Anlamamak anlamaktan zor

YAPI Kredi imaj reklamından hiçbir şey anlaşılmıyor. Kim o adamlar? Umut Market ne? Uzman Mühendislik ne işe yarar?

Kiralık yazısını söken hangi rakip? Niye top oynuyorlar? ‘‘Futbol boş adam işi mi?’’ denmek isteniyor? Bu kadar çok anlaşılmaz öge bir reklamda nasıl buluşabiliyor? Yoksa ‘‘Kim Beş Yüz Milyar İster’’in büyük sorusu bu mu? İzleyicinin bir reklamı bu kadar ince eleyip sık dokuyacak zamanı var mı? Frank Sinatra'nın söylediği‘‘That's Life’’ ile Yapı Kredi'nin müşteri portföyü ne kadar örtüşüyor? Tamam ‘‘Bayhan Baba’’ olmaz. Peki, Frank Sinatra'dan Bayhan Baba'ya gelene kadar da epeyce bir yol yok mu? (Reklam Ajansı: Rpm Radar Rating: *)

NOT:
Bu yazının başlığını anlamadınız değil mi? Ben de anlamadım. Bu reklama başka bir başlık yakışmazdı ama. Aslında reklamda üç ayrı reel sektör öyküsü ve onlara inanan Yapı Kredi bankası varmış. Yapı Kredi'nin girişimciliği ödüllendirdiği anlatılıyormuş. Siz anladınız mı? Demek ki sorun ben de.

Kırmızı'nın galibi Rafineri

BASININ
reklam oskarları yani ‘‘Kırmızı Ödülleri’’ sahiplerini buldu. Kristal Elma'yı eleştirip Kırmızı'yı eleştirmezsek çarpılırız.

Önce şunu söyleyeyim. Hürriyet Reklam Grup Başkanı Ayşe Sözeri Cemal, ilk ‘‘Kırmızı’’ yarışmasından yüzünün akıyla çıktı. Sonuç ortada: 661 eser, 800'den fazla konuk. Tabi ki Taner İçten, Gürül Öğüd, Gönül Birkiye, Sedef Türkmen, Özlem Savran'dan oluşan ‘‘Kırmızı Özel Timi’’ni de unutmamak lazım. Böyle işler ekip işi, bilen bilir.

‘‘Kırmızı’’ ödül törenini Kristal Elma ile özdeşleşen Lütfi Kırda'da yapmamak doğru fikirdi. Bu fikri ben de destekledim. Ancak Antrepo doğru yer değilmiş. Büyük mekan, rahat mekan ama el emeği göz nuruyla ‘‘Kırmızı’’ya hazırlansa bile ödül tören çoskuşunun tüm salon birlikte yaşanmasına izin vermedi. Podyum atmosferi konuşmaların izleyicileri kapsayıcılığını engelledi. Ödüller alan işler tam olarak sergilenemedi. Ödül alanlar ve verenler pek seçilemedi.

1934'te yayınlanan ‘‘Şen Şapka- Vakko’’ reklamı nedeniyle duayenler Eli Acıman ve Vitali Hakko'ya özel ödül vermek iyi fikirdi. Ödüllerin sırası konusunda bir karmaşa yaşandı. Ödül verecek kişiler çok iyi seçilmiş. Şakir Eczacıbaşı, Hamit Belli, Osman Boyner, Nazar Büyüm, Ersin Salman, İzodor Barouh ve Aydın Doğan'ın basın reklamları konusundaki anılarını dinlemek oldukça keyifliydi. Bu bölüm sonraki ‘‘Kırmızı’’larda geliştirilmeli (Aydın Bey, gece bitince karşılaştığımızda ‘‘Hoca sana da kürsüden laf atacaktım ama ucuz kurtuldun’’ dedi, beni bitirdi, üç gecedir atılacak taşı düşünüp uyuyamıyorum).

Ödüle başvuran tüm eserlerin yer aldığı ‘‘Kırmızı’’ kitapçığında bazı reklamlar seçilemiyor. Daha büyük formatta çalışılsa daha iyi olurmuş. Ödül kategorileri de bence yeniden gözden geçirilmeli. ‘‘En iyi basın reklamı uygulaması’’ ödülünün ne anlama geldiğini anlamadım.

Gecenin galibi Rafineri idi. Rafineri son üç yılın en iyi reklam ajanslarından biri. Basın reklamlarında da gerçekten fark yaratıyor. Bu farkı da ‘‘en iyi sektörel reklam’’ ve ‘‘Kıpkırmızı’’ ödülünü alarak kanıtladı. Büyük ödülü alan ‘‘Konser salonu’’ reklamı gerçekten iyi iş. Bence de büyük ödül hakkıydı.

‘‘Kırmızı’’ya tüm gazete ve dergilerde yayınlanan reklamlar başvuruyor ama ödül törenine damgasını vuran Hürriyet oldu. ‘‘Kırmızı’’ ödülü basın reklamları konusunda yaratıcıları teşvik etmek için gerçekten çok önemli bir ödül. Herkesin sahip çıkması lazım. Mümkünse seneye ‘‘sunucular’’ konusuna da birileri sahip çıksa çok iyi olacak! Şurada 2004 ödülleri için başvuru tarihine ne kaldı..

Kasım ayında hangi lider formdaydı?

TAYLOR
Nelson Sofres'in (TNS) her ay yapmış olduğu ‘‘Liderlerin Form Grafiği’’ araştırmasının kasım ayı sonuçları elimize ulaştı. Bu sonuçları dört gözle bekliyordum. ‘‘İstanbul'daki terörist bombalamaların sonuca bir etkisi oldu mu?’’ diye meraklandım. Araştırmacı merakı. Beni yakından tanıyanlar sürekli sorarlar: ‘‘Bu kadar enerjiyi nereden buluyorsun!’’, ‘‘Tek ilacım var’’ derim ‘‘Merak!’’

Sonuçlar yine ilginç! Başbakan Tayyip Erdoğan, sevin ya da sevmeyin, çatlayın ya da patlayın, formunu arttırmaya devam ediyor. Siyasal gündemi meşgul eden imam hatip, türban, kuran kursları, dinci-islamcı terör, Kıbrıs, vergi düzenlemeleri tartışmaları AKP lideri Tayyip Erdoğan'a ‘‘yaramış’’ görünüyor. Ekim ayına göre 4,1 puanlık bir form artışı hiç de küçümsenecek bir artış değil. Hep söylüyorum, hem bir yıldır iktidarda olup hem de form kaybetmemek gerçekten ilginç.

İkinci sıradaki CHP lideri Deniz Baykal'ın formunda da bir değişme yok. Baykal daha fazla medyada göründüğü kongre döneminde bir parça form tuttu. Daha sonra yine eski formuna geri döndü. CHP'nin, burada da defalarca yazdığım gibi, ‘‘neyi, nasıl, nerede’’ söyleyeceğini yeniden, yeniden, yeniden gözden geçirmesinde fayda var.

Beşinci sıradaki Cem Uzan'da bu ay küçük de olsa bir artış görünüyor. ‘‘Maç arası fırsatçı duygu sömürüsü’’ az da olsa etkili olmuş görünüyor. Tek inanmak istemediğim sonuç da bu. Bu konuda objektif olmam mümkün değil. Bu ülkede hálá Cem Uzan'a oy vermeyi düşünenler var! Ciddi ciddi daralıyorum. Size daral getiren bir sonuç var mı?

Seks filmi izle bira reklamı yapama

GEÇEN
hafta Hürriyet'in Stanford Üniversitesi'nden yaklaşık otuz kadar işletme yüksek lisans öğrencisi konuğu vardı. Stanford'lu öğrencilere Türkiye ekonomisinden sıcak politik gelişmelere kadar birçok konuda brifing verildi. Ben de onlara ‘‘21.yüzyılda Türkiye Profili, Tüketici Davranışı ve Reklamlar’’ konulu bir sunuş yaptım. Sunuş bitince konuklar akıllarına takılan soruları sordular. Öğrencilerden biri ‘‘Televizyonda hafif alkollü içki reklamları yasak mı’’ dedi. ‘‘Evet’’ dedim. ‘‘Paralı kanallarda ya da gece yarısından sonra da mı?’’ diye sordu. Ben ‘‘Her yerde her an’’ diye yanıtladım. Stanford'lu gencin yorumda şöyle oldu: ‘‘Çok ilginç bu ülkede televizyonda gece yarısından sonra seks filmi izleyebiliyorsun ama bira reklamı izleyemiyorsun.’’

Nasıl mantık ama? Ben sevdim. Siz?

Erkan Mumcu kime ‘Sahtekar’ dedi

CUMA
günü Ankara'da Ankara Ticaret Odası (ATO) Reklamcılık Komitesi ile Ankara Reklamcılar Derneği'nin düzenlediği 2'nci Marka Konferansı vardı. Açılış konuşmasını Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu yaptı. Konu marka kár ilişkisine geldiğinde Mumcu reklamcıların ve reklamverenlerin marka yaratma işini abarttıklarını söyleyerek ‘‘Tamahkarlarla sahtekarlar çok iyi anlaşırlar’’ diye bir cümle kullandı. Mumcu salondan ayrıldıktan sonra salondaki reklamcılar ve reklamverenler Mumcu'nun kime tamahkar kime sahtekar dediği konusunu bir süre tartıştılar ama karar veremediler. Biz buradan Mumcu'ya açıkca soralım. Sayın Mumcu ‘‘sahtekar’’ derken kimi kastetmiştiniz?

Devamı var

BİR
kişi yanlış uçağa nasıl biner? Hadi bindi diyelim o kadar kontrole rağmen Paris yerine Londra'ya ya da Şanghay yerine Pekin'e nasıl uçar? Otobüs mü bu da mola yerinde indiğin otobüsü şaşırıp Bolu yerine Adapazarı'na gidesin! Keşke Anadolu Hayat Emeklilik reklamında mantığımıza sığmayan senaryo ögesi sadece bu olsa! Böyle bir reklam öyküsü için niye Çin'e gidilmiş anlamak oldukça zor. Daha önce de anımsarsanız Pamukbank Şener Şen'le Çin dolaylarından bize seslenmişti. Kuş mu kondurmuştu? Anımsayan var mı? İsterseniz daha fazla ileri gitmeyeyim. MF'li (Özkan kayıp) Anadolu Hayat Emeklilik kampanyasının beş filmi daha varmış, onları da izleyeyim daha sonra burada muhteşem bir analiz yapalım. (Reklam Ajansı: 3. Kuşak Rating: Delayed).

Çekirgelik

Sanıyorum bu dünyada bilgisizliğin bilime karşı duyduğu kin ve nefretten daha büyük bir kin ve nefret yoktur.

(Galileo)
Yazarın Tüm Yazıları