Alternatif gurme turu

GEÇEN çarşamba günü canım nasıl işi kırmak istiyor anlatamam. Salı günü iyi çalışmışım, çarşamba işe gitmeme pek de gerek kalmamış zaten.

Bu durumda hemen bir yancı ayarlayıp, iyi bir plan yapmak gerekiyor. Aklıma Latif geliyor. Reddedemeyeceği bir teklifle gidiyorum: ‘‘Tahtakale taraflarına, alternatif gurme turuna var mısın usta?’’

‘‘Alternatif gurme turu’’ demekten kastım, küçük ama lezzetli şeyler üreten yerlerde ufak ufak bir şeyler atıştırarak Tahtakale ve civarını gezmekten ibaret.

Fakat bu öyle kendini yola vurup, işi şansa bırakarak pek olmuyor. Daha önceden belirlenmiş yerlere nokta operasyonları yapmak gerekiyor.

Gümüşsuyu'ndan Kabataş'a, oradan da Karaköy yönüne doğru ilerlemeye başlıyoruz. Tramvay çalışması yüzünden bu parkur sevimsizleşmiş durumda. Toz, duman, bir de sıcak... Pek tavsiye etmem turun bu kısmını. Biz de pişman olduk zaten.

Neyse, sıcak yorgunları olarak ilk molamızı Köprüaltı'nda verdik. Hem Köprü'de yemek istemediğimizden, hem de Köprü'nün ucunda bizi nelerin beklediğini bildiğimizden bir şey yemedik.

Nabız, tansiyon, kalp atışı filan normale dönünce vurduk yine kendimizi yollara.

İlk hedefimiz Beceren Köftecisi. Beceren'i bilen bilir. Yeni Cami'nin dibindeki, Nimet Abla Gişesi'nin yanındaki ayakkabı boyacılarının tam karşısına düşer. Canım, Vefa Bozacısı'nın yanı işte.

Küçücük bir dükkan. İçerde 5-6 masa filan var. Bir de üst katı bulunuyor ama hiç çıkmadım. Köftesi mükemmeldir.

Bizim gazetede çıkan En İyi 10 Köfteci arasına girdi mi hatırlamıyorum. Ama o listede, Beyoğlu'ndaki Köfteci Hüseyin ve Tahtakale'de benim çok sevdiğim Köfteci Yaşar da yoktu. Bu sebepten pek ciddiye almamıştım.

Her neyse. Latif, ‘‘Birer porsiyon daha söylesek mi?’’ havasına girmişken, ‘‘Usta bi dur bi zahmet. Daha Çiğköfteci Ali'ye gidilecek’’ diyorum.

Bu sıcakta çiğköfte yemek, Mike Tyson'ın ensesine vurup ‘‘N'aber len dümbük?’’ demekle aynı manaya geliyor. Yani bir nevi kendi canına kastetmiş oluyorsun...

Fakat Çiğköfteci Ali deyince biraz durmak gerekiyor.

Önce nasıl keşfettiğimi anlatayım. Yine klasik Tahtakale ve civarı turu sırasında Doğu Bank'tan çıkmışım, İmparator'da kokoreç yemek niyetindeyim.

İmparator'dan alıyorum kokoreçimi, ayranımı, oturuyorum duvarın dibindeki küçük masalardan birine hem yiyorum, hem geleni geçeni seyrediyorum.

O sırada bir kuyruk dikkatimi çekiyor. 1970'lerde margarinden tüp gaza her şey için kuyruğa girmiş olduğumdan, çocukluğumda oluşan bu kuyruk merakını aşamıyorum.

Gidip en arkadaki vatandaşa soruyorum, ‘‘Patron ne kuyruğu bu?’’

Adam ‘‘Çiğköfte, çok güzel’’ diyor. Elinde kokoreç bulunan birinin üstüne çiğköfte yemesi hakkındaki yorumu Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'na bırakarak, ‘‘retoks’’ sisteminin bir neferi şeklinde kuyruğa takılıyorum.

Çiğköfteci Ali, mühim bir şahsiyet. Çiğköfteyi, tiyatro oyuncusu gibi hazırlayıp sunuyor. Bu arada mesela uzay mekiğine kafayı takıyor, onu anlatıyor çiğköfte alanlara.

Çiğköftesi için olmasa bile muhabbeti için gidilir.

Neyse işte, bir hanın girişinde çiğköftesini üreten ve satan Ali'nin dükkanına varıyoruz Latif'le. Yine kuyruk var ama az. Yemekle yememek noktasında kararsız kalıyoruz. Sonra Latif paket yaptırmayı öneriyor. Ben ‘‘Şişer’’ diyorum.

‘‘Bir dahaki sefere köfte yemeden geliriz’’ deyip gidecekken Ali arkamızdan sesleniyor, ‘‘Doktor! Doktorcum bi bakar mısın?’’

‘‘Buyur’’ diyorum. Marulun içine birer tane çiğköfte koymuş, ‘‘Yemeden gitmece yok’’ diyor. Teşekkür edip yiyoruz. Hakikaten iyi geliyor.

Köfte üstü çiğköfte haliyle susatıyor. O zaman hedefimiz belli. Tahtakale'de oyuncakçılar yokuşunun başında duran limonatacı.

Bu limonatacı benim gözümde efsane bir insandır. Kışın çok güzel portakal suyu da oluyor. Ama limonata diye bir şey varsa -tabii ki sokak limonatasından bahsediyorum, evde ben de güzel yapıyorum- bunu bu arkadaş yapıyor.

Buz gibi limonataları da gövdeye indiriyoruz.

Turun ilk etabı böylece tamamlanıyor. Bir ara Latif'e kötü espri kontenjanımı kullanarak ‘‘Şu köşede bi döviz büfesi var. Çok güzel Euro yapıyor. Bir 5 Euro yiyelim mi?’’ diyorum, ‘‘İğrenç’’ diyor.

Sirkeci Gar Birahanesi'nde soluklandıktan sonra akşam yemeğini mahallemizdeki İtalyan lokantasında idrak etme ve ardından 1 hafta başka bir şey yememe konusunda karar alıp, alternatif gurme turumuzu noktalıyoruz.

Size de tavsiye ederim. Çok güzel oluyor.

Yaa, bu arada ud taşıyan bir Japon turist gördük, ama onu sonra anlatırım belki. Yerim doldu ve de taştı bile...
Yazarın Tüm Yazıları