Aloğlu: Kaptan köşkünü hiç bırakmamalıydım

‘ETİK olarak siyasette olan biri işine vakit ayırmamalı’ diyen Feniş Şirketler Topluluğu Başkanı Sedat Aloğlu, ‘Ben de, fiili tüm görevlerimden ayrıldım. Kaptan köşkünü boş bıraktım. Yöneticileriniz döndüğünüzdeki tepkinizi bilemedikleri için stratejik karar almakta zorlanıyor. İşadamlarının siyasete girmesini destekleyelim’ dedi.

FENİŞ Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Aloğlu, önce sivil toplum şapkası yüzünden, ardından siyaset nedeniyle işinden 7 yıl uzak kaldı. Siyaseti bırakıp işinin başına geçtiğinde ise artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. 1999 sonbaharında Zekeriya Yıldırım ve Ali Nail Kubalı ile birlikte bir yıla yakın çalışarak topluluğa check-up yaptı. İstanbul Yaklaşımı daha gündemde yokken, şirketleri için yeniden yapılandırma programı yapıp alacaklı bankaların kapısını çaldı, ancak programı kabul görmedi. Ardından da zaten 2001 krizi geldi. Kriz sonrasında gündeme gelen İstanbul Yaklaşımı’ndan yararlanan Feniş Topluluğu, kısa sürede borçlarını ödeyip büyüme ve eski günlerine dönme planları yapıyor.

Kriz döneminde ‘AB Üyelik Sürecinde Türkiye Devlet Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması’ üzerine tez yazan Sedat Aloğlu, İstanbul Üniversitesinden Yönetim ve Organizasyon Disiplini konusunda da doktora diploması aldı. Artık siyasetten sonra yönetimine döndüğü Feniş’te gerçekleştirdiği Yeniden Yapılandırma sürecinden çıkardığı dersleri iş dünyası ile paylaşıyor. Grubunu 5-6 yıl içinde eski günlerine kavuşturduktan sonra şartların uygun olması halinde yeniden siyasete girmeyi düşünen Feniş Topluluğu Başkanı Sedat Aloğlu ile Avrupa Birliği’nden siyasete, krizden İstanbul Yaklaşımı’na uzanan bir sohbet yaptık.

Geçmişte siyasete girmenizde neler etkili oldu?

- İKV Başkanlığı dönemim Gümrük Birliği ile Avrupa Birliği ile yakınlaşma dönemiyle çakıştı. Ulusal kahraman gibi görüldüm. Türkiye’de bunun öncülüğünü yapan birkaç kişiden biriydim. O zamanın iktidarı da bu konuya ilgi duyduğu ve bu yönde hareket etmiş olduğu için Türkiye’nin gündemini oluşturduk. GB benim İKV Başkanlığım döneminde gerçekleşti ve o günün olayları, Türkiye’nin o günkü şartları bizi siyasete çekti.

Siyaseti neden bıraktınız?

- 28 Şubat, bizim gibi siyaset tecrübesi olmayanlar için çok zor bir dönem oldu. İKV Başkanlığım zamanında beğenilen bir sivil toplum örgütü lideri, işadamıyken, kendimi birden bire siyasi çatışmaların içinde buldum. Kendi partinizin dışındaki herkes size kötü gözle bakıyor. Türkiye’nin o günkü şartlarından dolayı siyasette kalmayı doğru bulmadım.

İşinizin başına geri döndüğünüzde nasıl bir Feniş buldunuz?

- İKV Başkanlığı’mda Feniş’teki görevimden resmen olmasa da, pratikte üç yıl ayrıldım. Arkasına 4 yıllık siyaset dönemi geldi. Yokluğumda ciro küçülmüştü, ama asıl finansal yapı eskisi kadar sağlam değildi, borçların vadeleri kısalmış faizleri yükselmişti, alacaklar ve stoklar artmıştı. Bunlar ileriye yönelik tehlike uyarılarıydı. Fazla kalabalıklaşmıştık. Grubum ben siyasete girdiğim için değil, yönetim zaafiyetinden krize girdi.

İşlerinizi toparlamak için neler yaptınız?

- 1999 sonbaharından itibaren topluluğumuzu hasta yatağına yatırıp bir check-up yaptık. Zekeriya Yıldırım ve Ali Nail Kubalı bir yıla yakın yönetim ve mali konularda bana destek verdi. Bu tablo ortaya çıkınca yeniden yapılandırma programı yapıp alacaklı bankalara 2000 yılının ortasında başvurdum. Daha İstanbul Yaklaşımı ortada yoktu. Alacaklı bankalarımızdan biri kamu bankasıydı, anlaşmaya yanaşmadı. Korktuğumuz başımıza geldi, 2001’de Cumhuriyetin en ağır krizi yaşandı. Yüzlerce topluluk gibi mali sıkıntıyla karşı karşıya geldik.

Yeniden siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?

- Maddi olarak olarak bana çok pahalıya mal oldu. Tevekkülle karşılamak ve ders çıkarmak lazım, pişman değilim. İleride tekrar siyasete girmeyi düşünüyorum, çünkü çok büyük tecrübe kazandık. İşadamları siyasette başarısız oluyor dedirtmek istemiyorum. Önümüzdeki 5-6 yıl kaptan köşkünde kalacağım. Sonra zemin müsait olursa tekrar bir dönem daha siyaset yapabilirim.

Size göre işadamları siyasete atılırken nasıl bir yol izlemeli?

- Etik olarak siyasette olan biri işine vakit ayırmamalı. Ben de, fiili tüm görevlerimden ayrıldım. Kaptan köşkünü boş bıraktım. Yöneticileriniz döndüğünüzdeki tepkinizi bilemedikleri için stratejik karar almakta zorlanıyor. İşadamlarının siyasete girmesini destekleyelim. Ama işadamlığı hüviyetlerini sona erdirip sorumluluklarını tamamen devretmeliler. Emanet bırakıp giderseniz, yerinize gelen kişinin riskli karar alması güçleşiyor.

Sedat Aloğlu’ndan kriz yönetimi

İşinizin başından ayrılmayın.

Kriz döneminde gemide olmanız gerek.

Durumu ailenizle paylaşın, eşinizin desteğini alın.

Rasyonel karar verin, hislerinize kapılmayın.

Sabır ve sebat gösterin.

Gerekiyorsa yönetim kadrosundaki değişikliği hemen yapın.

Takım çalışması oluşturun.

Başkan, koç ve oyuncu rollerini beraberce oynayın.

Gerçekçi bir program oluşturun.

Dürüst, açık ve net olun.

Çalışanlarınızdan ve sendikadan anlayış isteyin.

Kalite ve hizmet kalitenizden taviz vermeyin.

Verimlilik çalışmaları yapın, uygulayın.

Alacaklılara empati gösterin.

Bol dua edin.

AKP’nin ciddi yol hatası olmadı

AKP Hükümeti’nin politikalarını nasıl buluyorsunuz?

- AKP’nin seçim öncesi söylemleriyle, şu andaki eylemleri arasında beni çok mutlu eden işleri var. Tek başına iktidar olması nedeniyle Türkiye’ye, bölgeye, İslama karşı büyük sorumlulukları var. Nisbeten hafif geçirilmiş YÖK, İmam Hatip liseleri krizini ben 2005’te bekliyordum. Yol hatalarından biri bu bence.. Başka ciddi bir yol hatası olmadı.

İstanbul Yaklaşımı yavaş işliyor
İstanbul Yaklaşımı’nın aksayan yönleri var mı?

- Süreç yavaş işliyor. Kamu bankaları yöneticileri sorumluluk endişesi ile kuruluşun ihtiyacı olan asgari işletme sermayesi ihtiyacını karşılamaktan kaçınıyor. Kamuya olan borçlar ödendikçe gecikme faizleri ayrıca vergilendiriliyor. Bankaların ilgili kredilerle ilgili karşılık ayırma koşulları da çok ağır.

2008 ciro hedefi 106 milyon dolar

İstanbul Yaklaşımı’na girdikten sonra Feniş’te neler yaşanıyor?

- Yeniden, hızlı ama ölçülü ve programlı büyüme sürecine girdik. 2003’de 46 milyon dolar olan üretim hacmimizi, 2004’de 63 milyon, 2005’te 75 milyon, 2006’da 87 milyon, 2007’de 100 milyon, 2008’de 106 milyon dolara çıkartmayı hedefliyoruz. İstanbul Yaklaşımı 12 yıllık, ama biz krizden önceki alacaklılarımızla ihtilaflı durumumuzu kaldırmış durumdayız. Üretim kapasitemiz son üç yıldır aynı seviyesini koruyor.

Topluluk şirketleri şu anda ne durumda?

- Feniş Alüminyum ve Epengle Tekstil’de üretim ve satışlar kriz öncesinin üstünde, tam kapasiteye ulaşıldı. 2006 başında Feniş’in üretim kapasitesi artırılacak. Krizde duran Samsun’daki Terme Metal ise 2005’te üretime başlayacak.

SEDAT ALOĞLU

Feniş Şirketler Topluluğu Başkanı Sedat Aloğlu, 1950 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ABD’de yüksek lisans yaptı. 2003’de İstanbul Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 1970-1995 arasında Feniş Topluluğu’nda çeşitli görevler üstlendi. 1987-1993 arasında Türkiye Alüminyum Sanayicileri Derneği, 1988-1992 arasında Türk-Amerikan İş Konseyi Yönetim Kurulu Başkanlığı, 1990-1992 arasında İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkan Vekilliği, 1993-1995 arasında İKV Başkanlığı yaptı. Aralık 1995-Nisan 1999 arasında İstanbul Milletvekili, 1996-1997 döneminde TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi ve Batı Avrupa Birliği Asamblesi Üyesi olarak görev aldı.
Yazarın Tüm Yazıları