Avrupa'yı ıskalarsak ne olur?

DÜŞÜNCE ve ifade özgürlüğü konusunda kopan fırtına, yukarıdaki sorunun yanıtını arama sırasının geldiğini gösteriyor.

Türkiye, Avrupa Birliği üyesi olabilmek için Kopenhag kriterlerine uymak zorunda.

İnsan Hakları, düşünce ve inanç özgürlüğü, azınlık hakları Kopenhag Anlaşması'nın siyasi kriterleri arasında.

Ama Türkiye'nin resm; ideolojisinde halka güvensizlik o kadar derin ki, ‘‘özgürlük verirsek tepemize çıkar’’ yaklaşımı bir türlü aşılamıyor.

Oysa, Türkiye'nin kaybedecek zamanı yok. Türkiye Avrupa'nın genişlemesi içinde yer alma hedefinden vaz geçemez. Neden mi? Yanıtını uzmanından ögrenelim.

* * *

AVRUPA Birliği Komisyonu nezdindeki Türk Büyükelçisi Nihat Akyol, eğitimi ve mesleki deneyimi ile gerçek bir Avrupa uzmanı.

Avrupa'nın ‘‘birlik’’ sürecini ve genişleme dönemlerini en iyi bilen uzmanlar arasında bulunan Akyol'a soruyorum: ‘‘Türkiye, Avrupa'nın genişleme sürecinin dışında kalırsa ne olur?’’

‘‘Yeniden yapılanma içine giren Avrupa Birliği, önümüzdeki dönemde tüm Kıt'a Avrupası'nın temsilcisi olma yolundadır. Uzun vadede, bazı soğuk savaş dönemi örgütlerinin yerini alması mümkündür.’’

Büyükelçi Akyol, Avrupa treninin kaçırılması halinde Türkiye açısından ortaya çıkacak olumsuz gelişmeleri şöyle sıraladı. Özetliyorum:

.NATO'nun merkezi konumu aşınıyor. AB üyesi olmadığımız halde, Avrupa Ordusu konusunda bugün için sağlanan garantiler ileride Türkiye'nin güvenlik çıkarları açısından yetersiz kalabilir.

. AB, Balkanları, Rusya'yı ve Kafkasya'yı giderek etki alanına çekiyor. AB'nin dışında kalmak dış politikamızın bu alanlardaki hareket imkanlarını da olumsuz etkileyebilir.

. Ekonomik açıdan olumsuz etkilenilecektir. Pazar ve dış kaynak kaybına neden olacak, Gümrük Birliği modeli, bu ortamdan olumsuz etkilenecektir. Bu kaybı üçüncü ülkelerle telafi etmek kolay değil.

Büyükelçi Akyol böyle diyor. Demek ki, geniş açıdan bakıldığında Türkiye, Avrupa Birliği hedefinden vaz geçemez. Türkiye'nin çıkarlarına esas darbeyi, bu yolda onu tökezletenler indirmektedir.

* * *

UYUM yasalarının, ‘‘Avrupa sürecinin gerekli merhaleleri ve Türk halkının talebi’’ bilinciyle bir an önce ve gerektiği gibi çıkartılması, bağlanmayı taahüt ettiğimiz Avrupa takvimi açısından önem taşıyor.

Mart ayında, katılım ortaklığının birinci yılı bitiyor. Nisan'da ise Ortaklık Konseyi var. Ortaklık Konseyi, bir yılın muhasebesi olacak. Bu muhasebe yıl sonundaki rapora da yansıyacak.

Türkiye bu toplantıya, düşünce ve ifade özgürlüğü standartlarını tutturmak başta olmak üzere kısa vadeli öncelikler kapsamındaki tüm değişiklikleri bitirerek gitmeli.

Türkiye'nin milli menfaatlerinin önündeki en büyük tehdit, özgürlüklerin sınırlarının genişlemesi değil, kısıtlamaların sınırsızlığı.

BİR DÜZELTME. Pazartesi günkü yazımda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk Hakimi Rıza Türmen'in 312 maddeyle ilgili görüşünü tam aktaramamışım. Düzeltiyorum. Türmen değişikliğe karşı çıkmadığını söylüyor. Tasarıya göre, hakim kanaat kullanabilecek örneğin. Bir kişinin yazdığı bir yazı ya da yaptığı bir açıklama ile kamu düzenini bozmaya yetip yetmeyeceğine karar verebilecek. Türmen, hakimlerin mantıklı arayışlar içine gireceği varsayımından hareket ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları