Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Kediler seviştikten sonra asla suçluluk duymazlar

‘‘... Gustav benimle konuşurken her zaman kullandığı o aptal bebek diliyle gırtlağından sevinç sesleri çıkarttı ki, onun benimle böyle konuşması beni pek rahatsız etmez, çünkü ben de onunla konuşurken bu ilkel dili kullanırım’’.

Koptum!

Daha 14. sayfada.

Çünkü ben de kedimle konuşurken o aptal, o ilkel bebek dilini kullanıyorum:

- Bebeeeek oğluuuum, n'aaaapıyormuuuuş bakalııııım, bugüüüün nasılmııış?

Demek aptal ve ilkelmiş!

Demek benim kedim, ben onunla en sevgi dolum halimle konuşurken, beni acımasızca eleştiriyor, sersem buluyormuş.

Bunu bir kitaptan öğrenmiş olmak da bana koyuyor haliyle.

Görür o gününü.

Ödetmez miyim ben ona.

O önce kendi konuştuğu dile baksın!

Ben de, hayatımı paylaştığım o soylu yaratıkla ilgili daha çok şey öğrenmeye bakayım.

*

Bu anlamda elimin altında müthiş bin hazine var.

Güncel Yayıncılık'tan çıktı.

Tam tamına 35 dile çevrildi, ne acıdır ki, sonuncusu Türkçeydi.

Aslında bu bir kedi kitabı değil.

Yazarı da ne biyolog ne veteriner.

Aslına bakarsanız ırkçılık üzerine yazılmış bir kedi-polisiyesi.

Fakat o kitapta bir sürü, ansiklopedide bulamayacağınız kadar kedilere dair bilgi var. Bir de cinayetlere dair. Adam dünya çapında bir edebiyatçı, ilginç fikirlerin peşinde koşan, buluşları olan, yabancıların dahi ilan ettiği, Türkiye sınırlarında pek tanınmayan, daha ziyade dünya ‘‘best seller’’ listelerinde dolaşan, kitaplarının eleştirileri New York Times'da yer alan, Türkçe yazmayan, bir Türk yazar.

*

Biz herşeyi geriden takip ediyoruz.

Dört yıl önce Avrupa'da fırtınalar koparan kitabını ancak yeni okuyabiliyoruz. Onun yazdıkları müthiş bütçelerle filme çekiliyor, biz ancak dört yıl önceki kitabının filmini yayınevinden aldığımız video kasetlerde seyredebiliyoruz.

O, bunca zamandır kitapevlerinin raflarında yoktu.

O, sinema salonlarında yoktu.

Geç de olsa, şimdi onu keşfetme zamanı...

*

Fena da olmaz hani.

En azından kedileri daha yakından tanımak için.

Kedi deyip geçmeyin.

Bunu da yeni öğrendim:

Siz de benim gibi, insanların İnternet'e en çok çıplak kadın, görmek için girdiğini zannediyorsunuz değil mi?

Hayır efendim.

Kediler içinmiş.

Amerika'da ‘‘kedi’’ yazınca bir milyon iki yüzbin altbaşlık çıkıyormuş karşınıza.

*

Bulmuşsunuz bu adamı.

Kedi uzmanı.

Sormaz mısınız kedi sorularını.

Yanlış anlaşılmasın, ‘‘ana yemek’’ yarın, bu ‘‘antre’’.

Küçük küçük, kedi ordövrleri...

Tadımlık.

HAMİŞ: Siz beni anlıyorsunuz değil mi? Kitabın ve yazarın ismini özellikle vermiyorum. Çünkü yarın tarafımdan yapılmış röportajı okumanızı istiyorum. Aklımca da sizi meraklandırmaya çalışıyorum.

Kediler ve seks

Yani adam kitabında öyle bir kedi-seksi anlatıyor ki...

Kedi değil sanki gözlemlediği...

Ben de fırsatını bulmuşum, soruyorum tabii.

Muazzam detaylı ve erotik anlatıyorsunuz. Seyrettiniz mi? Yani kedileri sevişirken hiç utanmadan röntgenlediniz mi?

- Tabii ki. Çok vahşi bir seks hayatları var. Ve çok etkileyici. Benim için hiçbir şey ayıp değil. Neden olsun? İnsanları da havyanları da tanıyorum. Durdum ve önümde yaptılar.

Hiçbir şey ayıp değilse, soruyorum o zaman: Kitabınızın baş kahramanı Francis gibi hiç seviştiniz mi?

- Bu soruya cevap veremeyeceğim. Ama şunu söyleyebilirim: Kediler arkadaşlık yapmıyorlar bizimki gibi. Öyle ‘‘Yemeğe gidelim’’, ‘‘Kahve içelim’’, ya da daha fenası, ‘‘Ciddiyim evlenelim’’ falan yok. Çok ideal bir anlaşma var aralarında. Seks yapıyorlar o kadar.

Yani seks hayatlarının bizden daha gelişmiş olduklarını mı söylemeye çalışıyorsunuz?

