çalışma. Koskoca bir yaz mevsimini boşuna geçirdin. Şimdi orada öylece bekle” diyerek kelebeğe dersini vermiş.
Hikaye de böyle bitmiş...
Sonra yazar sormuş:
Bu masalda neler öğrendik bakalım?
1) Kelebek nasıl bir eş arıyormuş?
a- Saf el değmemiş bir eş
b- Güzel bir eş
c- Kendi soyundan bir eş
2) Kelebek, lale için ne düşünmüş?
a- Çok çirkin bir eş olur
b- Çok tembel bir eş olur
c- Rengi çok beyaz, boyu da çok uzun. Bana yakışmaz diye düşünmüş.
3) Kelebeği yakalayan insanlar ona ne yapmış?
a- Kafese koymuşlar
b- Kovalamışlar
c- Yakalayıp tabloya süs yapmışlar
Yok artık! Bu kadar zırvalıktan sonra soru ve cevap şıkları bence şöyle olmalıydı:
Soru: Biz bu ‘baştan aşağı tuhaf ve anlamsız’ yazıyı size ‘hikaye’ diye niye anlattık?
a- Evleneceksen kesinlikle daha önce kimsenin eli eline değmemiş birini bulmalısın
b- Solan nergisler gibi kadınlar bir gün mutlaka yaşlanıp çirkinleşecek
c- Evlenmek ve çocuk yapmak için geç kalırsan ortada kalıp, kapana kısılırsın
d- Mutlaka kendi soyundan biriyle mümkünse hısım-akraban ile evlenmelisin
e- İnsanlara güvenilmez, insanlar kötüdür
f- Hepsi. Çünkü biz sizin tertemiz ve öğrenmeye açık olan beyinlerinizi işte bu hikayelerle istediğimiz gibi kirletebiliriz...
Doğru cevabı veriyorum: f-Hepsi!

Yazarın Tüm Yazıları