- İdeal diyorum, gelişmiş demiyorum. Bunun da çok basit bir sebebi var: Bir kediye, eskiden, yani milyonlarca yıl önce, yaşaması ve avlanması için 40 kilometre karelik bir alan gerekiyordu. Başka bir kedinin bu alana girmesi halinde av azalıyordu. Onun için hepsi yalnız yaşıyordu. O yüzden seks için başka bir alana girseler bile, sonra tekrar kendi alanlarına dönmek zorundaydılar. Bu da sorunsuz seksi doğurdu.

Yani kediler seks öncesinde ya da sonrasında suçluluk duymuyorlar!

- Elbette ki hayır. Onu biz duyuyoruz. Sadece suçluluk mu? Binbir tane daha duygu var seksin öncesinde ve sonrasında. ‘‘On dakika sonra treni kaçırır mıyım?’’ diye düşünenler bile vardır eminim.

Kedi düellosu

Bilmem hiç gözlediniz mi?

Şu adını, sadece bugün için vermekten, itinayla kaçındığım o yazar var ya, kitabında o kadar detaylı kedi düelloları anlatıyor ki.

Ürpermemek mümkün değil. En ince detayına kadar. Okuduktan sonra ancak, haklı diyebiliyorsunuz. Oysa bugüne kadar en az bir kaç kedi kavgası görmüşsünüzdür.

Ama dikkat etmemişsinizdir.

O sanki elinde bir kamera varmış da, filme alıyormuş gibi (çünkü adam sinema-televizyon eğitimi aldı) onların dalaşmasını izlemiş:

‘‘Çok kedi düellosu gördüm. Oturdum seyrettim. Rahatsız etmeden, gözledim. Müthişler, müthiş! Ama çok kanlı oluyor. Herkesin kedisi eve yüzü gözü kan içinde gelmiştir. Ama kim biliyor, sokakta onun başına ne gelmiştir. Düello yaparken aynı zamanda muazzam sükse de yapıyorlar. Saçlarını yukarıya çıkartıyorlar filan. Resmen şov yapıyorlar. Bana bulaşma demek istiyorlar, karşılarındakilere. Bu iş kanlı biter, tamam mı canım mesajı veriyorlar...

Kedi ve uyku

Ondan duyuncaya kadar, üstelik her gün, her gece tanık olduğum bir durumun farkında bile değildim. İşte adam gibi yazar dediğin budur. Sana öyle bir şey söyler ki, o senin gözünün önünde sürekli durur, sen hiç farketmezsin, ama o gözlemiştir.

Bildiğin şeyi, aslında bilmediğini işte böyle gözüne sokar.

Evet adam haklı...

Bu kediler başka türlü uyuyor.

O kedilerin en çok uyumasını kıskanıyor, ben de onun bunu fark etmiş olmasını.

Bakın ne diyor:

‘‘Çok kıskandığım bir şey var kedilerde. İnanılmaz güzel uyuyorlar. Ben mesela kötü rüyalar görürüm, iyi uyuyamam. Oysa kediler öyle görünüyorlar ki, sanki melekler onlar uyurken kafalarında uçuyor. Hiç problemleri yokmuş gibi. Hiç olmamış gibi.’’

Kediler

ve yalnızlık

Yeryüzünde bir milyondan fazla hayvan türü yaşamakta. Ama hiçbiri kırk küsür alt cinsi olan ‘‘kedigiller’’ kadar saygı ve hayranlık uyandırmıyor. Öteden beri onların doğanın bir mucizesi olduğuna inanılıyor. Sizce neden?

- Çünkü kedigiller kendi başlarına yaşayabilen hayvanlar. Aslanlar hariç. Onlar nedense bizim gibi aile kurmayı tercih ediyorlar. Kedigiller bizim beceremediğimiz yalnızlık meselesini halletmişler. Birbirlerine mahkum değiller. Bu da insanoğlunun çok hayranlık duyduğu bir özellik. Sonra tuhaf bir güçleri var. Kedilerin hayatı burada nasıl bilmiyorum ama Avrupa'da öyle ki, bu kedi denilen yaratık, insanları kukla gibi oynatıyor. Mesela benimkinin oturmayı sevdiği bir yer var. Sanki parasını kendi ödemiş. Öyle bir edayla oturuyor. Sanki kendi parasını kazanıyor. Orası sanki kendi evi. Kendi kirasını ödüyor. Ve ben kazara ayaklarımı koysam bile yanına, o hiç oralı olmuyor. Demek istiyorum ki, çok akıllı hayvanlar. Bizim zannettiğimizden daha akıllı...

Kedilerin ölüm sebebi

Binbir türlü hastalık sayabilirsiniz...

Ya da yaşlılık diyebilirsiniz.

Ama öyle değilmiş.

İstatistiklere göre kedilerin en büyük ölüm sebebi ne miymiş?

Merak!

Cehennemdeki sıcaklığın kaç derece olduğunu öğrenebilmek için bile gözlerini kırpmadan oraya gidebilirlermiş.

Ama bunun biyolojik bir nedeni de var.

Meraklı olmayan (kedi, insan farketmez) her anlamda aç kalır hayatta.

Yazarın Tüm Yazıları